Türkiye’de her gün 3 kadın cinayeti yaşanırken, ölümleri ‘şüpheli’ olan kadınların sayısı da artıyor. 2020’de yaşamını yitiren 171 kadının akıbeti hala karanlıkta ve hesap veren kimse yok
Türkiye’de ‘kadın cinayetleri’ olarak tanımlanan erkek şiddeti her yıl yüzlerce kadının yaşam hakkını elinden alıyor. Kadın cinayetleri rakamları öylesine arttı ki, kadın örgütleri bunun artık bir kadın kırımına dönüştüğü tespitini yapıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 2020 yılı kadın cinayetleri raporunda 300 kadın erkekler tarafından katledildi, 171 kadın ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Yani aslında karşımızdakitablo bize 2020 yılında 300 kadının değil 471 kadının katledildiğini söylüyor. Peki neden?
Birçok kadın örgütü, kadın hak ihlallerini araştıran kurumlar, dernek ve barolar şu tespiti yapıyor; “Şüpheli kadın ölümlerinin bu denli yüksek rakamlarda olması normal değil.” Yanı sıra kadın örgütlerinin ve hukukçuların şüpheli kadın ölümleriyle ilgili dikkat çektiği birçok önemli nokta var. Birincisi, şüpheli kadın ölümleri ilgili birimler tarafından araştırılmıyor, soruşturma açılmıyor, açılan soruşturmalar ise etkin şekilde yürütülmüyor. Yanı sıra deliller karartılıyor ve ölümlerin üstü ya “kaza” ya “doğal” ya da “intihar” denilerek kapatılıyor. İkincisi ve en önemlisi ise erkek egemen sistemin, iktidarın kadın düşmanı politikaları topluma empoze etmesi, erkek şiddete karşı yasaları uygulamaması ve failleri koruyan kararlar alması. Bu cinsiyetçi politikalar kadın cinayetlerinin önünü alabildiğine açtığı gibi şüpheli kadın ölümlerinin üstünü de örtüyor.
Salgında ölümler arttı
İntihar veya doğal ölüm gibi sunulan şüpheli kadın ölümlerinde özellikle de koronavirüs salgınında çok ciddi bir artış yaşanıyor. Kadınların öldürülüp öldürülmediği, gerçekten kazayla mı öldükleri veya intihara sürüklenip sürüklenmedikleri açığa çıkarılmıyor. Kadın örgütlerinin ısrarı, feminist avukatların çabalarıyla açığa çıkarılanların çok büyük bölümünün altında da erkek şiddetinin yattığına defalarca kez tanıklık ettik. Tıpkı “intihar etti” diyerek kapatılmak istenen ama bir plazanın 20. katından Çağatay Aksu ile Berk Akand tarafından atılarak katledildiğini öğrendiğimiz Şule Çet gibi. Ümitcan Uygun’un defalarca canlı yayında şiddet uyguladığı, en sonunda öldürüp intihar süsü verdiği Aleyna Çakır gibi.Uzman doktor Özgür Tarhan’ın anestezi teknikeri Ayşe Karaman’a damardan ilaç vererek öldürüp intihar algısı yarattığı gibi… Bu nedenle kadın örgütlerinin kullandığı“intihar değil cinayet” sloganı, şüpheli kadın ölümlerinin her birine cinayet şüphesiyle yaklaşılması gerektiğine işaret ediyor.
İntihar’ denilip geçiliyor
Önceki gün 3 şüpheli ölüm daha yaşandı. JinNews’te yer alan haberlere göre; Mardin’in Kızıltepe ilçesinde soyadı ve yaşı öğrenilemeyen Şehriban isimli bir çocuk, bulunduğu binanın 5. katından şüpheli şekilde düşerek yaşamını yitirdi. Şehriban’ın cenazesi, hastaneye kaldırılırken, olaya ilişkin inceleme başlatıldı.
