Sinan Çiftyürek / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
13 Eylül’de ‘Ahlak’ polisinin göz altına aldığı Kürt kadını Jina Eminî, gördüğü işkence sonucu 16 Eylül’de yaşamını yitirdi. Eminî’nin öldürülmesi başta Doğu Kürdistan ve İran’da kadınların öncülük ettiği isyan ateşini yaktı. Özellikle Kürt partilerinin genel grev çağrısı ve 19 Eylül’de Kürdistan’da gerçekleşen başarılı genel grev İran genelinde eylemleri tetikledi. Protestolar domino taşı gibi sokak, üniversite her alanda yükseldi ve Tahran, Meşhed, Kum, İsfahan, Urmiye, Tebriz’de… giderek halkların ortak ayaklanmasına dönüşen eylemler 13. güne girerken devam ediyor. Reisi’nin, protestoları bastırmak için “vurun” emrini vermesiyle sokak-ev-üniversitelerde insan avına çıkan Pasdar, Besic, ‘Ahlak’ polisi’nin saldırıları sonucu ölü ve yaralı sayısı artıyor. Tutuklu ve gözaltına alınanların hem sayısı hem de akıbetleri belirsiz. Bu saldırılara rağmen başta kadınlar ve gençler geri adım atmıyor.
İranlı yöneticilerden tanıdık “dış güçler kışkırtması” ve katliam çağrısı!
Kürdistan-İran ve Dünya’da, kadınlar saçını kesip ‘Ahlak’ polisi rejiminin suratına fırlatarak meydan okuyor! Onca ölü, yaralı ve akıbeti belirsiz göz altılara rağmen kadın ve gençler kurşunlara meydan okuyarak sokakta taleplerinde ısrar ediyor. Rejim bundan ders çıkarıp muhalifler lehine adım atacağına gelecek korkusuyla içeride “vurun” emriyle paralel Güney Kürdistan’daki Kürt partilerinin kamp ve sivil yaşam alanlarına saldırıyor!
Cumhurbaşkanı Reisi açıkça, “Düşmanlar ülkemizde kaos çıkarmak istiyorlar…. Hiçbir alanda ve hiçbir koşulda halkın güvenlik ve huzurunun tehlikeye atılmasına izin vermeyeceğiz” dedi. Reisi; halkların özgürlük-demokrasi mücadelesine “düşmanlarımızın kışkırttığı isyan” deyip “sert müdahale” edilecek derken; Yargı Başkanı Gulam Huseyin Muhsini Ejei ise “Polis emirlerini ihlal eden, yabancı casusluk teşkilatlarıyla bağlantılı olan ve karşı-devrimci (1979 Şeriat Devrimine karşı duran) gruplara hiç acımadan(!) yasalara göre muamele edilmelidir” demleriyle sokaklarda ordu ve polisin neler yaptıklarını izliyoruz. Ayrıca Reisi’nin “halkın güvenlik ve huzurunun tehlikeye atılmasına izin vermeyiz” dediği ‘Ahlak’ polisi rejiminin geleceğidir.
Humeyni rejiminin başta Kürt ulusal mücadelesi olmak üzere muhalefete karşı kullandığı emperyalizm şalı artık sorunların üstünü örtmeye yetmiyor. Bütün despot-faşist-gerici rejimler gibi İran ‘Ahlak’ Polisi rejimi de ulusal özgürlük ve demokrasi uğruna devam eden mücadelenin arkasında dış güçlerin/emperyalizmin parmağını arıyor ama artık ulusal, ekonomik, siyasal iç sorunları, emperyalizm öcüsüyle bastıramıyorlar. Çünkü Humeyni rejimi süreçte Şah rejimine dönüştü. Şah’ın seküler despotizminin yerine ters yüzü olan Humeyni’nin teokratik despotizmi aldı. Molla rejimi dolu dizgin Şah rejiminin yolunda ilerleyerek sonunu hazırlıyor.
