Rusya’nın savaş ve özel operasyonlarını tarihsel arkaplan, güvenlik bürokrasisi ve Putin’in tecrübeleri üzerinden analiz eden Wilson Center’dan Kamil Galeev, Rus işgaline uğrayan Ukrayna’nın şimdiden kazanan taraf olduğunu öne sürüyor. Twitter’da yazdığı uzun ve sürükleyici seride Galeev, Rus ordusunun yozlaştığını, Putin’in genç bir KGB ajanı olarak bildiği şeyin Ukrayna’daki gibi bir savaş değil, Suriye ve Çeçenistan’daki gibi özel harekatlar olduğunu, 2014’teki Kırım ilhakından Ukrayna’nın dersler çıkarıp ordusunu yenilediğini anlatıyor.
Kamil Galeev
Çeviri: Enis Aydın
Serbestiyet / 1 Mart 2022
Rusya bu savaşı neden kaybedecek?
“Realist” söylem ekseriyetle Putin’in zaferini kabul etmekle ilgileniyor, çünkü zafer çoktan *garantilenmiş* durumda. Ama öyle olduğunu nereden biliyoruz?
Bu seride analistlerin,
1) Rus ordusunu abarttığını,
2) Ukrayna ordusunu küçümsediğini,
3) Rus stratejisini ve siyasi hedeflerini yanlış anladığını öne süreceğim.
Bismarck Analysis’in Rus ordusu hakkında güncel bir makalesini ele alalım. İyi ve bilgilendirici. Ordunun kara tabanlı ve topçu merkezli yapısının üzerinde durmakta haklı. Savunma Bakanı Serdyukov’un 2007-2012’de ordunun verimliliğini büyük ölçüde artırdığı da doğru. Ama bu analiz yine de yanıltıcı.
Evet, Bakan Serdyukov gerçekten de orduda reform yaptı. Etkinliğini verimliliğini artırdı, ordunun teçhizatını güncelleyen yozlaşmış ve yandaş silah üreticileriyle savaştı. Sonuç olarak, sevilmeyen biri haline geldi, tonlarca güçlü düşman kazandı ve 2012’de gücünü ve statüsünü kaybederek gitti.
Halefi Şoygu olan bitenin fazlasıyla farkındaydı. Peki Şoygu kim?
Şoygu, Rusya Federasyonu’nun kuruluşundan bu yana 1991’den beri kesintisiz olarak hükümette görev alan tek Rus bakanı. Tüm devlet başkanları ve başbakanlarla beraber çalıştı, tüm tasfiyeleri atlattı.
Bu ne anlama geliyor? Saray siyaseti ve PR konusunda çok iyi, kurnaz bir siyasi girişimci. Gelip geçen hükümetler arasında siyaseten varlığınızı sürdürebilmek için düşmanlığı en aza indirmek gerekir. Bunun yolu da güçlü çıkar gruplarına ters gitmemekten geçer.
Serdyukov çıkar gruplarıyla savaştı ve yok edildi. Şoygu ondan daha akıllıydı. Kendisini Serdyukov’un mirasından “kurtarıcı” olarak lanse ettiği bir PR kampanyası başlattı. Selefi ne inşa ettiyse dağıttı. Medya alkışladı, insanlar alkışladı, çıkar grupları alkışladı.
Bu çok ama çok tipik bir problem. Verimli ve etkin biri olmak, mevcut seçkinler ve çıkar gruplarıyla cedelleşirken acımasız olmayı gerektirir. Halbuki saray siyaseti onları da düşünmeyi ve düşman edinmemeyi gerektirir. Serdukov verimliliği maksimize etti, Şoygu ise saray siyasetini…
Bir şey daha: Şoygu köken olarak bir Tuva’dır. Rusya gibi bir ülkede bir azınlık üyesi ulu lider olamaz. İnsanlar onu etnik olarak Rus olarak algılamıyor (görselde sarayına bakın), bu da bir lider için tehlikeli olmadığı anlamına geliyor. Yani onun gibi birini güvenle ordunun başına rahatlıkla atayabilirsiniz.