Şehriban’ın ailesinden aldığı tehdit ve gördüğü şiddet nedeniyle 9 ay önce koruma altına alındığı, bir süre önce ailesi tarafından kaldığı yerden tekrar eve getirildiği öğrenildi.
Bir diğer olay da Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde gerçekleşti. 18 yaşındaki Semanur Kaplan’ın yaşadığı evde bulunan korucu silahı ile intihar ettiği ileri sürüldü.
22 Nisan tarihinde ise Kars’ın Kağızman ilçesine bağlı Karabağ köyünde yine 18 yaşında olan Hanife Demir, şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiş olarak bulundu. Bu şüpheli ölüme de “intihar” denildi. Oysa ölümünden önce genç kadının zorla nişanlandırıldığı Tayfun isimli erkek ile yakınlarının şiddetine uğradığı öğrenildi.
Diyarbakır, Mardin ve Kars’ta bir gün arayla gerçekleşen bu şüpheli ölümlerin akıbeti eğer etkin bir soruşturmayla aydınlatılmazsa, biri çocuk 3 kişinin failleri aramızda dolaşıyor demektir.
Verileri gizleyen hesap da vermiyor
Türkiye’de kadın ve çocukların uğradıkları şiddet, taciz, tecavüz, hak ihlali ve şüpheli ölüm gibi birçok veri 2009 yılından bu yana devlet ve kurumları tarafından açıklanmıyor.
2009 yılında Adalet Bakanı olan Sadullah Ergin’in aynı yıl açıkladığı rakamlara göz attığımızda, iktidarın kadın cinayetleri verilerini neden gizlediğini net bir şekilde görebiliriz.
Ergin, yıllara göre kadın cinayetleri verilerini şöyle açıklamıştı:
2002’de 66, 2003’te 83, 2004’te 164, 2005’te 317, 2006’da 663, 2007’de 1011, 2008’de ise 806. Ergin, 2009 yılının ilk 7 ayında ise 953 kadının erkek şiddetiyle öldürüldüğünü söylemişti. Bu açıklama ile 2002’den 2009’a kadar olan sürede cinayetlerin yüzde 1400 oranında arttığı ortaya çıkmış ve sonrasında da şiddet verileri gizlenmeye başlanmıştı.
Kadınlardan vasiyet: Ölürsem hakkımı arayın
Basından derlediğimiz 2021’in ilk 4 ayında yaşanan şüpheli kadın ölümlerinin bazıları şu şekilde:
1 Ocak: Antep’te ölümünden önce Twitter hesabından, “Ben bir yerden aşağı atlamam, ölürsem hakkımı arayın” diyen 17 yaşındaki Feyza Nur Saydam, 7. kattaki evinin balkonundan şüpheli şekilde düşerek yaşamını yitirdi.
12 Ocak: Van’ın Özalp ilçesinde 69 yaşındaki Hayriye Ak, tandıra düşerek yaşamını yitirdi. Ak’ın tandıra dengesini kaybederek düştüğü iddia edildi.
25 Ocak: İstanbul Esenyurt’ta 17 yaşındaki Z.C., bulunduğu otelin 8. Katındaki balkonundan şüpheli şekilde düşerek yaşamını yitirdi.
1 Şubat: Bingöl’de 18 yaşındaki Merve A. yaşadığı evde şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. İntihar ettiği ileri sürülen Merve A.’nın daha önce bir uzman çavuş tarafından kaçırıldığı, bir süre sonra ailesinin yanına geri döndüğü, ardından da intihar ettiği iddia edildi.
11 Mart: Mardin’de ateşli silahla yaşamını yitiren 17 yaşındaki kız çocuğunun intihar ettiği iddia edildi. Ölmeden bir süre önce çocuğa ailesi tarafından zorla bekarettesti yaptırıldığı ortaya çıktı.
3 ayda 4 şüpheli ölüm
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre; 2021’in Ocak ayında 14, Şubat’ta 12, Mart’ta ise 19 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi.
Yeni Yaşam Gazetesi