Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
“Halkların özgürlük özlemi
kaba kuvvetle yok edilemez.
Bu özlem yaşamaya devam eder.
Ergeç galip gelir.”
Olof Palme
İsveçli sosyal demokrat bir siyasetçi olan Olof Palme 1949’da İsveç Sosyal Demokrat Partisi’ne üye oldu. 1969-1976 ve 1982-1986 yılları arasında iki dönem görev yapmış eski başbakandı. Dünya barışından yana, ırkçılık karşıtı, silahsızlanmayı destekleyen, üçüncü dünya ülkelerinin ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulması ve karşılanması için gayret sarf eden önemli bir politikacıydı.
Solda çok popüler olan Olof Palme açık sözlü kişiliği ile insanlar üzerinde derin etkiler bıraktığı söylenirdi. Çoğu liberal ve muhafazakarlar tarafından sevilmezdi.
Olof Palme uluslararası platformlarda da etkili bir politikacıydı.
Birçok uluslararası anlaşmazlıklarda arabuluculuk yapmış, Birleşmiş Milletler özel temsilciliği görevlerinde bulunmuştur.
ABD ve Sovyetler Birliği’nin dış politikalarını eleştirirdi. Sovyetler Birliği’nin 1968’de Çekoslovakya’yı işgalini kınamış, ABD’nin 1972’de Vietnam’a yönelik bombardımanını İkinci Dünya Savaşı’ndaki Nazi kamplarındaki katliamlarına benzetmişti. Bu yorumları Washington ile Stockholm arasındaki ilişkilerin bir süre dondurulmasına neden olmuştu.
Irkçılığa karşı siyahilerin siyasi örgütü Afrika Ulusal Kongresi’ne mali destekte bulunmuştu.
NATO ve ABD’nin uyarılarına rağmen Küba’yı ziyaret eden ilk batılı lider olmuştu.
1980’lerde devam eden İran-Irak Savaşı’nda barışın sağlanması için arabuluculuk yapmıştı.
Nükleer silahsızlanma ve nükleer santrallere karşı duruşuyla biliniyordu.
Olof Palme cinsiyet eşitsizliğine karşı, işçi sendikalarının güçlenmesi için gerekli desteği veriyordu.
Olof Palme 28 Şubat 1986’da korumalarını evlerine gönderdikten sonra eşi Lisbet ile Stockholm’de sinemaya gitmişti. Sinema çıkışında, Stockholm’ün en kalabalık caddelerinden biri olan Sveavagen’de caddesinde eşiyle birlikte yürüdükleri sırada bir katil tarafından sırtından vurularak 59 yaşında katledildi.
Olof Palme suikastı davasında yargılanıp aklanan tek zanlı Christer Pettersson, 16 Eylül 2004’te esrarengiz bir şekilde öldü. Bu suikast dosyasının başsavcısı Krister Petersson, basına yaptığı açıklamada katil zanlısının 2000 yılında ölen Stig Engström olduğunu söyledi.
Engström’ün adını ilk kez İsveç’li gazeteci Thomas Pettersson’un 12 yıl sürdürdüğü araştırmalarda zanlı olarak ortaya atmıştı.
Engström’ün cinayeti tek başına işlediği sonucuna vardıklarını belirten Başsavcı Petersson, ölen katil zanlısını sorgulama ihtimalleri kalmadığı için dosyayı kapatmak durumumda olduklarını belirterek, dosyayı tozlu raflara kaldırdı.
Bu kirli cinayet mazlum Kürt halkının üzerine yıkılmak istendi. Bu kirliliğin mimarları kısmen hedeflerine ulaştı sayılırlar. Avrupa’ya çeşitli siyasi nedenlerle sığınan Kürtler Avrupa ülkelerinde eleştirildi, itildi, kakıldı, bir çok kötü muameleye maruz bırakıldı. Taaki bu cinayetin sorumluları bulunarak İsveç yargısına hesap verip yargılanıncaya kadar Kürtler Avrupa’da diken üstünde yaşadılar.
Soğuk Savaş döneminde ülkesini NATO ve Varşova Paktı dışında tutan, her türlü silahlanmaya özellikle nükleer silahlara karşı olan büyük emperyalist ülkelere rağmen ezilen, sömürülen, tecrit edilen, işgal altındaki halkların ve ülkelerin yanında yer alan, işgalci güçlere karşı çıkan bu lideri ezilenler değil, çıkarları zedelenen emperyalist güçler katlettiler. Bu cinayetin sorumluları egemenlerdir.