Site icon Rojnameya Newroz

Mezopotamya ya da Kürdistan neresidir?

Kürdistan

Mehmet Uçar Rojnameya Newroz için yazdı

Mehmet Uçar / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Adı duyulduğunda, cin çarpmış gibi pusulayı şaşıranlar, bir kaşık suda fırtına ve kıyameti koparanlar, kadim Kürdistan adını dillendirenlere olmadık saldırılar, yakıştırmalar (terörist-bölücü-ayrılıkçı vb.) yapanlar; ya “bilerek” çarpıtma yapıyor ya da coğrafya konusunda hiç bilgisi olmayan kişilerdir.

Çok basit bir anlatımla açıklama yapalım:

Mezopotamya, “iki nehir arasındaki bölge” anlamına gelir. Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki bölgeye verilen addır. İngilizcesi “Mezopotiama”dır. Mezopotamya, bugünkü Kuzeydoğu Suriye, Güneydoğu Anadolu, Güney Irak ve Güneybatı İran sınırları içinde olan coğrafi bölgenin tamamının adıdır.  

Mezopotamya’da ağırlıklı olarak Kürtler yaşadığı için bu bölgenin diğer adı Kürdistan olarak bilinir ve o adla anılır. Sanıldığı gibi Kürdistan, bir devlet adı değil; Kürtlerin yaşadığı coğrafyanın adıdır. Tıpkı Yunanlıların yaşadığı coğrafyaya “Yunanistan”, Bulgarların yaşadığı coğrafyaya “Bulgaristan”, Kazakların yaşadığı coğrafyaya “Kazakistan” , Türkmenlerin yaşamış olduğu coğrafyaya “ Türkmenistan” denildiği gibi (listeyi uzatmak mümkündür) Kürtlerin yaşadığı coğrafi bölgeye de Kürdistan denir.

“Kürdistan” denilen bir yer yoktur! Diyen akla göre, Kürtler vardır (yakın tarihe kadar Kürt diye kimse yoktur; dağ Türkleri vardır; dağ Türkleri karda yürürken kart-kurt sesi çıkardıkları için kendilerine o ad verilmiştir…) ama onların üzerinde yaşadıkları bir coğrafya yoktur. Tutarlılıktan yoksun bir iddiadan öte bir şey değil tabi.

Neden Mezopotamya değil de Kürdistan, nereden çıktı bu Kürdistan?

“Mezo” diye bir halk olmadığı için, o coğrafyada Kürtler yaşadığı için, bölgenin adı Mezopotamistan(!) –bu uyduruk tabiri hoş karşılayın lütfen, başka türlü anlatmak uzun sürerdi- olmamış, olamamış; sırf bu nedenle de olsa Kürdistan adını almıştır.

Kürdistan coğrafyası dünyanın en tanınmış köklü uygarlıklarına yüzyıllar boyunca ev sahipliği yapmıştır. Sümerler, Akadlar, Babiller, Asurlular, Medler ve diğerleri bu topraklar üzerinde devlet olmuş ve yaşamışlardır. Mezopotamya (Kürdistan) uygarlıkların beşiğidir.

MEZOPOTAMYA’DA “İLKLER”:

Tarımın gelişimi ve yerleşik yaşama ilk geçiş bu bölgede olmuştur. Tarımın gelişimi ve köy yaşamı: Göbekli Tepe (Urfa’da), Tel Halef ve Hasuna arkeolojik kazıları yerleşik düzenin tarihi olarak M.Ö. 5500-5000 yıllarına kadar geriye gittiğini kanıtlamıştır.

Yapılan bilimsel incelemelerde, hayvan avlayarak beslenen insan, buğdayı ilk olarak Karacadağ (Çiyaye Qıraç-Diyarbakır) yöresinde ekmiştir. Mezopotamya coğrafyasında halen buğdaya benzer ama tam olarak günümüz buğdayını birebir tutmayan, taneli otları boş arazilerde hala görmek mümkündür.