Şoygu sadece Serdyukov’un atadığı kişileri tasfiye etmekle kalmadı, Serdyukov’un habire ters düştüğü ordu tedarikçileri ile ekipman maliyeti ve kalitesi konusunda ikilik çıkarmayı bıraktı. Ayrıca Rusya’nın “büyük stratejisiyle” ilgili gaz veren yalanları da alttan alttan piyasaya sürdü.
Ordu mu donanma mı?
“Ordu vs donanma”, yüzyıllarca Avrupalı güçlerin süregelen ikilemi oldu. Hem birinci sınıf orduyu hem de birinci sınıf donanmanız olamaz, bir seçim yapmak zorundaydınız. Tarihte birçok güç, çöküşlerine kadar bunu görmezden geldi: 17-18. Yüzyıl Fransa’sı mesela. Prusya gibi diğer güçler ise daha rasyoneldi.
Belki unutmuş olabiliriz ama Berlin merkezli 17. yüzyıl Brandenburg Prensliği, “küresel bir deniz gücü” olmaya çalıştı. Bir donanma kurdular, Karayipler ve Afrika’da koloniler kurdular (aşağıdaki görselde kırmızı işaretli). Aşırı maliyet, aşırı güç zehirlenmesi ve aşırı aptallık. Tonlarca kaynak boş yere tüketildi.
18. yüzyılda bunu yeniden gözden geçirdiler. Kolonilerini sattılar, donanmayı dağıttılar ve kara ordusuna yatırım yapmaya başladılar. Azametlerinden feragat edip donanmayı minimize ettikleri taktirde, kara gücünü maksimize edebileceklerini ve sonraları Almanya’yı birleştirecek olan birinci sınıf bir ordu kurabileceklerini doğru bir şekilde anladılar.
Kara birliklerini en üst düzeye çıkarmak, denizdeki emelleri en aza indirmeyi gerektirir. Rusya denizcilik emellerini en aza indiriyor mu? Hayır. Mümkün olduğu kadar Sovyetlerin denizlerdeki mirasını sürdürmek zorunda hissediyor: Eski gemileri ayakta tutarak, yenilerini inşa edip, okyanus donanması için altyapıyı koruyup ve genişleterek.
İşte bir başka ikilem. Bölgesel donanmalar kara savaşlarında etkin bir şekilde kullanılabilir. Örneğin Rusya “donanma manevraları” ilan etti ve ardından Ukrayna’ya denizden saldırdı. Bu hem maliyetsiz hem de etkili bir yol. Ancak bölgesel bir filo bulundurmak kulağa pek seksi gelmiyor. Verimliliği maksimize ediyor, ama PR’ı maksimize etmiyor.
Ve Rusya PR’ı en üst düzeyde yapan bir ülke. Putin, yeni gemilerin donanmadaki oranının 2027’ye kadar %70’e ulaşması gerektiğini açıkladı. Eski Sovyet gemileri eskiyor, Rusya yenilerini inşa ediyor. FAKAT. Büyük Sovyet tersaneleri Ukrayna’da. Şimdi Rusya bu hedefe ulaşmak için tersane altyapısını genişletiyor.
Sovyetlerin deniz mirası, Rus ordusunun laneti. SSCB, uçak gemisi grubu ile okyanus filolarının maliyetini karşılayabiliyordu. Rusya bunu yapamaz. Ancak Sovyet hırslarından vazgeçmek, kendi ihtiraslarını bastırmayı gerektirir (ki bu imkansız). Bu yüzden onu korumaya çalışıyorlar.
Peki bu savaşa nasıl yansıyor? Birincisi, Rus işgal kuvveti küçük. Çok sayıda topçu birliği var tabii. Ama kazandıracak kadar çok değil. Rus yanlısı analistler, ilerlemelerini Barbarossa ile karşılaştırıyorlar. Ancak 1941’deki Wehrmacht’tan farklı olarak, Rus işgalcilerin yalnızca *tek kademe taarruz grupları* var.
Rusya neden Blitzkrieg taarruzu yapamadı?
Bir Blitzkrieg nasıl organize edilir? Taarruz kademeleriyle. Birinci kademe olabildiğince hızlı ilerler. Tabii bu, çok sayıda karşı savunma birliğini arkalarına alacaklar demek. Ama sonra ikinci kademe gelir, sonra üçüncü vs. derken savunmacıları etkisiz hale getirir, bölgeyi işgal eder ve tedarik hatlarını ele geçirirler
Rusya, Barbarossa benzeri bir Blitzkrieg başlatsaydı, bu zaten şu ana kadar çoktan gerçekleşmiş olacaktı: birinci, ikinci ve üçüncü kademelerle. Ama ikinci kademe gelmedi. Asla var olmadı. Niye?
