Site icon Rojnameya Newroz

ÖFKELENMEDEN HAK ALINMIYOR…/FEVZİ KARTAL

Çünkü vermiyorlar, vermediler, vermezlerde; yüzyılların deneyimleri bize yalan söylemiyor. Fransa’ da bir firmada çalışan işçiler 50 Avro aylık ücret artışı istediler, firma sahibi güzellikten anlamadı ve  çalışanlar greve gittiler. Ki; ancak bir ay grevin sonunda 15 Euro ücret artışı sağlandı.  Şu tabloya bakınız vede sermayedarların egoist aklını sizler tahmin ediniz… Peki, geriye ne kalıyor.”Öfkelen(in)” mekten başka?.. Ben çalışayım, ben üreteyim ama aylık 50 Euro’luk ücret artışı çok görülsün. Olacak iş mi? Çalışanının onuru, gururu ( …) yokmu?

Şu sıralar ABD ve AB arasında oluşturulan TTIP ya da TAFTA (İki Atlantik Ötesi Ekonomik ve Ticari İşbirliği Anlaşması )’nın çatlağını Fransa Hükümeti “anlaşmayı iptal ediyoruz” diye dursun, bu gibi bazı çıkışları dahi Fransız çalışanlarını , işsizleri, yoksul ve orta gelirli köylülerin “öfkelen(in)”melerini durdurmaya yetmedi. Köylüler ara sıra ürettiği tarım ve evcil hayvan ürünlerini ucuza sattıkları için yolları kapatıp yollara ürettikleri ürünleri dökerek protesto edip yolları kapatıyorlar ve taleplerini dile getiriyorlar. Eğitim emekçileri 8 eylül’de grev yapacaklar, şimdiden işçi sendikaları 15 eylül’de Fransa’nın 40 şehrinde yürüyüşler yapacaklar ve de Fransa çapında iş bırakacaklar. Fransa gündemi memnun olmayan kitlelerin öfkelenmeleri ile meşkul ama bakalım yel kimden yana esecek üretenlerden yana mı yoksa sermayedarlar barbarlığından yana mı?

Köylülerin ürettikleri ürünlerin tek faydalananı büyük sermayedarlar grubu oluyor ki, yoğurdun kaymağını bu parazitler yiyor. Köylüler o devasa çalışmaya rağmen pek bir kazanç elde edemiyorlar.

Eğitim alanında da asıl amaç özelleştirmek sağlıkta da olduğu gibi… Öğretmenlerin kazanılmış haklarından kısıntıya gidiliyor, iş güvencesi kaldırılıp part- time çalışma, derslik ücreti-saatlik ücreti özendiriliyor günde, birkaç saat çalıştırma vb gibi.

Çalışanların aleyhine olan, işçiyi işten rahat atma, işçi ve iş veren uyuşmazlık mahkemelerine patronlardan kesilen miktarın azaltılması, taşeronlaşmanın hızlanması, işten atılan işçiye verilen tazminat parasının azaltılması, mesai sonrası ek çalışma ücretlerinin azaltılması, çocuk işçiliğinin özendirilmesi   gibi… Birazda ne dediği belirsiz karman çorman bir yasa, okununca anlam güçlüğü çekilen bir yasa, nereye çekersen oraya gidebilen bir durumda. el khomri, Fransızlar bu vesile ile el khomri yasası yanı el khomri’ nin saçma yasası adını verdiler), denilen hükümet yasası Anayasa Komisyonunda bazı cımbızlamalar ile birlikte hükümetin emek ve emekçi düşmanlığı yasaları yumuşatılarak onaylandı o yaz tatili sessizliğinde “kurt dumanlı havayı severmiş” ortamında.

Köylüler konusunu biraz açarsak; toprak reformu ile birlikte az  ya da hiç toprağı olmayan köylülere toprak verilmişti.  Köylüler daha önceleri kooperatifler aracılığı ile ürünlerini pazarda direk tüketicilere satıyorlardı. Şimdide kooperatifler var ama sadece ortak araç, gereç alımında işe yarıyor vb gibi. Zamanla liberalizm politikaları ile gıda ürünleri satan devler (büyük firmalar) oluştu.Ve de bu devler ilk sıralar gıda ürünlerini pazara göre biraz pahalıya aldılar üreticilerden. Tabi bu bir politik manevra idi, ilerde pazarı ele geçirmek için…

Daha sonraları pazarları ele geçirdikten sonra asıl niyetlerini uyguladılar. Az topraklılar topraklarını büyük toprak sahibi kapitalistlere sattılar ya da  bunlara kiraya verdiler. Böylelikle bir çok köylü işçileşti. 1990’ lara kadar özellikle gıda alanında ulusal pazar hakim olduğu için en azından yoksul ve orta köylüler sattıkları ürünlerden biraz daha fazla faydalanabiliyorladı. Bu yıllardan sonra sonra bu büyük gıda firmaları Avrupa ve diğer ülkeler pazarlarına açıldılar. Bu vesile ile dış pazarlardan aldıkları ucuz malları Fransa’ da tüketiciye daha ucuza satıyorlar. Fransız köylülerinin malları pazara gelinceye kadar daha pahalıya mal olduğu için tüketiciler haliyle ucuz satılana yöneliyorlar. Fransız üreticilerin bir çok ek masraflardan dolayı biraz daha ucuza satma olanakları yok… Günümüzde bütün gıda malları zaten ilaçlı ki, bu nedenle genellikle Fransız olmuş ya da olmamış fark etmez diye de düşünerek ucuz olanı alıyorlar. Bazı ulusal ve yerli olanı kullanalım çıkışları da çok fazlaca bir işe yaramıyor. İç pazarda da büyük toprak sahiplerinin egemenliğini de göz ardı etmeyelim, ki bunlar yine kazanıyorlar ve de diğer dev firmalarla işbirliği içerisindeler…

Biyolojik (Doğal ortamda ilaçsız yetiştirilmiş ürünler)’de çok pahalı örneğin yeşil fasulyenin kilosu 11 Euro’ dan başlıyor; ilaçlı olanlar 3 Euro. Ben kendimiz için ailece biyolojik ortamda, ki eğer dünyamızda biyolojik ortam kaldı ise, bazı sebzelerden yetiştiriyorum, devlerin tüketicisi olmamak için, en azından 3 ar’ lık (300 metre kare) kiraladığım toprak parçasından. Benimle ilgili olanı neden yazdım? En azından bu devlere karşı böyle alternatifler geliştirilmeli biz tüketiciler tarafından diye düşünüyorum pratik olaraktan…

Kısacası köylülerin öfkelenmeleri, 8 Eylül’de eğitim alanında çalışanların öğretmen vb gibi grevleri, 15 Eylül’ de emek ve emekçi karşıtı el khomri yasasının iptali için grevler ne sonuç verecek? Sonbaharın ılımlı esen rüzgarı yaz sıcaklığının etkisini azaltıp kitleleri yaz sıcaklığı etkili uyuşukluktan çıkaracak mı…

Sadece Fransa’da değil, Hindistan gibi ülkelerde de öfkelenmeler kendini gösteriyor. Hindistan’ da 150 milyon emekçi grev yaptı. Darısı hepimizin başına! Stephane HESSEL’in 93 yaşında, deneyimli, yazdığı kitap “Indignez-vous” (“Öfkelenin”), sadece Almanya’ da 1 milyon satmış, demek ki işe yaramış, demesinden başka yol yok.

Exit mobile version