Reisi ve Muhsini Ejei “İran’daki protestoları dış güçler organize ediyor” derken “kırk yıllık aynı nakaratı tekrarladılar. Sen göz göre göre Jina Eminî’yi işkence ile katlet halklar isyan edip meydanlara çıkınca da “emperyalistler içimizi karıştırıyorlar” de! Bu kara propaganda artık halkta ciddi karşılık bulmuyor. Zaten dikkat edin İran ‘Ahlak’ polisi rejimi Kürt ve diğer halkların ulusal özürlük ve demokrasi mücadeleleri karşısında ne zaman sıkışsa “dış güçlerin işi” propagandasına sarılır. Ve ayaklanma “arkasında dış güçler var” propagandasını daima büyük saldırılar-katliamlar izlemiştir.
Humeyni rejimi, halkların isyanı karşısında acze düşünce “Batı oyunu” demeye devam etsin ama Kürt halkı ve Azeri, Fars, Beluci halkları, saçıyla kafayı bozduğunuz kadınlar ve tiye aldığınız Z kuşağı şimdiden rejimin sadece uykusunu değil kimyasını da bozdular.
2022 isyanının kalkış noktaları ve geleceği
Son 20 yıldır Humeyni rejimine karşı başkaldırı eylemleri sıkça yaşanıyor ama bu kez farklı. Bazı ilkler yaşanıyor.
*Kürt halkının ulusal özgürlük, İran halklarının demokrasi, temel insan hakları, kadınların özgür yaşam talepleri ile ağırlaşan ekonomik krizle öne çıkan ekonomik-sosyal taleplerin beslediği bir başkaldırı yaşanıyor. Humeyni rejimine karşı 2000’li yıllarda başlayan ve 2009, 2017, 2019 gibi büyük direnişlere göre 2022 Eylül başkaldırısı hem daha kapsayıcı bileşenlere sahip hem de önceki eylemlerden çıkardıkları dersler var.
*Farslı, Azerili halkta özellikle aydınlarda, Humeyni rejiminin Kürt siyasetine karşı yıllarca yürüttüğü anti-propagandalara rağmen giderek Kürt taleplerine sahiplenme eğilimi gelişiyor. Bunu en net tekçi-ırkçı-ahlakçı despot rejime karşı meydanlara taşan halkların dayanışmasında görüyoruz. Azeri halkının; “Azerbaycan ayaxdi Kürdistana dayaxdi (Azerbaycan uyandı, Kürdistanın yanındadır) demesi önemlidir, büyütülmelidir.
*Kürt ve diğer halklarda, işçi sınıfında ve özellikle kadınlarda, 1979’da gerçekleştirilen devrimin ellerinden çalınmasının öfkesi de var. Direnişin en ön safında kadın ve gençlerin yer almasında, Humeyni’nin teokratik rejimini Şah’ın rejiminin tersine bu kez kadına “başını kapat” öfkesi var. Yılları arkalamış bu öfkeyle kadınlar ilk kez sokak ve meydanlarda toplu halde başörtülerini çıkardılar.
*Önceki başkaldırılardan bir diğer farkı, kadınlar, gençler yani halk sokak ve meydanlarda polis saldırısına karşı savunma yaparken bir nevi şiddete şiddetle karşılık verdiğini görüyoruz. Bu durum, Kürt halkının yanı sıra Azeri, Fars, Beluci halkların da eylemlerinde ciddi radikalleşmeye işaret ediyor. Gösterilerde Humeyni rejimi doğrudan hedefe konuluyor ve bu sokakta haykırılan sloganlara da yansıyor.
*Kürt halkının yanı sıra artık Azeri, Fars halkları ve son başkaldırının öncüsü kadınlar da Humeyni’nin teokratik rejimini artık istemiyor. Aç ve yoksul halklar “askeri başarılarıyla övünen” bir rejimi görmek istemiyor, sınır ötesinde askeri başarı yerine ekonomik, sosyal sorunlarının çözümünü istiyor. Ve önemlisi teokratik rejim eskisi gibi halkta bağlılık ve rıza üretemiyor, dini liderlerin çağrısına artık on binler eşlik etmiyor. “Dini lideri ve din adamlarını kutsallaştırma dönemi de sona erdi.” Çünkü teokratik rejim, Kürt halkına karşı yürüttüğü ırkçı politikaların yanı sıra tekçi dinci politikalarıyla da başka mezhepleri baskı altına alması kendi toplumsal dayanaklarını daraltı.