Kedi, ilk zamanlar “yabani” idi. Kedinin “evcilleştirilmesi” Mezopotamya topraklarında gerçekleşmiştir. Yukarıda söz konusu ettiğimiz buğdaya benzeyen tahılın hasat edilerek ambarlara konulması sonucunda fareler türemiş ve kedi gibi bir hayvana ihtiyaç doğduğu için kedi evcilleştirilmiştir. Missouri Üniversitesinde araştırmacılar Mezopotamya bölgesi ile birlikte Avrupa, Asya ve Afrika’daki kedilerin genetik analizini gerçekleştirdiler. Araştırmacılar, kedi DNA’sı üzerinde belirteçleri izleyerek, farklı coğrafyadaki kedilerin evrimsel tarihini çıkarttılar. Sonuçlar, kedilerin insanlarla birlikte tüm dünyaya göç etmeden önce ilk olarak Mezopotamya’da evcilleştirildiği teorisini güçlendirmiştir. Keza “ilk” köpeğin yine bu topraklarda evcilleştirildiği kabul edilmektedir.

Diğer birçok yabani hayvanın evcilleştirilmesi bu coğrafyada gerçekleşmiştir.

Kabul gören kimi uzmanların teorilerine göre, günümüzden yaklaşık olarak 12000 yıl önce (Göbekli Tepe’ye dayanarak) ilk insanlar Kuzey Afrika kıtasından Mezopotamya ovalarına ve oradan da Avrupa’ya ve Hindistan’a göç ettiler. Hayvanların evcilleştirilmesi ile birlikte yoğurt, peynir gibi gıda maddelerini ürettiler.

Uzmanlar, ilk hayvan evcilleştirmekle birlikte tarımın Dicle-Fırat ve Nil gibi ırmakların kenarında, taşkınlarla oluşan verimli topraklarda geliştiğini ileri sürerler. Sözü edilen bu bölgeye “Verimli Hilal”, diğer bir ifadeyle “Bereketli Hilal” adı verilmiştir.

Bereketli Hilal üzerinde, Sümer, Babil, Asur, Mısır, Fenike ve yukarıda saydığımız diğer uygarlıkların yaşadığı yerdir. Verimli Hilal ya da Bereketli Hilal, deyince bize Mezopotamya’yı işaret eder.

Batı Kürdistan’da (Diyarbakır-Çay önü) M.Ö. 4000 yıllarına ait bronz aletler sayesinde madenciliğin ilk olarak bu topraklarda yapıldığını göstermiştir. Toros ve Zagros dağları, Antik Çağ insanları tarafından işlenen bakır, krom ve demir gibi pek çok madenin kaynağıdır. Malatya’nın Yeşilyurt Köyünün Zeydan köyünde şu ana kadar beş adet maden eritme ocağı bulunmuştur. Elde edilen madenin demir madeni olduğu laboratuvar incelemesinde anlaşıldı. Başkenti Tuşalp olan Urartu Devletinin sınırları Van’dan Malatya-Adıyaman coğrafyasına kadar kapsıyordu. Büyük bir olasılıkla burada işletilen demir madeni Urartular tarafından işlendi. Zeydan Köyünde demir madeni ile birlikte birçok maden yatağı bulunmaktadır. Urartular, elde ettikleri demir madeninden takı ve savaş gereçleri yapıyorlardı.

Mezopotamya’nın yeraltı zenginliklerinin bunda büyük payının olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Örneğin: Irak’ın kuzeyinde Hewler’de (Erbil’de) dünyanın en büyük kaya kükürt yatağı bulunmaktadır.

Keza, Adıyaman- Urfa arasındaki Titriş köyünde bulunan bir kitabede modern dokumacılığın ilk örneği olan 9000 yıllık kumaş, yine aynı bölgede üzüm şarabının ilk olarak bu bölgede üretildiği görülmüştür.

Güney Kürdistan’ın Hewler (Erbil) bölgesinde bulunan başka bir kitabede yemek menüsü yazılıdır. Domuz kanında kaynatılmış soğanlı pirinç yemeğinden söz edilmesi dikkat çekicidir.

Yine bir “ilk” olması bakımından bu bölgede kerpiçten (balçık toprak ve saman karışımı) evler yapıldığı kabul edilmiş, yapılan evlerde yiyecek-içecek saklanan kiler tipi bölümlerin inşa edildiğini görüyoruz.

İlk devlet yapılanması yine bu bölgede yapılmış, bu topraklarda yüzyıllar önce hüküm sürmüş olan Sümerler ilk devlet olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Güneş ve ay tutulmasını ilk düzenli olarak hesaplayan ve “ay yılını”, takvimini Sümerler bulmuşlardır.