Birincisi, Rusya kara birliklerini kuvvetlendirmedi ve bu nedenle kara savaşı için çok fazla kaynağa ve altyapıya sahip değil.
İkinci olarak, çoklu kademeleri ileri sürmek uzun ve zorlu bir hazırlık gerektiriyor. Onları harekete geçirmeniz, sınırlara taşınmanız, yerleştirmeniz, bakım ve tedariğini sağlamanız o kadar kolay değil. Ve Rusta bunu yapmamıştı
E Rusya neden bir Blitzkrieg’e hazırlanmadı? Heh, şimdi üçüncü ve ana nedene geliyoruz. Blitzkrieg bir savaş stratejisidir. Blitzkrieg, gerçekte düşmanı bozguna uğratıp bastırmaktır. Rusya bunu planlamadı, çünkü bir savaş planlamadı. “Özel Harekat” planladı. Bu tabii modern bir söylem.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra geleneksel egemenlik anlayışı ve egemen liderlerin saldırgan bir şekilde savaş açma hakkı yasal olarak bitti.Günümüzde modern devletler savaş yürüttüklerini asla kabul etmez, “Etkisizleştirme”, “terörle mücadele” vb. kelimeleri kullanırlar
1940’ların sonlarında dünyadaki tüm Savaş Dairesi ve Bakanlıkların nasıl “savunma” ismiyle değiştirildiğini düşünün. Herkes savunma yapıyor, kimse saldırmıyor. O zaman neden kavga çıkıyor? Eh, suçlular yüzünden: “haydutlar”, “teröristler”, “cihatçılar” veya şimdi olduğu gibi Ukrayna’da “Naziler”
Modern dünya, Roma Hukuku’nun temel fikirlerinden biri olan düşman ve suçlu arasındaki ayrımı ortadan kaldırdı. Savaşları muktedirler çıkarır ama bunu yapmak için düşmanlarını kriminalize etmeleri ve canavarlaştırmaları gerekir. Dolayısıyla, tüm “terörist” söylemleri buradan çıkar. Bir anlamda Putin hakim rüzgarı takip ediyor
Ancak daha derin noktadan bakıldığında Putin kesinlikle haklı. Ukrayna’da “özel harekat” ilanı tutarlı, çünkü savaşı beklemiyordu. Savaş yapmayı da bilmiyor. Hayatı boyunca yaptığı da özel operasyonlar organize etmek ve yürütmekti.
Bunlardan ilkinde henüz bir KGB memuruydu. Diğerinde, St Petersburg dış ilişkilerden sorumlu belediye meclis üyesiydi. (Sovyet depo malzemelerini Batı’ya yasadışı olarak satmıştı). 1990’larda suç dünyası ile yakından çalıştı ve bunda başarışıydı. Burada onu bir Rus mafya babası “Dede” Hassan birlikte görüyorsunuz.
Burada da, Putin’in dostu Dede Hassan, yakın çevresiyle böyle kutlama yapıyor. Putin’in iş ortakları ve ortakları hakkında biraz fikir veriyor.
Putin, öldürmeye alışkın ve şiddete başvurmaktan çekinmeyen isimlerle çalıştı. Ancak, her zaman onun eli üstündü. Federal ve bölgesel hükümetler, yeri kolayca doldurulabilecek bu suç örgütü liderlerinden çok daha güçlüydü. Hepsinin onun yerini almak isteyen düzinelerce uşakları vardı.
Putin, bu suçlulardan çok daha güçlü bir mevziden özel operasyonlar yürütüyordu. Daha sonra Yeltsin onu halef olarak seçti ve Putin, gücünü pekiştirmek için bir dizi özel operasyon başlattı. Yine yukarıdakilerin tam desteğiyle…
Evet, Putin Başkan olmadan önce de kötü adamı oynuyordu. Ancak o zamanki devlet reisi ve Kremlin’in tüm aygıtları tarafından desteklenirken kötüyü oynamak kolaydı. Büyük gücün var, risk ve sorumluluğun yok.