Ayrıca tarihi-felsefi-kültürel derinliği bulunan bölgede en çok okuyan ve güçlü entelektüel damara sahip Kürt-Azeri-Fars-Beluci halkları 21. yy’da halen ‘ahlak’ diye kadın saçıyla uğraşan teokratik rejimi taşıyamaz. Bu anlamda ulusal özgürlük ve demokrasi talebinin kökleri derin. Dolayısıyla 16 Eylül öncesine dönüş olmayacak illaki bu ayaklanmanın sonuçları olacak! Bunlar doğru ve süren başkaldırının en azından rejimin, Kürt acil ulusal talepleri karşılama ve “zorunlu örtünme yasasını feshetme, ahlak polisini kaldırma” gibi reformları başlatmaya zorlaması gerekiyor. Ama bunun olabilmesi için sokaktaki başkaldırının başka faktörlerle birleşmesi-beslenmesi gerekiyor.
Yani yaşanan ilkler başkaldırının kazanımlarla sonuçlanmasında önemli ama tek belirleyeni olamaz, kazanımlarla sonuçlanabilmesi için Doğu Kürdistan ulusal demokratik güçler ile İran devrimci demokrasi güçlerinin ilk adım kendi iç birliklerini yaratmaları. İkinci adım rejimin bütün anti propagandasına karşı, Kürdistan ulusal demokratik güçleriyle İran demokrasi güçlerinin ortak asgari siyasi hedeflerde uzlaşarak ittifak halinde mücadeleyi geliştirmelerine bağlıdır. Bu bakımdan Kürdistan’da ortak genel grev çağrısı vb. olumlu gelişmeler olsa da kalıcı Ulusal Birlik halen yaratılabilmiş değil. İran genel devrimci, demokrasi muhalefet güçleri de hem zayıf hem de dağınık. Siyaset tablosunun bu durumu, sokakta baş örtüsünü atarak yani köprüleri yıkarak direnen kadınları ve halkı yeterince motive edemiyor.
Mücadelenin öncüsü kadınlar
Kadınların, iradeleri dışında zorla dayatıldığı için onur kırıcı gördükleri başörtüsünün yanı sıra tepeden tırnağa erkek egemen rejime, bu rejimin yasa ve yönetmenliklerinden tutun ‘ahlak’ kodlarına varana kadar itirazları var. ‘Ahlak’ polisi rejiminin, ‘Ahlak-iffet’ adına kadına dayattığı ahlaksızlığa “hayır” diyorlar.
Kadınlar dün “başını aç” diyen Şah diktatörlüğüne karşı nefes almak için mücadele ettiler ve rejimi yıkmanın aktif bileşeniydiler. Fakat 1979 devriminin sabahında bu kez Humeyni’nin teokratik diktatörlüğünün “başını kapat” dayatmasıyla yüzleştiler. Humeyni rejimi, kadının kılık kıyafeti üzerindeki baskıyı sokakta saçı nedeniyle kadını sorguya çeken ‘Ahlak’ polisini (geşt-i irşād) 2005’te kurma noktasına kadar tırmandırmasıyla paralel kadınlardan tepkiler de yükselmeye başladı. Dün Şah rejimini hedef alan kadınlar bu kez silahının yani demokratik mücadelesinin hedefine Mollaların rejimini koydu. Gerçekleşen direnişlerde kadın sokakta daha fazla yer almaya başladı. Baskı, gözaltı, cezaevi ve öldürülmeyi göze alarak özgür yaşam talebinden geri adım atmadı. Humeyni rejimi, kadının bu tutumunu İslam Cumhuriyeti’nin “müesses nizamı ve rejiminin kurucu ayarlarına” meydan okuma olarak gördü ve kadın üzerindeki baskı cenderesini sıklaştırdı.
Kürt kadın Jina Emini’nin katledilmesi, Kürdistan ve İran kadınının “yeter be” diyerek isyan etmesinde bardağı taşıran son damla oldu. Ve kadın, 13 gündür süren ayaklanmanın baş aktörü. Kadın gözaltı, tutuklama ve hatta kurşunlara rağmen mücadelesinden vazgeçmiyor.
