Site icon Rojnameya Newroz

Kurnaz erkek ve kadın tanrıça

Kadın Tanrıçalar

Bülent Tekin / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

İlk mitolojik tanrılardan bahsetmek istiyorum. Kadın tanrıçanın durumu mesela. Ana Tanrıça! Sümer tanrılarından… Bugünle karşılaştırma açısından ilginç olabilir diye düşünüyorum. Tanrılar insan biçiminde kişileştirildiğinde, An (gök) eril, Ki (yer) dişildi. Onların birleşmelerinden hava-tanrısı Enlil doğdu. Gök-tanrısı An’ın Enlil’in babası olduğu en azından bir (tablet) metinde ifade edilmiştir, ancak Ki’nin annesi olduğunu söyleyen bir metin şimdiye dek bulunamamıştır. Bununla birlikte Enlil, yerden göğü ayıran, yani Ki’den An’ı olarak tanımlandığından, onların cinsel birleşmeleri yoluyla bunu gerçekleştirdiğini düşünmek mantıklı görünüyor.

Hava-tanrısı Enlil yerden göğü ayırdı ve babası An göğü alırken, Enlil annesi Ki’yi, yeri, aldı, Enlil ile annesi Ki’nin birleşmesi -tarih sel devirlerde Ninmah, “yüce kraliçe”; Ninhursag, “(kozmik) dağın kraliçesi”; Nintu, “doğurgan kraliçe” gibi çeşitli adlar verilen kraliçeyle özdeşleştirilmiş olabilir-evrenin düzenini, insanın yaratılışı ve uygarlığın kuruluşunu başlattı. Panteonun gelişiminin ilk devirlerinde Sümer din adamlarının yeryüzü gibi çok önemli bir kozmik oluşumdan sorumlu tanrı olarak eril bir ilaha sahip olmanın daha yeğlenebilir olduğuna karar verdiklerini düşünmek akla yakın görünmektedir. Nippur-kökenliler arasında Enlil’e yerin efendiliğini yakıştırmakta başarılı olmuşlardır. (Nippur, Enlil’in ana tapınağı olan Ekur’un bulunduğu yerdi, ayrıca tarihsel devirlerde bütün ülkenin önde gelen kutsal yeriydi.) Bundan dolayı yeryüzündeki egemenliğinden yoksun bırakılan Ki, insanın yaratılışında başlıca rolü oynama, ülkenin “ebe”si olma ve hastalıkları sağaltan birkaç tanrıyı doğurma gibi bir ana ilaha daha uygun güçlerle donatıldı. Şimdi bütün olarak yeryüzünden sorumlu değildi, bu durumda Ki adı da Ninhursag, Nintu, Ninmah ya şu ya da bu türden bütün adlara çevrildi ve panteonda An ve Enlil’den sonra gelerek, üçüncü sıraya indirildi. (“Taliban’dan kadın memurlara: Yerinize geçecek erkek akraba önerin” haberi bu konuya oldukça benziyor. (Taliban yönetiminin, iktidarı ele geçirdikten sonra Maliye Bakanlığı’nda çalışan kadınlardan, işten kovabilmek için yerlerine erkek akrabalarını önermelerini istediği ortaya çıktı.) (1)
 

Ancak ilk devirlerinde Nippur’un dinsel ve tinsel üstünlük alanında bir rakibi vardı: Güneyde 120 mil kadar uzaklıktaki Eridu kenti. Eridu’da Ea adlı yerel bir ilah vardı ve bu kentin gözü yükseklerdeki din bilginleri onu ülkenin en yüce ilahı yapma hevesindeydiler, yeryüzündeki efendiliği iddiasını daha da ileri götürme ve iddiayı daha da kesinleştirme çabasıyla ona, sonrasında onun Sümer adı olan en-k i, “Yeryüzünün Efendisi,” sıfatını verdiler. Ama (kurnaz erkek tanrı) Enki birkaç yüzyıl sonra Ninhursag’ın yerine geçmeyi becermesine ve panteonda üçüncü sıraya yerleşmesine karşın Enlil’i yerinden etmeyi başaramadı ve Enlil-banda, bir tür “Küçük Enlil” olarak ikinci en iyi olmakla yetinmek zorunda kaldı. Eridu’da E’engurra tapınağını kurduktan sonra diğer tanrılar gibi Enlil’in kutsamasını almak için Nippur’a gitmek zorunda kaldı; Nippur’daki Ekur’u armağana ve eşyaya boğması gerekti ki, böylece Enlil ondan hoşnut kalabilirdi; me’yi, kozmosu ve bütün uygar yaşamı idare etmekle yükümlü olmasına karşın, bunların kendisine cömert ve daha güçlü Enlil tarafından verildiğini kabul etmesi gerekti. Enlil’in yerini almakta başarısız olmasının sonucu olarak, öyle kindar bir kıskançlık geliştirdi ki, Sümer mitoloji yazarlarına güvenebilirsek, insanlığın başına belaların en uğursuzunu sardı-o günden bugüne insanlığın içinden çıkamadığı bir iletişim kopukluğu, “diller karmaşası.” Bunu, Aşmolean Müzesi’ndeki bir tabletin yardımıyla yeni tamamlanmış bir “Altın çağ” bölümünden öğreniyoruz. Şöyle der:

Bir varmış bir yokmuş, yılan yokmuş, akrep yokmuş,

Sırtlan yokmuş, aslan yokmuş,

Ne yabani köpek varmış, ne de kurt,

Ne korku varmış, ne de dehşet,

İnsanın rakibi yokmuş.

O günlerde, Şubur-Hamazi ülkesi,

Uyumlu-dilli Sümer, prenslik me’sinin yüce ülkesi,

Uri, gerekli her şeyin sağlandığı ülke,

Güvenlik içinde dinlenen Martu ülkesi,

Bütün evren, üzerlerine titrenen halklar,

Enlil’e tek dilde konuşurlarmış.

(Ama) sonra, cüretkâr efendi, cüretkâr prens, cüretkâr kral,

Enki, cüretkâr efendi, cüretkâr prens, cüretkâr kral,

Cüretkâr efendi, cüretkâr prens, cüretkâr kral,

Enki, emirlerine güvenilen, bolluğun efendisi,

Ülkeyi gözeten bilgeliğin efendisi,

Tanrıların önderi,

Eridu’nun efendisi, bilgelik sahibi,

Ağızlarındaki sözü değiştirdi, çekişme koydu,

(O zamana değin) bir olan insanın konuşmasına. (2)

Kurnaz adam bugün de kadın üzerinde tahakküm kurmak isteyen bir anlayıştadır. Bu tahakküm bazen bir birey, bazen bir aile bazen de bir devlet yönetimi gibi kurumsal olarak sürmektedir.

https://gazeteduvar.com.tr/talibanin-kadin-memurlardan-yerlerine-gececek-erkek-akraba-onermelerini-istedigi-ortaya-cikti-haber-1573838

Samuel Noah Kramer, Sümer Mitolojisi, Kabalcı Yayınevi, 1999, İstanbul, s.9-12

Siyasi Haber

Exit mobile version