Putin popülaritesini ve sağlam imajını artırma ihtiyacı duyduğu her seferde bir çatışma yarattı: Çeçenistan, Gürcistan, Suriye. Ama bunların hiçbiri “savaş” değildi. Her çatışma, 1) siyasi amaçlar içindi 2) Rusya’ya karşı kazanma şansı olmayan küçük güçlere karşı yürütülen özel operasyonlardı.
Putin yalnızca küçük ülkelerle savaştı. Çeçenistan – 1 milyon kişi, Gürcistan – 4 milyon. Suriye’de daha fazlası vardı, ama orada uygun eğitimi ve silahı olmayan isyancılarla savaştı. “Terörle mücadele” söylemi, Ruslara hiçbir sorumluluk olmadan tüm şehirleri yerle bir etme olanağı verdi.
“Alfalığını ispatlamak” zorunda hissettiği her seferde Putin, “Özel Operasyon”larla küçük ülkeleri harap etti. Ona ya da Rusya’ya karşı varoluşsal bir risk taşımadıkları için nizami bir hazırlığa gerek yoktu. Hem ne yapacaklardı ki? Risk yoksa zahmete de gerek yok.
Putin bu küçük numarayı bir kez daha Ukrayna’da tekrarlamaya karar verdi. Bu nedenle, çok sayıda işgal birlikleri değil, tek bir taarruz kademesi yeterliydi. Ama Ukrayna diğer ülkelere nazaran çok daha büyük, 44 milyon insanı var. Putin’in aklında ne vardı? Görünüşe göre Ukrayna ordusundan sıfır direnç bekliyordu.
Putin’in buna inanmak için iyi bir nedeni vardı. Gerçekten de, 2014’te Rus “Ihtamnet”leri Ukrayna kuvvetlerini Debaltsevo ve Ilovaysk’ta kolayca yok etti. Ukrayna ordusunun zayıf olduğunu görmüştü.
Stratejik olarak konuşursak, Putin ortalığı yaktı geçti. Ukrayna’yı yendi, acı çektirdi ve aşağıladı. IQ’su oda sıcaklığından yüksek olan herkes savaşın bitmediğini ve Rusların tekrar saldıracağını biliyordu. Ama… Putin o zaman Ukrayna’yı bitirmedi. Bunu istediği zaman yapabileceğini düşündü.
Bundan sonra olanlar oldukça tahmin edilebilirdi. Düşmanınıza acı verici ama kritik olmayan bir yenilgi vermek risklidir. Evet, biraz zayıfladılar, ama içlerindeki güç dengesi değişti.
Kurumsal evrimin (Institutional revolution) formülü şudur: korkut + onları bitirme. Napolyon, Prusyalıları Jena-Auerstedt’te ezdi, bitirmedi: Prusya gelişti. Amiral Perry, 1853’te Japonları korkuttu, ancak ABD İç Savaşa girdi ve onları yalnız bıraktı: Japonya gelişti
Hiçbir şey varoluşsal bir tehdit kadar motive edici olamaz. İlk olarak, Ukraynalılar gerçeği kabul ettiler:
«Açık konuşacağım. Bugün ordumuz yok. Artık en fazla 5 bin kişilik bir grup oluşturabiliriz.”
- Ukrayna Savunma Bakanı’nın 2014’teki demeci
2014’te Ukrayna ekipmanı rezil bir haldeydi. Araç ve mühimmatın neredeyse hepsi 25+ yıllık Sovyet stoklarındandı. Üstelik çoğu eskimişti. Kağıt üzerinde var olan ama 1991’den beri hiç kontrol edilmemiş veya kullanılmamış araçlar… Radyatörler, akümülatörler çürümüş ve tamir edilemez haldeydi.
2014’te Rus yanlısı ayaklanmaya önderlik eden FSB albayı, bunun kendisi için de sorun yarattığını itiraf etti. Ele geçirilen mühimmatları kullanmak istemiş ama hiçbiri işe yaramamıştı.
Ukrayna depolarından alınan roketlerin, mermilerin ve el bombalarının %99’unun işlevsiz olduğunu (e tabii, 25+ yaşındaydılar) anlayıp hayal kırıklığına uğrayan isyancılarla yapılan röportajlara bakılırsa, Ukrayna’nın 2014’te Rusya’ya kaybetmesi hiç şaşırtıcı değil. Savaşabilmeleri bile mucize.
