Site icon Rojnameya Newroz

SEÇİMLER VE KÜRDİSTANLI KOMÜNİSTLER

Her seçim dönemi bir dizi tartışmayı beraberinde getiriyor. Bu tartışmalar genel olarak Türkiye devrimci hareketleri arasında saflaşmaları da belirliyor. a) Boykot tavrını her dönem geçerli hale getirip koşullardan bağımsız olarak boykotu öne sürenler. b) Demokrasi kutsaması üzerinden mevcut hükümet karşısında muhalefetteki burjuva partisi de dahil olmak üzere destek verilebileceğini açık veya gizli savunanlar. c) Kürt ulusal hareketinin gücüyle blok oluşturanlar. d) Mümkün oldukça bağımsız adaylar çıkarırken Kürt ulusal hareketini de tamamen düzen içi gösterenler.

Yaşar Kazıcı / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Genel hatlarıyla seçimler tartışması bu saflaşmalar ekseninde yürütülüyor Türkiye’de. Kürdistan’da birden fazla örgütlü Komünist hareket, grup, parti vb. olmadığı için Komünistlerin örgütlü olduğu parti olan ÖSP’nin tavrı tüm Kürdistanlı komünistlerin tavrı olarak kabul edilmek durumundadır. Bundan dolayı partimizin belirleyeceği seçim politikası yalnızca parti politikası olmayıp aynı zamanda ülke komünist hareketinin temsil edilmesi açısından tarihsel bir sorumluluğu da içermektedir.

Genel teorik doğruları sıralayarak gidelim;

* Komünist Parti seçim partisi değildir, seçimlerin varlığı-yokluğu, seçimlere girip-girmeme üzerine kurulmazlar, Komünist Parti devrimi gerçekleştirecek olan proletaryanın en örgütlü kesimidir, onun görevi devrimin gerçekleşmesi yönünde bütün imkan ve olanaklarıyla o muhteşem gün için çalışmaktır.

* Seçimler, burjuva düzenin sınırları içerisinde yapıldığı için ve tamamen düzenin kendini yenileme, krizlerinin sonuçlarını tamir etme, eskiyen yüzlerini değiştirme aracı olduğu için Komünistler seçimlerden devrim çıkacakmış, devrimsel değişimler gerçekleşeceklermiş gibi yaklaşmazlar. Seçimler de bütün burjuva düzenin yarattığı nesnel olanaklar gibi ancak ve ancak örgütlenme, propaganda, kitlelere seslenme, mevziler edinme vb. işlevler görür daha fazlasını değil.

Öyleyse ÖSP olarak bizim seçimden devrimsel bir değişim gibi beklentimiz olamaz, olmamalıdır. Seçimler politikamızı; ülkemizin, ulusumuzun ve sınıfımızın güncel ihtiyaçlarına, mücadelesinin genişletilip-koşullarının iyileştirilmesine göre belirlemeli, mutlaka stratejik hedefimiz olan Sosyalizm amacını, dünya görüşümüzü çalışmamızın ana eksenine oturtarak güncel meseleleri tartışmalıyız. Stratejik hedeften yoksun hiçbir taktik, nereye vardırılacağı önceden belirlenmemiş ama bin bir güçlükle kazanılmış olan mevziler bu haliyle dönemsel kalır, bizi mücadelenin bir sonraki aşamasına taşımaya güç getiremez. Bundan dolayı her zaman için bir sonraki aşamaya, bir sonraki halkaya ulaşmanın gayesiyle taktikler, politikalar geliştirmek ve öngörüyü yüksek tutmak zorundayız.

Önümüzdeki seçimlerde Türkiye cenahına mevcut tablo aynen şöyledir:

Birisi ‘millet” ötekisi ‘cumhur” ittifakı; ‘millet’ olanı ‘cumhur’ olana sözde muhalif ancak öz olarak her ikisinin de Kürt ulusu karşısında ortak karakteristik özellikleri ve çıkarları bulunuyor. ‘Millet’ olanın ‘cumhur’ olana karşı muhalifliği Kürdistan sınırlarına kadar, oradan öteye geçtiğinde hepsi ‘cumhur-milli’ oluyorlar.

