Mahmut Konuk 01.01.1957 Kurtalan doğumlu. Babası Abdurrahman (asıl adı Khosrof-Xosrof), Müslümanlaş(tırıl)mış, Kürtleş(tiril)miş bir Ermeni, Annesi; Nefiye Kürt. Dedesinin adı Vartan, Nenesinin adı Nergis.
İlk ve ortaokulu Kurtalan’da, Sağlık Koleji’ni Van’da okudu. 1975’te Sağlık Memuru olarak Hakkâri’nin Çukurca İlçesinde işe başladı. İlk sürgününü Hakkâri’de yedi, Çukurca İlçesinden Bağışlı Nahiyesine sürüldü. 1978 yılında Kurtalan’daki “Siyasi Polis”in kendisini (ve ailesini) “Ermeni” olarak izlediğini öğrendi.
12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinden sonra 11 günü Sason’da, 22 günü Siirt’te toplam 33 gün gözaltında kaldı. Çok daha ağır işkence vakaları karşısında kendi yaşadıklarını “işkence”den saymadı. Mayıs 1981’de Sason’dan Eruh’un Fındık Bucağına sürgün edildi.
1984 yılında Gazi Basın Yayın’dan mezun oldu.
Kamu Çalışanlarının Sendikalaşması hareketi içinde yer aldı. Tüm Sağlık-Sen’in “kurucu üyelerinden” oldu, her kademesinde görev yaptı. Yaptığı bir konuşmadan İstanbul 1 Nolu DGM tarafından; “3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 8/1 maddesine muhalefetten” (bölücülükten) 1 yıl hapis, 100 milyon TL para cezasına çaptırıldı.
SES’in (sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’nın) “Kurucu”larından ve ilk MYK üyelerinden oldu. Bir grup sendika üyesiyle birlikte hazırladığı;“TÜRKİYE YÜKSEK İHTİSAS HASTANESİNDE NELER OLUYOR?” kitabını yazdı.
21 Ekim 1997’de girdiği Ulucanlar hapishanesinden 21 Temmuz 1998’de cezasını tamamlayıp çıktı. (Çalışma yaşamı boyunca yaşadığı sürgünlerin sayısı 20’nin üzerinde. 13 Ağustos 1993’te Yüksek İhtisas Hastanesinden Nallıhan Devlet Hastanesine sürgün kararı bir günde bakanlıktan çıkarılıp akşam mesai bitmeden kendisine tebliğ edildi. Çankaya Belediyesinde çalışırken de CHP’li Müzaffer Eryılmaz’ın Belediye Başkanlığı döneminde “özelleştirmelere karşı mücadele” nedeniyle 5 ayda 9 kez “yer değiştirdi”.)
Hrant’ın katledildiği gün yaptığı açıklamada; “bundan sonra Hrant’ın bıraktığı yerden devam edeceğini, Ermeni Halkı’nın yaşadığı soykırımı dile getireceğini…” belirtti. Bir yıl sonra bir grup Aydın’la birlikte oluşturulan “ANKARA DÜŞÜNCEYE ÖZGÜRLÜK GİRİŞİMİ”nin bir aktivisti,”sözcüsü” olarak, düşünceleri nedeniyle yargılanan tüm muhaliflerle dayanışma etkinlikleri içinde yer aldı. “Tabu” sayılan konularda panel, forum, konferans, basın açıklaması, duruşmaları izleme vb. çok sayıda etkinliğin içinde yer aldı. Bu Panel-Forumlardan kitaplaştırılanların bir kısmında “Editör”lük yaptı. 24-25 Nisan 2010’da Ankara’da; “HRANT’IN BIRAKTIĞI YERDEN, ÖNCESİ VE SONRASIYLA 1915, İNKÂR VE YÜZLEŞME” konulu uluslararası katılımlı konferansın örgütleyicilerinden ve konferans kitabının editörlerinden oldu. “İSMAİL BEŞİKÇİ VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ”, “HRANT DİNK CİNAYETİNE 2015 PERSPEKTİFİNDEN BAKMAK” ve “DİN, TEORİSİ-PRATİĞİ, DÜNÜ-BUGÜNÜ” konferanslarının düzenleyicileri ve kitaplarının “editörleri” arasında yer aldı. Varlık Vergisi, 6-7 Eylül Pogromu, Pontos Soykırımı, Çerkes Soykırımı vb. birçok çalışmanın içinde yer aldı. 25 yıldır İHD üyesi. İki dönem İHD Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. İHD Ankara Şubede “Halklar Komisyonu”nu kurdu ve bu konuda çalışmalar yaptı. “Cezaevi Komisyonu”nda görev yaptı. Türkiye cezaevlerinde 926 hasta tutsak var ve bunların 330’u ağır hasta. Her gün cansız bedenleri ile birini cezaevlerinden çıkardığımız bu tutsaklara dikkat çekmek için, bugün 154. haftasına (10.7.2017) ulaşan “HASTA MAHPUSLARA ÖZGÜRLÜK” eylemlerinin hazırlanmasında aktif rol aldı, halen alıyor.
