Site icon Rojnameya Newroz

MARKSİZM VE POLİTİKA

İlkel komünal toplumda çalışan ve çalıştıran toplumsal tabakalaşma yoktu. Kişi ve toplum bir bütünlük içinde yaşıyordu. İlkel komünal toplumun bu saf ve doğal yaşam şekli sınıfsız bir toplumun en yalın haliydi.

Heybet Akdoğan / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Doğal bir yaşam süren ilkel komünal toplum doğayla uyum içinde yaşamaya çaba sarf ederek; sınıfsız ve savaşsız  bir hayat düzeninin tarih sahnesindeki en önemli ve ilk belirleyicisi olmuştur. İlkel komünal toplum özünü doğada bulmuştu, bu nedenle kendisini bir ağaçtan, topraktan ayrı bilmiyordu. İnsanüstü bir gücü tanımıyordu. Üretim ve üleşim ilişkileri eşit ve paylaşımcıydı. İlkel komünal toplum sınıflı toplumun oluşmaması için gerekli değerlere sahipti.

Uygarlığa giden süreç içerisinde insanların alet kullanmaya başlaması ve bunun sonucunda artı ürüne sahip olması; toplum içinde üreten ve üretilenleri kayıt altına alan iş bölüşümünü meydana getirmişti. İş bölüşümünün çalıştıran ve çalışan şeklinde bir oluşumu meydana getirmesi aynı zamanda kutsallaştıran ve kutsallaşan (doğallığını yitiren) toplumun yeni biçimlerini geliştiriyordu. Toplumun komünal bir düzenden sınıflı bir düzene geçmesi toplum içinde tefeci-bezirgan grupları hakim, söz sahibi kıldırtmıştı. Yerleşik yaşamın üretici güçlerinin gelişimi kent hayatını doğurması; tarihte ilk siyaset (politika) kavramı da çalıştıranlar tarafından uygulamaya sokulmuştu. Böylece siyaset (politika) ile birlikte toplum bir üst sınıf tarafından kendi üst yapı kültürüyle yönetilmeye başlanmıştı. Yönetilen toplumun içinde ezen-ezilen yaşam şeklinin olgunlaşması; kişinin toplum içinden çıkıp topluma egemen olması demekti. Siyaset toplumun ulaşmak istediği ülkü olduğu için oluşan sınıflı toplumda da toplumun ulaşmak istediği ülkü topluma egemen olmak için kendisini toplumdan soyutlayan kişi aracılığıyla gerçekleşecekti. Fakat toplum kent hayatı içinde gelişirken yönetim için kişi yetersiz kalıyor ve kişilerin yeni ve ayrı bir toplum olarak ortaya çıkmasını zorluyordu. Kent ve şehirleşmeyle birlikte daha çok gelişen özel mülkiyetin toplumsal yaşamda kanunlaşması, haliyle özel mülkiyeti  resmileştiriyor, modern ve burjuva içeriklerle zenginleşmesine neden oluyordu. Toplumların yönetilmesi için, kişi hak ve hürriyetlerin güvence altına alınması özel mülkiyetin kanunlaşan ve yasalaşan hukuksal teorileri oluyordu.

Özel mülkiyetin tarihten günümüze kadını erkek karşısında ikinci plana itmesi, toplum içinde etkin bir rol oynayan din ile birlikte toplumsal cinsiyetçiliğin yetkinleşmesine olanaklar sağlıyordu. Toplumu yöneten burjuvazinin yöneticilerinin en güçlü silahı olan din, toplumun ezilmesine ve burjuvaziyi hakim güç kıldırmaya gayret gösteriyordu. Siyasetin tarihsel başlangıcına baktığımızda politikanın özgün ve özgür iradeye sahip çıkamamış toplumların ürettiği bir yönetim sistemi olduğunu inkar edemeyiz. Evrensel olarak halkların, egemen güçlerin çizdiği sınırlarla bölünmesi ve uygarlık zirvesinin savaşlarla sonuçlanması,  toplumların öz iradesini ele geçirmiş olan burjuvazinin planlı ve amaçlı maksatlarıdır. Tarih ve şimdiki zaman bunu  bizlere ispatlamaktadır.