Hal böyle olunca Kürt siyasi hareketleri bu gerçekliğin bilincinde olarak seçimlere hazırlanmalı, zaten millisi, cumhuru olan ittifaklara bir yenisi olan tersinden bir kavramla ifade edilen ‘Türkiyeci’ zeminle, propaganda ile değil Kürdistani zeminle, propaganda ile yaklaşmalıdır.

Görünüşte bu iki ayrı ittifak gibi görünen sömürgeci düzenin siyasi partilerinin; Kürt karşıtı cephenin birer uzantıları olduğu, Kürdistan’a truva atı gibi girmek dışında bizim gibilermiş, bizim acılarımızı paylaşıyorlarmış gibi davranmak dışında şanslarının olmadığı akıldan çıkarılmamalıdır. Daha da önemlisi; seçimlerin Kürdistan gerçekliği karşısında taktiksel, dönemsel bir işlevi olduğu; stratejik olarak Kürt ulusal meselenin ancak uzun süreli ve seçimlerde bir takım mevziler kazanmayı aşan bir mücadelenin konusu olduğu unutulmamalıdır.

Geçtiğimiz seçim döneminde HDP’nin aldığı oy, elinde bulundurduğu belediyeler, çıkardığı vekiller mevcut sömürgeciliğin seçim oyunları ve yasaları tarafından nasıl bir anda ters yüz edilebildiğini somut olarak göstermiştir. Ulusal hareketin temsilcileri bu somut durumdan dersler çıkararak yoluna devam etmelidir. Kürdistan’da kalıcı kazanımların fiili direnişlerin sonucunda yaratılabildiği, Kürtlerin tarihin her döneminde ciddi zaferlere ancak mevcut sömürgeciliğin sınırlarını aşarak erişebildiği bilinen bir gerçektir. Yine yaklaşan seçim döneminde düzen için, Türkiye merkezli hayallerin ortalığa saçılmasına izin verilmemeli, hazır ‘cumhur’ ve ‘milli’ ittifak Kürtleri dışarıda bırakmışken veya ikinci turda yedeklemeye çalışacakken Kürtlerin sömürgeci partilerin oy deposu olmadığı, akıyla-karasıyla bütün hepsinin Kürt ulusunun düşmanı olduğu net bir şekilde ifade edilmelidir.

Kürdistanlı komünistler bu seçimde Kürt ulusal ittifakının bir parçası olarak seçimler ittifakını önemsiyor, değerli buluyor. Elbette bu ittifakın daha fazla güçlenebilmesi için seçimler döneminin dışında da yaşamın her alanında temel ilkelerden hareketle pratik işlere kalkışılması, ortak politik yönelişlerin oluşturulması elzemdir. Öte yandan AKP-Erdoğan’ın seçimi kazanması da kaybetmesi de Kürtler açısından sıkıntılı bir sürecin işaret fişeğini çakacaktır. Komünistler ittifak güçleriyle ve seçimler döneminde temas edeceği halkla seçim sonrasını, olası ihtimalleri ve buna siyaset olarak, halk olarak nasıl hazırlanmak gerektiğini de tartışmalıdır. 7 Haziran seçimlerinde Kürt ulusunun iradesini çiğneyip tekrar seçime götüren AKP gerçekliğini ve bu tekrar seçime hiçbir itirazı olmayan diğer sömürgeci muhalefet partilerini unutmamak gerekiyor. Kürtler her dönem tekti, bu dönemde tek başına; politika belirli bir uyanıklığı ve öngörüyü ister. Komünistler olarak öngörülü olalım, dostlarımızı ve halkımızı olabildiğince olası tehlikeler karşısında uyaran politikalar oluşturalım.

 

Exit mobile version