Merve Kara-Kaşka / BBC Türkçe
Peki buzulların erimesi neden önemli? Dünyadaki tüm buzullar eriseydi ne olurdu?
Ülkelerin son iklim taahhütleri, yaşadığımız yüzyılın sonuna kadar dünyanın 2,7 derece daha sıcak olmasına neden olacak.
Science dergisinde yayımlanan kapsamlı araştırma 200 bin farklı buzulun farklı iklim senaryolarından nasıl etkileneceğini detaylı bir şekilde inceliyor.
Buna göre ısınmanın 1,5 dereceyle sınırlanmasını öngören Paris Anlaşması’na bağlı kalınsa bile bu buzulların yarısı kaybedilecek.
Bu durum yaklaşık 2 milyar insan için hayati derecede önemli su kaynaklarının yok olması anlamına geliyor.
Dağ buzullarının erimesinin deniz seviyesinin yükselmesinin üçte birinden sorumlu olacağı tahmin ediliyor.
Araştırmacılar özellikle 1 kilometrekareden küçük buzulların daha kırılgan olduğunu söylüyor.
Uzmanlar Orta Doğu, Kafkaslar, ABD ve Yeni Zelanda gibi bazı bölgelerde buzul kütlelerinin en iyi ihtimalle yüzde 60; en yüksek ısınma senaryosunda yüzde 100’ünün kaybedileceğini belirtiyor.
Araştırma Grönland ve Antarktika buzulları dışındaki buzulları inceliyor.
Peki bu buzullar da dahil edilir ve gezegenimizdeki tüm buzullar erirse sonuç ne olur?
Bütün buzullar erirse ne olur?
Kutup buzulları dünyanın buzdolapları olarak biliniyor ve gezegenimizin iklim sisteminin düzenlenmesinde oldukça önemli işleve sahipler.
Dünyanın kuzey kutbunda güneyinden farklı olarak bir buz kıtası yok. Artktik okyanusundaki buzların bir bölümü her yaz eriyip suya karışırken her kış yeniden donuyor.
Ancak iklim krizinin etkisiyle donan Arktik deniz buzu kütlesi her ay küçülüyor ve inceliyor.
Amerikan Ulusal Uzay Ajansı (NASA)’ya göre dünyanın kuzeyindeki Arktik deniz buzu genişliğinin en fazla azaldığı Eylül ayında, 10 yılda bir ortalama yüzde 13 küçülme yaşanıyor. Bu, en az bin yıldır görülmemiş bir durum.
Deniz buzulları, diğer buzullar gibi, dünya ısındıkça eriyor ve erimeleri dünyayı daha fazla ısıtıyor.
Bu durum yeryüzünün yüzey albedosunun değişiminden kaynaklanıyor.
Albedo, yani yansıtma kapasitesi, yüzeyin rengi açıldıkça artıyor. Kutupların beyaz karlar yerine koyu renkli sularla kaplı olması daha fazla ısı tutmasıyla sonuçlanıyor.
BBC Türkçe’ye konuşan Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, en fazla ısınmanın kutuplarda gerçekleştiğini ve bunun “bugünkü büyük basınç ve rüzgar sistemlerinin oluşumunu” etkilediğini söylüyor.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporlarına göre Arktik yüzey sıcaklıkları son 20 yılda küresel ortalamadan 2 kat fazla arttı.
Bu durum, daha sık ve şiddetli sıcak hava dalgalarına neden olurken, sıcak havanın Arktik bölgesini çevreleyen rüzgarları etkileyerek soğuk dalgalarını getirmesiyle sonuçlanıyor ve kış fırtınalarını da şiddetlendiriyor.
Hali hazırda görülmeye başlanan bir diğer gelişmeyse okyanus akıntılarının, ısı ve tuzluluk dengesinin değişmesiyle dünyanın iklimini düzenleme kapasitelerinin azalması.