Marksizm ve siyaset kavramlarını karşı karşıya getirdiğimizde, değişmez ve sarsılmaz içerik olarak şunları görüyoruz: Marksizm ezilen işçi sınıfının sınıfsal kavgasında kendisini açıklayan ve kendisini değiştirmek için engelleri ortadan kaldırabilecek bir mücadelenin bilimsel yöntemidir. Siyasetin ise ezilen emekçi sınıfının ezenler sayesinde her zaman bir çıkmaza sokulması için ve engellerle proletaryanın gelişiminin durdurularak her zaman sömürülen bir sınıfın olması için burjuvazinin yönettiği ve sahip olduğu bir kavram ve sistem olduğunu yanılmadan anlıyoruz. Marksizm sosyalist mücadeleyi sınıf savaşında eylemselleştirir. Bu savaşım sürecinde  proletarya net tavırlarını siyasal yapıyla sergilediği müddetçe söz sahibi olmaya hak kazanır. Politika, sosyalizmin yaşanması için savaşılması gereken en önemli amaç olmak zorundadır. Önemle vurgulamak isterim ki Marksizm’in politikayla mücadelesi, politikanın esnekliğine tamah gösterilmeden uygulanmalı ve süreci sağlam temeller üzerinde biçimlendirmelidir. Marksizm bir politika değildir.

Tamamen sınıf sorununu başlatmış olan siyasetin sonlandırılması için uygulanması gereken bir bilimsel yöntemdir. Ki bu bilimsel yöntem doğanın ve insanların uyum içinde ve ezilmeden yaşaması için gerekli, devamlı bir sistemdir. Bunun için Marksizm devrimci sınıf bilinciyle politik kulvarda kendisini keskin bir şekilde hissettirmek için toplumsal genişliğe devrimci kadrolar tarafından ulaştırılmalıdır.

Politik mücadeleler her zaman halkların nezdinde umudun, burjuvazinin nezdinde ise büyük kapitalist kazanımların mücadelesi olmuştur. Siyaset ezilen toplumların kurtuluş için yürüdüğü bir burjuvazi yoludur. Siyasi referansları her seçimde denemek isteyen toplumlar; her zaman burjuvazinin önceden planladığı oyunlara alet olup, burjuvazinin ekmeğine yağ sürmüşlerdir. Bunun için kurtuluş adına siyaseti benimseyen toplumlar burjuvazinin planlı çıkmazları içinde, sınıf sorununun çözümsüz mağdurları olmuşlardır. Politikanın halklara sağladığı kısa süreli ve yetersiz temel haklar, kitleleri emekleri karşısında varoş kültürünün çoğunluğu yapmıştır. Varoş kültürünü yaygınlaştıran burjuvazi, emekçilerin her demokratik hak arama talepleri karşısında; varoş toplumunu birbirine kırdırmak için ezilen toplumların şiddet mekanizmasını çok iyi kullanmıştır ve kullanabilmektedir. Devrimci mücadelenin kendi içinde bölünmeler yaşaması, güçlü olamadan önemli derece zayıflıkları ve yenilgileri kaçınılmaz kılmıştır. Hepimizin bildiği gibi burjuvazi asıl gücünü; siyasi arenada böl-yönet taktiğiyle elde etmektedir. Tarihin devrimci bir karakterle değiştirilmesi için halkların partizan çatısı altında birleşmeleri; egemen güçleri yok etmek için ve sınıf savaşına son vermek için önemli bir eylemdir. Kapitalist güçlerin bugün Afrin’e saldırılar düzenlemeleri ve yetmezmiş gibi Filistin’e silah sıkmaları, siyasetin ve burjuvazi erkinin amaçları doğrultusunda gerçekleşmektedir.

İnsanlık tarihimizde siyasi oluşumların artı ürünle sistematize ettirildiğine değinmiştik. Medeniyetler çağında siyasi aktör olan burjuvazi topluluğu, ezen ve ezilen toplumsal katmanlaşmayı yaratan tek kurumdur. Proleter bir mücadele için Marksizm’in ve siyasetin farklılıkları açık bir şekilde netleştirilmelidir. Sınıf mücadelesi siyaseti ortadan kaldırmak için sürdürülmeli ve komünist sisteme ulaşılması için sosyalist ilkeler baz alınarak bürokrasi yavaş yavaş geleceğin yapısalcılığından uzaklaştırılmalıdır.

Exit mobile version