Site icon Rojnameya Newroz

ORTADOĞU’DAKİ YENİ DENGELER IŞIĞINDA BİRLİĞİN ÖNEMİ/ALİ GÖKKAYA

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık Aralık ayının ilk günlerinde Stêrk TV’de yayınlanan Rojeva Welat programında gündemdeki birçok konuyu değerlendirirken “Halkımız artık bu devletle yaşamamalı. Bu sistemle her yönüyle ilişkisini koparmalı.” dediğini basından öğrenmiş olduk. Bayık, yine, yaptığı aynı açıklamasında; son zamanlarda olanca şiddetiyle K.Kürdistan’da sürdürülen savaşı özgürlük aşamasına ulaşılmış olmasına bağlamaktadır.
Peşpeşe gelen bu iki cümleyi daha önce isimlendirilen “çözüm süreci” bağlamında ele alınması durumunda ortaya yeni bir şey çıkmış sayabiliriz. Bu da; siyasal anlamda Kürt Sorunu’nun çözümü konusunda daha önce savunmuş olduklarını terk etme şeklinde okumak mümkün. Acaba?
Cemil Bayık’ın yapmış olduğu değerlendirme içinde sarf etmiş olduğu bu cümle üzerinde uzun uzun durmadan önce bir şeye açıklık getirerek konuya devam etmek gerektiği inancındayım. Sömürgeci, ilhakçı güçler tarafından bağımsız bir ülkenin işgal edilip halkının ulusal kimliğinden, inançsal ve kültürel değerlerinden yoksun bırakılarak ret ve inkâr edilmesi, yeraltı ve yer üstü kaynaklarının gasp edilmesi durumunda, o ülkenin siyasal güçlerince ülkelerinin yeniden bağımsızlığına, ulusunun özgürlüğüne kavuşturulması temel hedefiyle ideolojik, politik bir program etrafında mücadeleyi başlatması, halkına seslenerek; sömürgeci, ilhakçı devletle, onun sistemiyle her yönüyle ilişkisini kopararak verilen mücadeleye destek sunması istemi doğrudur, olması gerekendir.
Bu açıklama karşısında “Cemil Bayık’ın sarf ettiği cümle de bunu içermiyor mu, aynı manada değerlendirilemez mi” sorusu haklı olarak akla gelebilir ama maalesef öyle olmadığı siyasal kamuoyunca bilinmektedir. Çünkü PKK’nin 1980 öncesinden günümüze kadar savuna geldiği çözüm modeli hep değişiklikler içermiştir. Bugün savunduğu siyasal çözüm modeli olması gerekenin dışında olduğu için son açıklaması kayda değer taşımaktadır.
Uzunca bir süreden bu yana Kürt Sorunu’nun çözümü konusunda “Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkını tarihin çöp sepetine attık” deyip, ardından “Kürtlere devlet gerekmez, devlet kötülüklerin kaynağıdır” diyen siyasal anlayışın geldiğimiz bu günkü nokta da“Halkımız artık bu devletle yaşamamalı.” diyorsa bu daha önce savunmuş oldukları tezi terk etme şeklinde okumamıza yol açmıyor mu? Dilerim gelişmeler bu yönlüdür! Ama tersi amaçlanıyorsa, yani olanca şiddetiyle sürdürülmekte olunan savaşın asıl nedeni, devleti, sözüm ona eski savunuya döndürmek ise bu hem halkımız açısından hem de ülkemiz açısından yeni yıkım ve acıların katmerleşerek devamından başka bir şey olunmayacağı bilinmelidir. Bu bir yana!
Peki, “Halkımız artık bu devletle yaşamamalı. Bu sistemle her yönüyle ilişkisini koparmalı.” Sözüne ne demeli? PKK Yürütme Konseyi üyesi cemil Bayık bu sözüyle büyük bir çarpıtmaya yer vermektedir. Kürtler dört parçada hiçbir zaman sömürgeci, ilhakçı güçlerin devletiyle/devletleriyle bir arada yaşamaya dair ne bir istemi ne bir gönüllüğü ne de bir irade beyanı olmadığı gibi onların sistemiyle de bir ilişkisi yok, olmamıştır. Sanki varda, var olandan vazgeçmesi yönünden halkımıza çağrıda bulunmuş! PKK olmayan bir şeyi halkımızdan isteyerek yanıltma siyasetinden vazgeçmeli. Dahası; PKK’nin kendisini “Kürtlere devlet gerekmez” politik yönelimi ile gerici egemen güçlerin devletiyle bir arada yaşamanın siyaseti üzerinden halkımıza çağrıda bulunduğunu unuttuğumuzu sanarak aklımızla dalga geçmede vazgeçmeye çağırıyoruz.