Jina Emini’nin katledilmesiyle yükselen kadın isyanı; hukuka, kadın haklarına, insan hak-özgürlüklere saygı duymak bir yana Emini’nin memleketi Saqız’da cenaze törenine saldıracak kadar ahlak, feraset, insanlıktan kopmuş teokratik rejim tarafından bu kez de bastırılabilir ama çok geçmeden yine patlak vereceği açık. Çünkü bütün halklardan kadınlar köprüleri yakıyorlar! Ateşin etrafında dans edip başörtülerini Jin-Jîyan-Azadî şiarı eşliğinde ateşe atarken sadece kadına değil bütün halklara UMUT ve DİRENÇ yayıyorlar. Ve de artık Dünya kadınının direniş simgesi haline gelen bir Jina Eminî’leri de var!
Kadına ve topluma “ahlak” dersi vermeye kalkan ahlak yoksunu Humeyni rejiminin defterinin; Kürdistan ve İran kadınlarının başını çektiği ve halkların meydanlarda yazdığı-yazacağı yeni bir toplumsal sözleşme ile er-geç dürüleceği görülüyor.
İran rejimin hedefinde Doğu ve Güneyi ile esas olarak Kürdistan’ın bütünü var
Doğu Kürdistan halkımızı ve siyasal partilerini kutluyoruz. Partilerin grev çağrısıyla başarılı bir serhildan gerçekleşti. Doğu Kürdistan ve İran halkları bu başkaldırı ile Humeyni rejiminin karizmasını çizerek dünyanın gözü önünde rezil ettiler. Bunun da öfkesiyle rejim Güney Kürdistan’a saldırdı. Başkaldırı Doğu Kürdistan’da, İran devleti ise PDK-İ, Komela, PAK’ın Güney Kürdistan’daki kamplarına ve sivil yaşam alanlarına saldırdı. Tıpkı Türkiye’nin yıllardır Kuzey Kürdistan meselesinde çözümü, Güney ve Rojava Kürdistan’ına saldırı üzerinden araması gibi. İran yetkililerin, “Sınırlarda sürdürülebilir bir güvenliğin sağlanması, terör suçlularının cezalandırılması…. amacıyla bu operasyonlar devam edecek” demesi Kürt siyasetince tanıdık bir gerekçedir. Çözüm bekleyen mesele, Doğu Kürdistan’ın ulusal özgürlük meselesi. Bununla yüzleşip çözüm aramak yerine içeride ve dışarıda saldırı ve işgale yönelmesi çözümsüzlüğü derinleştirmekten başka bir sonuç üretmedi. Çözüm, Doğu Kürdistan’da oluşturulan uyduruk “Kürdistan Eyaleti” yerine statü ve anadilde eğitim başta olmak üzere Kürt halkının federal çözüm talebi ile yüzleşip adım atmasıyla gelecektir.
Kürdistan ulusal özgürlük mücadelesinin, İran halklarının demokrasi mücadelesiyle dayanışma içinde gelişmesi; ortak düşman İran polis rejimine karşı ikisine de büyük fırsatlar yaratmakta ve önemli olup geliştirilmelidir. Bununla birlikte Kürt siyaseti; Peşawa Qazî Mihemed’in uyarısını unutmadan ve 1979 Devriminden çıkaracağı derslerle ulusal birliğini örmeli. Tam da şimdi Doğu Kürdistan’da ulusal bağımsızlık mücadelesinde; komünist, siyasal İslam, milliyetçi, liberal, muhafazakar… Hepsinin Kürdistani çizgi üzerinde buluşması başarının ilk anahtarıdır. Bu başarılırsa gerisi gelir.
Sonuç olarak; dört parçada şimdi Jin-Jîyan-Azadî eşliğinde, bir-iki-üç daha fazla #Kurdistan şiarıyla Kürdistan’a özgürlük, İran’a demokrasi mücadelesine omuz verelim, büyüterek İran ‘ahlak’ polisi rejimine “DUR” diyelim. Kürdistan ve Dünya halklarını ayaklanma ile dayanışmayı büyütmeye çağırıyoruz. Çünkü, Kürdistan ve İran’da direniş-umut ile paralel risk de büyüyor!
28.9.2022
canbegyekbun@hotmail.com