Site icon Rojnameya Newroz

KÜRDÜN İMHASI HİÇ KİMSEYE KAZANDIRMAYACAK!

Ortadoğu’da Kürdistan merkezli 3. Paylaşım Savaşı devam ederken aynı zamanda yeni statülerin temelleri atılmakta. Ancak bu sefer sömürgeciler statüleri belirleyecek ortak paydada hala buluşamamışa benziyor.

Hasan Işık / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

1. Paylaşım Savaşında bölge masalar ve gizli kapılar arkasında şekillendirildi ancak bu sefer bölgedeki aktörlerin sahadaki faaliyetleri değişen sosyolojik dinamikler, bölgenin bu sefer yeni statülere kavuşturulurken bölge dinamiklerinin esas alınması gerekliliğini doğurmaktadır. İşte bu yeni durum sömürgecileri bir türlü ortak paydada birleştirememekte. Rusya-ABD ve bölgedeki İran-Türkiye gibi sömürgeciler birbirlerinden koparacakları tavizler ışığında yeni bir coğrafya dizayn etmek istemektedirler. Ancak tüm bu düğümlerin ucu Kürdistan’da birbirine bağlanmıştır.
İşte bu düğümlerin sonuncusu Afrin’de atıldı çözümsüzlük ve anlaşamama devam etmekte. Sömürgeciler her ne kadar bunu kabul etmese de artık Kürtler olmadan oluşacak tüm projeler çözümsüzlükten başka bir şey değildir.
Afrin işgali bunu bir kez daha göstermiştir. Özellikle Türkiye’nin bu yeni dönemde Kürtlerin imhasına dayanan politikalarının Afrin pratiği iyi değerlendirilmelidir. Rusya’nın izni, NATO’nun en son teknoloji silahlarıyla Avrupa’nın sattığı tanklar ve takındıkları sessizliğin verdiği gizli destekle NATO’nun ikinci büyük ordusunun 2 ayda şehir merkezine kavuşması bir başarı değildir. Aksine Sömürgecileri endişelendiren bir tablodur. Bölgede bulunan bölge ve uluslar arası sömürgecilerin hepsinin elbette ki farklı çıkarları bulunmakta. Bu devletler birbirlerinin çıkarlarını bilmekte ve ona göre politikalar üretmektedirler. Kürdistan siyaseti de tüm bu dengeleri gözeterek kendine acil bir yol bulmalıdır. Bu yol bulunurken sömürgecilerin çıkar ilişkileri ve aralarındaki çelişkiler kullanılmalıdır. Bu bağlamda yeni Ortadoğu düzeninde Emperyalistlerin niyetlerinin iyi okunması ve bu şekilde bir yol çizilmesi gerekmektedir. Burada üzerinde durulması en önemli husus AKP-MHP yönetimindeki Türk devletinin politikalarıdır. Süreç bir kez daha göstermiştir ki Kürdistan ve Ortadoğu’nun özgürleşmesinin önündeki en büyük engel Türkiye’dir. Temellerini Türk dışındaki bütün olguların inkar ve imhasına dayandıran Türkiye Lozan’ın geçerliliğini yitirdiği bu dönemde yeni statüyü kurarken Neo-Osmanlıcı ideolojisiyle yeni yayılmacı politikasını Kürtlerin imhasına dayandırmıştır. Suriye’deki karışıklığın ilk gününden bugüne Arap-Kürt savaşını alevlendirmeye çalışmış böylelikle Kürtleri ezerken Arapları da egemenliği altına almaya çalışmıştır. Ancak yatırımını cihatçı çetelere yaptığı için herhangi bir sosyolojik karşılık bulamamıştır. Afrin işgalinde yine aynı politikaları denemiştir. Bu işgalin bize gösterdiği en önemli olgu AKP-MHP iktidarı aynı Osmanlı’nın son günlerindeki gibi uluslar arası çıkar ve çelişkileri kullanarak politika yürütmeye çalışmaktadır. Ancak gözden kaçırılmayacak realite ise aynı yöntemler aynı sonuçları doğurur. Aslında küçük kazanımları kendine kar olarak yazan Türkiye bu politikalarla günün sonunda kaybeden taraf olacaktır. Elbette aldığı tavizler Erdoğan’ı cesaretlendirse de korku çanları çoktan çalmaya başladı. Ekonomideki çalkantılar, devlet mekanizmasındaki hukuksuzluktan doğan çözülmeler yakın bir süreçte Türkiye’yi bir çöküntüye sürükleyebilir. Ve şu bir tarihi gerçekliktir ki emperyalistler hiçbir zaman kaybedecek olana yatırım yapmazlar. Türkiye’ye bu kadar tavizler vermelerinin elbette bir sebebi vardır ama bu Türkiye’yi haklı bulduklarını göstermez. Avrupa sınır kapılarının açılmasından korktuğu için, Rusya 300 yıllık hayali sıcak denizlere inme hayaline zeval gelmesin diye ABD Ortadoğu’da ileri karakolunu kaybetmemek için şimdilik tavizler vermekte ama bunlar günü kurtaran taktiklerdir. Sahadaki strateji ise bunun tam tersi olarak önümüzde durmakta. Elbette ki tüm bu politikalar Kürtleri etkilemektedir. Dünyanın en kalabalık ve en statüsüz ulusu Kürtler bu süreçte insanüstü bir çaba göstermişlerdir. Elbette ki birkaç cephedeki çekilme savaşın kaybedildiği anlamına gelmemektedir. Kürtlere düşen ise kendi özgücüne dayanarak özgürlüklerini inşa etmektir.

Exit mobile version