“Eğer koparırsa, bu sistem daha çabuk yıkılır” demesi ise büsbütün politik bir gaftır. PKK’nin bütün çabasına, onca çağrısına rağmen sanki Kürtlerin/Kürdistanlıların kendisi bu devletin yıkılmamasına yegâne payandalık yapıyormuşluğu varmış gibi bir algı üzerinden bu çağrı yapması doğru değildir. Bu çağrısının hiçbir maddi temeli yoktur. Kürdistan halkının bu sistemle bağını koparmayıp onun yıkılmamasına dair somut bir örneği var mı? Mesela bu konuyla alakalı herhangi bir zaman diliminde sistemle ilişkilenip ilişkilenmeme gibi bir referandum ya da v.b şeyin sonucunda ortaya çıkmış, bu yönde somut bir irade beyanına dayanarak bu haklı çağrıyı yaptığına dair somut bir örneği var mı? Varsa bunu ortaya koymalı. Yok çünkü. Burada yaşamıyor olsak, burada olan bitenden bihaber olsak “acaba” diye kuşku payı olabilirdi. Olmadığını PKK’nin kendisinin de bilmesine rağmen olmayan bir şeyi halkımızdan istemesi doğrultusunda beyanda bulunmasının doğru bulunmayacağı bilinmelidir.
Her şeye rağmen Cemil Bayık bu açıklamasında “Kürt örgütleri, büyük küçük demeden, acilen bir araya gelerek, nasıl bir birlik ve nasıl bir kongre oluşturulacağını tartışmaları gerekiyor. ” şeklinde bir çağrıda bulunması çok önemli ve yerindedir.
Zaten, büyüklü, küçüklü Kürt/Kürdistan örgütleri öteden beri birlik çağrıları üzerinden ortak aklı ortaya çıkarmanın çabası ve çağrısında oldukları söz konusudur. Parçalar düzeyinde gerçekleştirilecek bir birliğin genel Kürdistan birliğine doğru yön alması yönünde bu çaba ve çağrılar ne yazık ki bu güne kadar gerçekleşememiştir. Parçalar düzeyinde atılan kimi adımlar ise kısa zamanda terk edilmiş, sanki bu yönde hiçbir girişim olmamış gibi pratik deneyimlerin kendisinin sahipsiz bırakılması hafızalardaki yerini korumakta. Buna rağmen birlik hiçbir zaman Kürtlerin gündeminden düşmeyen temel mesele olarak her zaman için gündemdeki yerini koruyor/korumakta.
2014 Temmuz ayında Kobanê’ye başlayan IŞİD saldırıları 2 Şubat 2015 tarihine gelindiğinde IŞİD geride bir enkaza dönüşmüş kent bırakarak geri çekilmesi öyle kolay, basitçe olmadığı hepimizin malumudur. IŞİD’ın Kobanê’ye saldırmasıyla birlikte Kürdistan’ın diğer parçalarından kendiliğinden bir davranışla ülkesinin bu parçasını korumak ve kardeşleriyle dayanışma içinde olmanın meydana geldiği an unutulmaz anlarımızdan bir değil mi? Rojava savunmasında yer almak için silahlı Peşmerge güçlerinin K.Kürdistan’dan geçmesi esnasında halkımızın geçiş güzergâhı boyunca tezahüratlarda bulunmaları, zılgıt ve sloganlarla onları selamlamaları, kucaklamaları göz yaşartıcı sahneler değil miydi? Ya Şengal savunması? Tüm bunlar, şu ya da bu şekilde de olsa birlikte davranılmasının eseridir, bu inkâr edilebilinir mi? Açığa çıkan bu gerçeğe rağmen peki neden “birlikte” ısrarcı olamıyoruz. İlla da IŞİD benzeri sebepler mi bizi geçici birliktelere zorlayacak?
Dahası, biz Kürtler, beraber yaşadığımız diğer halklarla yani Arap, Türkmen, Asurî, Ermeni ve Süryani gibi farklı etnik kökenden gelenlerle ortak hareket edebilmek için “Kürt cephesi” kurabilme basiretini kendimizde bulabilirken neden aynı demokratik davranışı birbirimizden esirgememiz sorgulanması gerekmez mi?
Oysa, Ortadoğu’daki siyasal gelişmelerin bütünü biz Kürdistan’lıların lehine bir durumu yaratması söz konusuyken, 21yy’lın Kürtleri yüzyılı olacağı tespiti yapılıyor iken birlik yönünde adım atma basiretinden yoksun mu kalacağız?
Bu gerçeklerin ışığında Cemil Bayık’ın gündeme gelen son açıklaması yerinde bir çağrıdır, önemlidir. Bu çağrıyı takip etmesi gereken bir başka önemli adım ise, PKK’nin, büyüklü, küçüklü demeden bütün Kürt siyasal güçleriyle birlik yönünde diyalog ve girişimleri başlatması, sürdürülecek tartışmaların içeriğinin neler olması gerektiğine dair yazılı çerçeve çağrılarda bulunmasıdır. Bir önemli hatırlatma; çağrı metni işi yokuşa vurma taşımaması şartıyla!

 

Exit mobile version