Eski Sovyet radyo makineleri bile çalışmıyordu. Ukraynalı askerler SMS ile iletişim kurmak zorunda kaldılar ve ağ genellikle berbat olduğundan, yerden birkaç metre ötedeki radyo sinyalini yakalayabileceklerini umarak cep telefonlarını havaya fırlatmak zorunda kaldılar.
Putin’in, düzenli ordusuna topluca harekete geçme emri verdiği anda direnişin kırılacağına inanmak için tüm nedenlere sahipti.
Ukrayna’da çok şey değişti. İlk olarak erkekler askere alındı ve Donbass’a gönderildi. Daha sonra çoğu terhis oldu ve sivil hayata döndü. Bu Donbass birliği yaklaşık 60 bin askerden oluşuyordu ve sürekli rotasyon halindeydi. Yani şimdi Ukrayna’da 400.000’den fazla Donbass savaşı gazisi var.
Birçoğu savaştaydı. Bu nedenle, Ukrayna’nın savaş tecrübesi olan çok sayıda gazisi var. Muhtemelen Rusya’dan daha fazla. Evet, Rusya Suriye’de savaşıyor. Gücünün büyüklüğünü hiçbir zaman kamuoyunda paylaşmadı ama 2-3 bin olduğu tahmin ediliyor. Rus askerlerinin çoğu savaş görmedi.
Ayrıca, görenlerin de gördüğü savaş farklı. Rus askerleri ancak mutlak üstünlük sağladıkları zaman savaşmaya alışkındır. Suriye’de şehirleri bombardıman uçaklarıyla yerle bir ettiler. Bu arada, Ukraynalı askerler yalnızca çok daha güçlü ve daha fazla donanıma sahip düşmana karşı savaştı.
Ekipman açısından bu savaş, Ukrayna ordusunun “yarı ikmalli” bir halde yakaladı. Ukrayna kendine ait birçok yenilikçi silah geliştirdi, ancak neredeyse hiçbiri büyük ölçekte üretimi yapılmamıştı
Ukrayna, 48 adet Türk Bayraktar TB2 uçağı sipariş etti. Bu hiç fena değil: Azerbaycan’ın Karabağ’da sahip olduğunun iki katından fazla. Ancak şimdiye kadar bunlardan yalnızca 12 tanesi birliklere ulaştı. Ukrayna da Türklerle birlikte yeni, daha güçlü drone Bayraktar Akıncı geliştiriyor, ancak bu savaş için çok geç
Bununla birlikte, Ukraynalılar bir dizi Amerikan yapımı Javelin, M141 Bunker Defeat Munition ve İngiliz-İsveç yapımı MBT LAW temin etti. Ukrayna yapımı “Stugna-P”, RK-3 “Corsar” ve “Barrier” gibi tanksavarlar da, Rus tanklarına karşı koymaya yardımcı oluyor.
Putin saldırdığında Ukraynalı askerler çok fazla yeni tank almamıştı. Ancak, Türk üretimi Aselsan savaş modülleri ve bir dizi Amerikan zırhlı aracı, humvee vb. ile yerli üretim Cossack-2 gibi yeni zırhlı araçlar envanterlerde kayıtlı.
Son olarak, Ukrayna yeni bir birlik oluşturdu: sayısı 60 000 olarak tahmin edilen bölgesel savunma birlikleri. Bu, Polonya’daki birlik tipinin kopyası. Bunlar askeri eğitim almış ve bir gün içinde mobilize olabilen, kendi kasaba ve bölgelerinde savaşan sivillerden oluşuyor.
Niye? Bu çok açık. Rusya birkaç kademeli saldırı ile uygun bir Blitzkrieg yaparsa, Ukrayna zaten baştan kaybedecekti. Ama Rusya yapmadı. Ukraynalılar bunu yapmayacağı bahsi üzerine bir kumar oynadı. Birincisi: kara kuvvetlerini güçlendirmek bir devlet güvenlik rejimi için maliyetli ve zor. İkincisi, Putin Ukrayna ordusunun ilk günden kaçmasını veya teslim olmasını bekliyordu, çoğu yabancı gözlemcinin beklediği gibi. Şimdi elbette o anlatıyı değiştirmiş durumdalar, ancak birkaç gün önceki gönderilerine bakılırsa Ukraynalıların gerçek bir direniş göstereceğine inanmıyorlardı.