22 Kasım 2016 tarihinde yayınlanan 677 sayılı bir gece yarısı KHK’sı ile Mahmut Konuk’un işine son verildi, 40 yıllık emeği gasp edildi. 27 Şubat 2017 tarihinden beri her pazartesi (resmi tatil olmayan her pazartesi) ihraç edildiği işyeri önünde; DİKMEN CADDESİ NO: 390/Keklik Pınarı-Dikmen-ANKARA adresindeki ÇANKAYA TOPLUM SAĞLIĞI MERKEZİ önünde oturma eylemi ve basın açıklamalarıyla işe geri dönmek için mücadele yürütmektedir. Bu mücadelede yol arkadaşları, emek dostları ve aydınlar onu hiç yalnız bırakmamıştır ama O; bu işyeri önü eylemlerini “BİR AĞAÇ GİBİ TEK VE HÜR” olarak tanımlamaktadır. Diğer günler KESK ve bağlı sendikaların yaptığı eylemlere katılma, Ulus’ta Defterdarlık Muhasebe Müdürlüğü önünde (son 8 haftada Zeynep YERLİ’nin de katıldığı) Cemal YILDIRIM’ın eylemine destek olma, bir dönem Enerji Bakanlığı ve Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü önünde eylem yapan ESM’li ihraç Kamu Emekçilerine destek olmak, diğer zamanlarda da Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde 8 ay önce Nuriye GÜLMEN’in başlattığı, Semih ÖZAKÇA ve daha sonra Veli Saçılık ile Acun KARADAĞ’ın, Ardından Esra ÖZAKÇA ile Mehmet DERSULU’nun katıldığı eyleme destek olma bazen eyleme katılım, bazen sosyal medya paylaşımı ile eylemi kamuoyuna duyurma, bazen her ikisi birden, sürekli bir eylem çabası içinde oldu. Hâlâ devam ediyor. Bu ortak eylemliliklere; “BİR ORMAN GİBİ KARDEŞÇESİNE” … diye tanımlıyor.
Bu mücadelesini anlattığı ve kendisini ifade ettiği ; “BİR ÇOBAN ATEŞİ ya da Olympos’tan Çalınmış Bir Tutam Köz” başlıklı bir kitapçık çıkardı.
Hayata “sosyalizm” penceresinden bakar, sendikalarda, kitle örgütlerinde ve siyasal hayatta en önem verdiği şeylerin başında “yozlaşma, bürokratlaşma ve yabancılaşma” gelir. Tüm Sağlık-Sen, sonra SES’in tüzüğünde yer alan; “BÜROKRASİ VE YABANCILAŞMAYA KARŞI TEDBİRLER” ve “İŞVEREN DEVLET TARAFINDAN BİÇİMLENMEYE KARŞI TEDBİRLER” başlıkları altında düzenlenen tüzük maddeleri onun tarafından formüle edilmiştir.
Mücadelede “ayak işi-kafa işi” ayrımına karşı çıkar ve “yabancılaşma”nın çıktığı yerlerden birinin bu “iş bölümü” olduğunu düşünür. Teori ile pratiğin birlikteliğine; “praksis”e inanır. Yapacağı konferansın afişini, bildirisini hazırlar, o afiş ve bildirinin dağıtım işini de yapar, o konferansın-panelin sunumlarından bir başlığı da sunar. Sadece “düşünen” ya da sadece “eyleyen” değil, “düşünen ve eyleyen” olmayı tercih eder… Bunun için “ayak işi” denen sokağı asla boş geçmez. Ve nihayet sokağa çıkamayan hiçbir düşüncenin kendini var edemeyeceğini düşünür. Kendini en çok sokakta özgür hisseder.
Özgürlük sokaktadır!