Sümerler M.Ö.3500 yıllarında ilk yazıyı (çivi yazısı) bulmuşlar; ayın otuz gün, yılın 360 gün, gece ve gündüzün yirmi dört saate bölünmesin, yılın on iki aydan ibaret olduğu gibi hesapları Sümerler yapmıştır.

TARİHTE İLK SÖMÜRGECİ DEVLET: AKADLAR

Tarihte ilk “sömürge devlet”  diyebileceğimiz bu toprak üzerinde hüküm sürmüş olan Akadlardır. Akadlar, Mezopotamya’da uzun süren Sümer devletini yıkıp yerine Sargon tarafından antik Akad devleti kurulmuştur. Başkenti Akad’dır.

İmparator Sargon, tahta oturduktan sonra Mezopotamya’da siyasi birliği kurdu. Akadlar, yeteri kadar güç sahibi oluncaya kadar “Sümer Kent Kültürünü” benimsemişlerdi. Çivi yazısını kullanarak kendi dilleriyle yazmaya başladılar. İnanış olarak Sümer dinini benimsediler.

İmparator Sargon’dan sonra yönetimi ele alan Naram-Sin bütün bölgeyi talan ve yağmaya tabi tuttu. Egemenliği altına aldığı toplulukları “zorunlu” göçe tabi tuttu. Akadlar, tarihte “İlk Sömürgeci Devlet” olarak bilinir.

Akadlar, Gutiler tarafından ortadan kaldırılmıştır.

GUTİLER

Gutiler Kürtlerin atalarıdır. Tarihçiler Gutilere “Dağların Ejderhaları” derler. M.Ö. 2200 yılında, Zagros dağları ile aşağı Zap arasındaki bölgede devlet kurmuşlardır. Tarihçi Sayce’ye göre Kürt adı Quradu kelimesinden gelir ve “savaşçı” anlamına gelmektedir. Gutiler savaşçı oldukları kadar göçebe yaşam tarzını sürdüren bir halktı. Bu yüzden Gutiler’e: “Savaşçı-Göçebe Halk” demek yanlış olmaz.

HURRİLER

Gutilerle aynı soydan geldikleri kabul edilen Subaru-Hurrilerin ilk madeni işledikleri saptanmıştır. Ürettikleri madenleri Mezopotamya’da yerleşik topluluklara sattılar. Hurrilerle ilgili bilgileri Hititlere ait tabletlerde görüyoruz. Hurriler, küçük küçük krallıklar halinde yaşarlardı.

URARTU DEVLETİ

M.Ö. 835 yılında, (küçük) Hurri halkı kralları 1. Sardur’un yönetiminde birleşerek Urartu devletini kurdular. Başka bir anlatımla Urartu devleti “birleşik bir krallıktır” demek daha doğru olacaktır. Yani Urartulular Konfederasyon halinde yönetiliyordu. Urartu devletinin başkenti Tuşalp (Van)’tır.

Urartular, “mecburi göç” politikasını uyguladılar. Hitit ülkesinden (Malatya) Supani’ye göç ettirilen 6600 savaşçıdan söz edilir. Urartu krallığının varlığı Medler tarafından, M.Ö. 608 yılında ortadan kaldırıldı.

MEDLER

Urartuları ortadan kaldıran ve aşiretler topluluğundan oluşan Medler, M.Ö. 674 yılında Med Krallığını kurmuşlardır. Medler, Mezopotamya’nın Orta Zagros dağlarından gelen “dağlılar” idi.

Medler, krallar tarafından değil; “Şehir Derebeyleri” tarafından yönetiliyordu. Zagros dağlarından Hazar Denizine kadar uzanan geniş bir bölgeye dağılmışlardı.

Medler, köken olarak “Ari”dir.

Medler, bütün Ari’leri (Aryan) bir bayrak altında toplamıştır. Başlangıçta “tek dil”, “tek din” ve “tek kültür” ögelerini hayata geçirme çabaları varken zamanla bu birlik dağılmıştır. Medleri de Pers imparatorluğu yıkmıştır.

Medler, kendi topraklarında efendi iken, Perslerin Med devletini yıkmasıyla birlikte, bir bayrak altında toplanan Aryanlar kendi ata toprağı ve yurdunda “köleliğe terfi” ettiler.

Exit mobile version