Velhasılı, Putin tek taarruz kademesi ile saldırdı. Birlikler, etkisiz hale getirmediği birçok Ukraynalı muntazam birliği yarıp geride bırakarak içeriye doğru ilerledi. Nizami bir Blitzkrieg’de, ikinci ve üçüncü kademe Ukraynalı “savunma oyuncularını” bitirmek için arkadan gelirdi. Ama yapmadılar. İşte bu ek kademeler mevcut değildi.
Bu da hemen tedarik ve ikmal problemi yarattı. Birinci taarruz kademesi ileri itildi. Bu kademenin tedarik ihtiyacı var. Ancak bu tedarik konvoyları, Ukraynalı muntazam birlikler ve Rus taarruz kademelerinin gerisinde kalan toprak savunma birlikleri tarafından saldırıya uğruyor.
Görünüşe göre Putin endişeli. 25 Şubat videosunda Ukrayna ordusunu darbe yapmaya çağırdı. Planı işe yarasaydı buna ihtiyacı olmazdı.
Bunun anlamı ne? Putin’in planı işe yaramadı. Çünkü o savaşı planlamadı. Hiç savaşmadı ve onlarla nasıl savaşılacağı hakkında hiçbir fikri yok. Hep “Özel Harekat” yaptı ve bu da bir Özel Harekât. Kaçmaları veya teslim olmaları gerekirdi, ama savaşmaya devam ediyorlar
Bu operasyondaki yenilgi Putin ve rejimi için çok büyük sonuçlar doğuracaktır. Bu yenilgiden kurtulmaları pek mümkün değil. Bu arada, Putin’in aynı yöntemlerle kazanması pek olası değil. Burada mesele Rusların moralinin düşük olması falan değil, savaşın zorluğuyla alakalı. Çoğu Rus askeri, eğlence ve maceralarla dolu yurtdışı tatiline hayır demez. Gerçek ölüm olasılığı olan zorlu ve uzun bir savaşta savaşmak başka ise bir konudur.
Rus birliklerinin morali büyük ölçüde abartılıyor. Sosyolojik araştırmalara göre, orduya yazılanların ana motivasyonu çoğunlukla bir daire almaktır. Genellikle, hayatta gerçek bir umutları olmayan, özel bir geçmişe sahip olmayan genç erkekler gider. Askerlik, devletten bir konut alma şansıdır
E şimdi, eğer ölürsen, bir konut alamazsın. Belki de zaten şu an Ukrayna’da bulunan Rusların çok az seçeneği var. Ama direnişin sürmesi, savaşın kanlı olması ve kayıpların gerçek olması, Rusya’dakilerin moralini büyük ölçüde bozacaktır. O yüzden Rusların orduya yazılma konusunda hevesli olmalarını beklemeyin.
Putin ne yapabilir?
1. Altyapıyı yok etmeye başlamak (başladılar)
2. Şehirleri ablukaya almak (buna da tik)
3. Şehirleri, Çeçenya veya Suriye’deki gibi bombardıman uçakları ve topçularla yerle bir edin (belki).
İlk ikisi insani felakete yol açacaktır. Ama üçüncüsü daha da sorunlu. Açıkça soykırımı, “teröre karşı savaşta cihatçılarla savaşmak”la kolayca haklı çıkarabileceğiniz Çeçenya veya Suriye’nin aksine, Ukrayna’da çok daha zor ve NATO’nun tepkisini çekebilir. Yine de ihtimal dışı diyemem.
Dolayısıyla benim tahminim şudur: eğer savaş devam ederse ve zafere ulaşılmazsa, Rusya’nın savaşma yeteneği ve isteği hızla ortadan kalkacaktır. Putin’in başka seçeneği yok ama astlarının çoğunun var
Rusya, teknik olarak kaybeden olmayacağı bir ateşkes/anlaşma sağlasa bile Ukrayna çoktan kazandı. Niye? Birçok insan bu çatışmayı kinetik olarak tanımlıyor. Saçmalık. İnsan çatışmaları veya etkileşimleri devinimsel değildir. Mitolojiktirler ve mitler tarafından yönetilirler.
