Site icon Rojnameya Newroz

MEZDEKÇİLİK- 6.YÜZYILDA MÜLK DÜŞMANI BİR HAREKET/BEKİR CAN BAŞEĞMEZ

“(…) insanların kendi aralarında ürünleri eşit şekilde paylaşması gerekir. Mal varlığında eşitsizlik, insanlar arasında insafsız bir üstünlüğü meydana getirir…”

“Zenginlerin ellerine bulundurduğu fazla olan malların alınarak, ihtiyacı olan yoksullara geri verilmesi gerekir.”

Yukarıdaki satırlar, Komünist Manifesto’dan veya herhangi bir sosyalist/komünist yazından alıntılar değil, günümüzde; Alevilik, Bektaşilik, Sufilik olarak adlandırdığımız “felsefelerin” kökenlerine, yani Mezdekçiliğe ait ilkelerdir.

Kökeni, 6. yüzyılda İran Sassanid iktidarına başkaldırıya dayanan Mezdek İsyanı, aynı zamanda Ortadoğu’daki diğer halk hareketlerinin esin kaynağıdır.

Ancak konumuz hakkında ya da diğer Ortadoğu ülkelerinin tarihi hakkında birinci elden bilgi edinmeye kalkışırsak, her zaman, egemenlerin tarih yazıcılarının elinden çıkmış, muhteşem bir saray hayatı ve kralların saltanatının göz kamaştırıcılığıyla karşı karşıya kalırız.

Durum böyle olunca, birinci elden kaynak bulmak mümkün değildir. Var olan kaynaklar da, üçüncü elden ve Arapça kökenlidir. Konu hakkında bizlere, egemenlerin tarafından bakarak da olsa bilgi veren isimler; As Sahrastani, İbn Muqaffa, Firdevsi ve Al Biruni’dir.

Dönemin koşullarına kısaca göz atacak olursak, Sassanid krallarının devlet yönetiminde iş başına geçtiği dönem, İran’ın en kötü dönemlerindendir. Kral ve ailesinin otoritesinin yanında, din adamları da halka zulm etmede önemli bir mevki kapmış ve ellerindeki din silahıyla halkı afyonlarken, devlet yönetimindeki egemenler de, yoksul halkı ezdikçe ezmiştir. Sassanid dönemini inceleyen hemen bütün tarihçilerin de ortak paydada buluştuğu nokta, dönemin koşulları hakkında, halkın büyük bir yoksulluk içinde olduğu ve toplumu “devrimci bir çalkalanma aşamasına” getirdiğidir.

Tam da bu dönemde yaşamış olan Thorragan oğlu, Horasan-Susania’lı, Zerdüşt dini rahiplerinden Mezdek, Zerdüştlüğün eskiyen kemikleşmiş öğretileri yerine, reforme edilmiş yeni biçimini savunan kişi ve halk hareketinin adıdır.

Daha o yıllarda, “tüm mallarda eşitlik, kadınların haremden kurtarılması, ‘daha önce huzur içinde yaşanılan huzur ortamı (ilkel komünal yaşam)’ için sınıfsız toplum, tüm kötülüklerin kaynağı olarak görülen özel mülkiyetin kaldırılması ve taviz verilmez bir özel mülkiyet düşmanlığı” fikirleri, daha doğrusu ilkelerinin yılmaz savunucusu ve örgütleyicisi Mezdek, kendi adından kaynaklanan Mezdekçiliği de böylece var etmiştir.

Mezdekçiliği, ya da günümüz Alevi, Bektaşiliğini doğrudan sosyalizm/komünizm olarak adlandıramamamızın nedeni, hareketin, dini temeller etrafında birleşmesidir. Ancak durum her ne kadar böyle olsa da, hareket olgunlaştıkça, dini irdelemeleri aşar. Çünkü halk, kendilerine her zaman din silahıyla yaklaşan egemenlerden ve din adamlarından usanmıştır ve “halk artık hiçbir şeye inanmamaktadır. Yığınlar her fırsatta bir beyin veya asilzadenin mallarına saldırarak, ellerindeki mallara el koyar, haremlerini dağıtır, kadınları serbest bırakırlar.”

O günün koşullarında henüz bir sınıf olarak proletaryadan bahsedilemediği için, toplumu bir araya getiren dini inanışlardır. Ancak hareket geliştikçe, Mezdekçiliğin mülk düşmanlığı ve sınıfsız toplum ideali de toplum tarafından benimsendikçe, halk, kendilerini bağlayan dini dogmalardan sıyrılır.

Horasan’dan başlayarak bütün İran’a dalga dalga yayılan Mezdekçilik, kısa zamanda büyük bir kesimin sempatisi ve desteğini kazanır. Mezdek mülk düşmanlığı propagandasında hız kesmez. Asillerin otoritesi, bu çağrılarla alt-üst olur. İnsanlar zenginlerin ambarlarını boşaltmakta, bölüşmekte ve haremdeki kadınları serbest bırakmaktadırlar. Dönem tarihçileri için, “ayak takımı hareketi” olan isyan, doğrudan halkın kendi hareketidir ve şimdi apaçık, asiller ile yoksul halk çarpışması başlamıştır.

Etkisi bütün ülkeye yayılan Mezdeklerin katledilmesi ise tam bir muammadır. Bazı kaynaklara göre, Kavaz oğlu I. Husro, Mezdek ve hareketin önde gelenlerini saraya davet eder ve burada sarayın askerleri tarafından katledilirler. Hristiyan kaynaklarda ise, 528 sonu, 529 başlarında, imparatorluğun başkenti Dicle kıyısındaki Ktesiphon şehrinde uğradıkları bir baskınla katledilirler. Bu olay tarihe, “Mezdek Katliamı” olarak geçer.

Kaynak:

Bilim ve Gelecek Aylık bilim, kültür, politika dergisi SAYI: 96 / ŞUBAT 2012

Exit mobile version