Su yoğunluğundaki farklılıktan kaynaklanan ve taşıyıcı bant olarak bilinen derin okyanus akıntıları, sıcak suyla soğuk suyun yer değiştirmesini ve sudaki besinlerin taşınmasını sağlıyor.
Buzulların erimesiyle birlikte Arktik’teki tuzlu su yoğunluğunun azalması bu akıntıların yavaşlamasına katkıda bulunuyor.
Uzmanlara göre bu durum Avrupa’da mini bir buz çağının yaşanmasının önünü bile açabilir.
Araştırmalar, insanlık tarihinde tarım toplumuna geçişin dünya ikliminin stabil hale gelmesiyle eşzamanlı olarak gerçekleştiğini söylüyor.
İklimdeki belirsizlikle birlikte tarım faaliyetlerinde bozulmaya bağlı gıda güvenliği krizinin derinleşmesi de muhtemel.
Deniz seviyesinin 70 metre yükselmesi ne anlama gelir?
NASA’nın hesaplamaları, Grönland’ın yılda 280 milyar ton; güney kutbundaki buz kıta Antarktika’nın yıllık 150 milyar tonluk buz kütlesini erime nedeniyle kaybettiğini söylüyor.
Grönland’daki ve Antarktika’daki buzullar bir gecede eriseydi deniz seviyesinin toplam 70 metreye yakın yükseldiğini görürdük.
Amerikan Jeolojik Araştırma Dairesine (USGS) göre bu, tüm kıyı şehirlerinin sular altında kalacağı anlamına geliyor.
Darmouth Koleji’nde Yer Bilimleri Profesörü Mathieu Morlighem, Inverse yayınına verdiği demeçte dünya nüfusunun yüzde 40’ının kıyı sellerinden doğrudan mağdur olacağını, bazı ulusların tamamen yok olacağını ve Pasifik adalarının sular altında kalacağını söylüyor.
Morlighem’e göre deniz seviyesinin yükselmesinin kabaca maliyeti 65 trilyon doları bulacak.
İngiliz Antarktik Araştırmaları’ndan Bilim Direktörü Prof. Dr. David Vaughan, deniz seviyesinin fırtınaların oluşumunda çok kritik bir rol oynadığını söylüyor.
Örneğin Londra’da, su seviyesinde meydana gelebilecek 50 santimetrelik bir artış sonucunda 1000 yılda bir oluşacak bir fırtınanın oluşma sıklığı da 100 yıla kadar gerileyecek.
Bu artışın bir metreye yükselmesi halinde ise bu süre 10 yıla kadar düşecek.
Arktik permafrost üzerinde beş milyon insan yaşıyor
IPCC raporlarına ısınma Artik ve Antarktik okyanuslarının karbondioksit tutma kapasitesini azaltırken, okseijen seviyelerini düşürüyor ve okyanus ekosistemlerinde yaşamı derinden sarsıyor.
Artik Okyanusunda buzul kütlesinin azalması halihazırda bölgedeki deniz taşımacılığı faaliyetlerini artırıyor.
University College London (UCL) Enerji Enstitüsü’nde araştırmacı Joseph Lambert, bu rotanın özellikle Avrupa ve Çin arasındaki mesafeyi kısalttığına dikkat çekiyor:
“Dünyanın şekli nedeniyle, Kuzey Kutbu’ndan geçmek Süveyş Kanalı’ndan geçmekten daha kısa sürüyor. Bu, daha düşük yakıt tüketimi ve dolayısıyla daha düşük maliyetler anlamına geliyor.”
Buzsuz bir Arktik, yolculuk sürelerini yüzde 40’a kadar kısaltsa da iklim krizini hızlandıran kirlilik seviyelerinin artmasına da yol açabilir.
Uzmanlar petrol sızıntılarının ve siyah karbon kalıntılarının artarak çevresel maliyetlerin dramatik bir şekilde yükseleceği uyarısında bulunuyor.