Para bir mittir. O sadece biz inandığımız için var olur. Güç bir mittir. Ulus bir mittir. Kurumlar tamamen mitolojiktir. 1572’de Moskova Yangını’nı hatırlayın. Korkunç İvan ülkesini Zemschina (ana toprak) ve Opriçnina olmak üzere ikiye böldü.
Opriçnina bizzat yönetimi altındaydı. Opriçnikler – Ivan’ın askerleri – Zemschina’ya karşı terör saldırıları başlattı. Bütün soylu aileleri, şehirleri kılıçtan geçirdiler, hiçbir direnişle karşılaşmadan çok sayıda insanı öldürdüler. Niye, çok mu güçlü ve cesurlardı? Hayır. Mitlerden dolayı…
Rus halkı bir Ortodoks monarşi miti içinde yaşıyordu. Elbette Ortodoks Çar’a karşı çıkacak kişiler olacaktı. Ama ona karşı bir direniş örgütlemek mümkün değildi. Böylece direniş bireysel olacak ve organize Opriçnik güçleri tarafından kolayca ezileceklerdi.
Opriçnikler iyice cesaretlenip başa bela oldu. Çünkü Rus mitolojisi halkın %99’unun bu güçlere direnmesini yasaklamıştı. Zaten halk da da zamanla gerçekten de harika olduklarına karar verdiler. 1572’de, Kırım Hanı Moskova’ya saldırdığında Opriçnik kuvvetleri karşısına çıktı.
Devinimsel anlamda konuşursak, ezici bir üstünlüğe sahiptiler. Silahlar, toplar, çok daha ağır zırhlar veya silahlar… Savunma ve ateş kapasiteleri çok daha iyiydi. Ancak bir günde sadece oklarla Kırımlılar tarafından bozguna uğradılar. Çünkü Opriçnikler, silahlarını bu zamana kadar kendilerine karşı koymayı yasaklayan mitlere inanan insanları öldürmek için kullanmışlardı.
Moskova mitolojisinde Opricnikler, bir tür yaşayan Tanrı olan Ortodoks Çar’ın elleri olarak, yenilmez dokunulmaz yarı tanrılardı. Ancak düşmanla karşılaştıklarında bu mitolojik alanı terk ettiler. Ve sadece insan oldukları ve yüzlerine ok yiyebilecekleri yeni bir alana girdiler.
Suratlarına ok yemeye alışık değillerdi. Yarı tanrı değil, fani oldukları gerçeğiyle şoke oldular.
Zırhlarını, silahlarını ve toplarını bırakarak kaçtılar. Moskova “devinimsel” ve teknolojik üstünlüğe sahip olmasına rağmen yerle bir oldu.
İşte böyle. Güç mitolojiktir. Rus devlet güvenliği, devleti temsil ettiği kendi mitolojik alanı içinde tanrı statüsünde olabilir. Ama Ukraynalıların bu mitolojik alanı terk ettiğini orada fark ettiler. Dolayısıyla Ruslar da orada artık sadece faniler.
Ve öte yandan… Bu kadar üstün düşmana karşı direniş gerçeği, Ukrayna mitolojisini çok güçlendiriyor. Tanık olduğumuz şey, muazzam bir mitos inşası. Savaş olgusunun kendisi, mitolojik boyutu hesaba katmadan düşünülemez.
Venedik’i düşünün. Napolyon geldiğinde tek kurşun atmadan teslim oldular. Akıllıcaydı: hem hayatlarını hem de şehri kurtardılar. Sadece Venedik mitosunu öldürdü. İnsanlar yaşadı ama Cumhuriyet öldü. Bir daha restore edilmedi ve edilmesi de artık pek mümkün değil
Ama acımasız ve kanlı dövüşten sonra kaybettiyseniz, mitosunuz yaşamaya devam eder. Bu son savaşın anısı çağlar boyunca yaşayacak. Torunlarınızın yaşadığı mitolojik alanı şekillendirecek ve onlar da, ilk fırsatta bağımsızlıklarını geri kazanmaya çalışacaklar.
Çeviren: Enis Aydın