Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Ermeni matbaacılığı 500 yıllık bir geçmişe sahiptir. Birçok Ermeni matbaacı Osmanlı ve Türk matbaasını geliştiren, zenginleştiren, ilerleten kişilerdir.
Öyle ki Hovhannes Mühendisyan Osmanlı’nın Gutenberg’i kabul ediliyordu.
Arabyanlar, Mühendisyanlar, Kevorkyan gibi Ermeni matbaacılar Matbaay-ı Amire’de (Padişahın Matbaası) müdürlük yapmışlardır.
İşte bu değerlere kıyıldı bu değerler kaybedildi.
Vahan Matosyan’da bu önemli Ermeni matbaacılardan biri ve aynı zamanda iş insanıydı. Osmanlı’nın İstanbul’daki en büyük matbaası olan Matosyan Matbaası’nın sahibiydi.
Ermenilerin 1915 yılının ilkbaharından 1916 yılının sonbaharına kadar ki tehcir olaylarında yerlerinden sürülen, ölen, öldürülen Ermenilerin malları ve mülkleri sahipsiz kaldı.
İttihatçılar, Haziran 1915’te Ermenilerden kalan mal ve mülklerin ne olacağına dair mevzuatı ilan etmişlerdi.
Hükümet tehcirin uygulandığı bölgelerde Emval-i Metruke (Terkedilmiş Mallar) komisyonları kuracaktı. Komisyonlar terk edilen evleri, iş yerlerini mühürleyecek içlerinde ki eşyalarla birlikte kıymet takdirleri yapıldıktan sonra kayıt altına alınacaklardı.
Bu mülkler ve mallar müzayede usulüyle satılacak, bedelleri sahipleri adına mal sandıklarına teslim edilecekti. Bu uygulamaya uyulmadı, pürüzler çıkarıldı. İtile, kakıla sürülen canlarını zar zor kurtaran bu insanların ne kurulan formalite komisyondan haberleri vardı ne de geriye dönüp bakmaya ve hak iddia etmeye cesaretleri.
Matosyan ailesi kendilerini İstanbul’da güvende hissetmeyerek yasal yollarla İsviçre’ye gitmelerinin ardından Matosyan Matbaası sahibinin rızası dışında değerinin çok çok altında bir fiyata ve yedi yıl taksitle Atatürk’ün emriyle 1924 yılında Cumhuriyet Gazetesi sahibi Yunus Nadi’ye satılmıştır. Yunus Nadi Atatürk’ün en yakınındaki kişilerden biridir.
Hasan Cemal, “1915 Ermeni Soykırımı” adlı kitabında Matosyan Matbaası ile ilgili şunları yazar.
Nadir Nadi şöyle anlatırdı: “Matosyan’ın sahibi yurt dışına kaçtıktan sonra babama satıldı matbaa. Atatürk gazete için çok acele ediyordu. Avrupa’dan bir makine getirmeye kalkışsanız uzun zamana gereksinim duyulacaktı. Oysa el altında ve boş duran bir makine vardı. İşte bu matbaa babama satılınca polemiğe başladılar. Açık arttırma yapılmamış, ucuza satılmış.”
Bu ülkede her ne kerametse iktidarlar dün olduğu gibi bugünde medyayı güdümüne almak istiyorlar. Medya gruplarına çöküyorlar. Medya gücü ile yarattıkları algıyla iktidar ömürlerini uzatmak istiyorlar ki bunda da başarılı oluyorlar.
Bugünkü Cumhuriyet Gazetesinin temellerinin atıldığı o matbaa Atatürk tarafından Yunus Nadi’ye peşkeş çekilen Matosyan Matbaası’dır.
Cumhuriyet tarihi boyunca gayrimüslimlerin malvarlığına çöküldüğü gibi bugünde birçok fabrikaya, holdinge, medya grubuna, marinaya çökülmektedir.
Azeri iş insanı Mübariz Mansimov Gurbanoğlu (Bodrum’da ki lüks Yalıkavak Marinaya) benim malıma çöküldü açıklaması yapmıştı.
Yunus Nadi sadece matbaaya el koymadı, matbaa kadar değerli olan Matosyan Kütüphanesine de el koymuştu. Kütüphanede ki kitapların bir kısmını Milli Eğitim Bakanlığı’na sattı.
Dün olduğu gibi bugünde ihale sisteminde pek önemli değişikliklerin olmadığı görülüyor. Bugün de iktidarlar ihale ile sattıkları bir çok şeyi (bina, arsa, tarla, arazi, orman alanı gibi) sattıkları paranın kat be kat fazlasına ya bir kısmını, ya yarısını ya da tamamını geri alıyorlar. Maksat yandaşlar da nemalansınlar, palazlansınlar.
Dönemin İstanbul gazetelerinden Tanin ve Tevhidiefkâr’da da bugünün tabiriyle yandaşa nasıl peşkeş çekildiği gündeme getirilmiştir.
24 Mart 1924 tarihli meclis oturumunda, Kastamonu milletvekili Halit Bey sorunu meclise taşıyor ve dönemin Maliye Bakanına soruyor.” Şifahen işittiğime göre elli, altmış bin liralık bir matbaa olduğu söyleniyor. Halbuki, bunun bir takdiri kıymet suretiyle, iki, üç bin liraya vermişler. Maliye Vekili Beyefendi lütfen bizi bilgilendirsin. Bu matbaa ne suretle satılmıştır, satın alan kim ve bu Fahrettin Bey (matbaayı satan devlet yetkilisi) kimdir?”
Bu asırlık sistem ne Osmanlı’dan ne de geçmişinden ders almamış, dün yaşananlar bugünde tekerrür etmekte ve yaşanan bu insan hakları ihlallerinde bir beis görmüyor.