Arktik buzuluyla birlikte permafrost olarak tanımlanan donmuş toprağın erimesi de geri döndürülemez etkilere neden olabilir.
Permafrost, Kanada’nın yarısı ve Alaska topraklarının yüzde 80’i dahil olmak üzere kuzey yarımkürenin kara yüzeyinin yaklaşık dörtte birini kaplıyor.
Rusya, Kuzey Amerika ve İskandinavya da dahil olmak üzere Arktik permafrost üzerinde beş milyon insan yaşıyor.
Artan sıcaklıklarla birlikte permafrostun erimesi, obruk oluşumu, toprak kaymaları ve sel baskınları da dahil olmak üzere öngörülemeyen etkilere neden oluyor.
IPCC permafrostun erimesiyle birlikte atmosfere karbon ve metan salımı gerçekleştiğini ve bunun iklim değişikliğine katkıda bulunduğunu söylüyor.
‘Türkiye’deki buzulların büyük bir bölümü yok oldu’
Bilim insanları dağ buzullarının dünya genelinde küçüldüğünü ve küçülmenin 1950’den bu yana 2,000 yıldır görülmemiş bir hızda yaşandığını söylüyor.
Dağ buzulları, bölgesel iklimin düzenlenmesi ve canlı yaşamı için hayati öneme sahip.
Dünyanın “üçüncü kutbu” olarak bilinen Himalayalar’daki buzulların 2035 yılına kadar tamamen eriyebileceği tahmin ediliyor.
Patagonya’dan Alpler’e bir zamanların buz ve karlarla kaplı zirvelerinin neredeyse tümü, son 50-100 yıl içinde farklı bir görüntüye büründü.
Prof. Murat Türkeş, dağ buzullarının akarsu ve yağış rejimini etkileyerek aşağı havzalardaki çayırlar, meraları değiştirebildiğini ve buradaki canlı yaşamını etkilediğini söylüyor.
Türkiye’de de bu değişim etkilerini gözlemlemek mümkün.
Prof. Türkeş, Türkiye’de dağ buzullarının büyük bir bölümünün yok olduğunu belirtiyor.
Uydu verileri Türkiye’deki buzulların yılda 1 ila 20 metre arasında çekildiğini gösteriyor.
Geçen yıl Hakkari’deki Cilo buzulunu ziyaret ettiğini söyleyen Prof. Türkeş buzul dilinin 100-150 metreye kadar çekildiğini, sadece sirk çukurunun gölge bölümlerinde buzulun gözlendiğini belirtiyor.
“Buzullarını en iyi koruyanlar Ağrı Dağı gibi tek dağlar, onlardaki buzullar da gittikçe küçülüyor.” diyor.
Dağ buzullarının erimesi, o buzullara bağlı yaşayan toplulukların içme suyuna erişimini farklı etkileyebilir.
Bazı toplulukların suya erişimi artarken bazılarının azalması çatışmaları tetikleyebilir.
Bunun yanında artan sıcaklıklar bir süre seller, toprak kaymaları ve kuraklık gibi sonuçlar doğurabilir.
Bilim insanları buzulların erimesinin çok miktarda bakteri ve toksik maddenin dünyaya yayılmasından Dünya’nın kabuğunun kaymasına hatta Dünya’nın dönüşünün değişmesine kadar farklı potansiyel sonuçlarını keşfetmeye devam ediyor.
Dünyadaki tüm buzulların erimesinin binlerce yıl sürebileceği düşünülüyor.
Bilim insanları bundan çok kısa süre içinde yaşanacak etkilerin geri döndürülemez olduğunu söylüyor.
Imperial College London’da Profesör ve IPCC’nin altıncı raporunun çalışma grubunun eş başkanı Jim Skea, “Küresel ısınmayı 1.5C ile sınırlamak istiyorsak, şimdi mutlaka harekete geçmeliyiz.” diyor.
BBC Türkçe