Seçim sonuçları tartışmalı olsa da ortada bir realite var. Erdoğan istediği meclis çoğunluğunu elde edemese de hayalindeki başkanlığı hayata geçirdi. Ortağı MHP ile yöneteceği Türkiye’de artık yeni bir dönem başlayacak. Elbette seçimin bu sonuçları sadece sandıktan çıkan oylara bağlı değil belli ki derin devlet ve uluslararası sermayenin ortak operasyonu söz konusu.
Hasan Işık / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Bu tabloda üzerinde durulması gereken bazı durumlar söz konusu:
1- Seçim gecesi İnce ve Akşener’in tehdit edilmesi iddiaları gerçekse ortada vahim bir durum söz konusu. Buradan anlaşılan demek ki artık Türkiye’de demokrasi ve halkın iradesi ölmüştür.
Bundan sonra bütün seçim ve demokrasi hamleleri işlevsizdir.
2- Eğer ortada tehdit yokta derin devletin isteği üzerine seçimler Erdoğan’a bırakıldıysa o zaman bütün siyasiler derin devletin kontrolünde siyaset yürütmekte ve bu halde seçimler halkın iradesiyle dalga geçmektir.
Artık yeni bir süreç Türkiye ve Kürdistan’ı beklemektedir. Derin devlet başkanlığı Erdoğan’a verip ona göz kulak olması için de MHP’yi iktidara ortak etmiştir. Bu şunun bir göstergesidir. Artık Türkiye’de demokrasi güçlerine baskı ve Kürdistan’daki savaş daha da derinleşecektir. Batan ekonominin son imkanları da savaşa ayrılacak toplum üzerindeki vergi yükü kat be kat artacaktır ve tüm bunlar büyük bir ekonomik iflasın hazırlayıcısı olacaktır.
Kürdistan illeri tüm baskı ve cinayetlere rağmen toplumsal bir irade kullanarak iktidara cevabını verdi. Bu cevap baskıları elbette daha da artıracaktır.
Baskılar toplumu iyice sıkıştırarak bütün demokratik hareket alanlarını kısıtlayacaktır.
Merak edilen diğer konu İnce ve Akşener’in basit bir tehditle mi susturulduğu yoksa bu tabloyla uzun yıllar ülkeyi yönetemeyecek Erdoğan’dan sonra ülke yönetiminin sözünü aldıkları mı?
Eğer böyle bir gerçeklik söz konusuysa bütün yollar ülkeyi derin devletin yönettiği gerçeğidir. Bu da Türkiye’ye demokrasinin uzun yıllar gelmeyeceği gerçeği.
Ancak tüm bunların ışığında Kürdistan illerindeki seçmen tüm baskılara rağmen demokratik bir toplumsal dönüşüm gerçekleştirmiş olduğunu göstermiştir. Fırat’ın doğusu artık demokrasiyi içselleştirmiştir.