Yazının başlığı bir Türk atasözünün Kürtlere uyarlanmış halidir. Atasözün aslı: “Türk’ün aklı sonradan gelir!“ şeklindedir. Fakat söz bana ait değildir. Bu bir Türk atasözüdür. Buna benzer bir Türk atasözü daha var. “Türk’ün aklı ya kaçarken ya sı… gelir.”: Bu argo deyişin Kürtler için de söylendiği gözlemlenmektedir. Yazının başlığı olan atasözünü bazı Türkler, bunu Kürtler için de söyler! Her iki Türk atasözünü gerçekten de Kürtler için söyleseler de yeridir.
Abuzer Bali Han / Diğer yazıları için buraya tıklayınız
Fakat ne yazık ki Kürtler kaçarken de akılları başlarına gelmiyor! Kaçarken Kürtlerin akılları başlarına gelmiş olsaydı, birleşir, döner, birlikte düşmanlarına karşı savaşırlardı. Bunun en güzel örneğini daha dün gibi hafızalarda olan Peşmergelerin Kerkük’ten kaçışı ispatladı. Ya tüm Kürt partileri, onlar neredeydiler?.. Birini suçlayarak kendilerini temize çıkarmak istiyorlarsa yanılıyorlar! Zira Kürt halkı ihanete uğradığını ve bununla da bir yenilgi aldığını tüm duygularıyla hissediyor!..
Büyük Kürt dostu, arkadaşım ve hocam olan büyük insan İsmail Beşikçi şu son günlerde hiç de bugüne kadar tarif etmediği bir Kürt tanımını, üzüntüsünü ifade etmek için şöyle yapmış:“Düşmanlarını Sevindiren, Kendi Özünü, Mağdur Eden, Kendi Halkına Sınırsız Acılar Yaşatan, Çok Az Olan Dostlarını Hüzünlere Boğan Bir Halk olan Kürtler! Tarihte, Kürdler için ‘Yiğit bir halk’, ‘Kahraman bir halk’ ‘Gözünü budaktan esirgemeyen bir halk’ gibi ifadeler, kavramlar kullanılır. Kürdlerin davranışları bu tür nitelemelerle dile getirilir. Kürdler, başka bir halkın, örneğin, kendilerini esir eden bir halkın hizmetinde çalışıyorlarsa, savaşıyorlarsa, kendilerini ezen bir halkın kılıcını kuşanmışlarsa bu nitelemeler doğrudur. Ama, kendileri için savaş yürütmeyi akıl etmişlerse, düşmanla işbirliği içine girmek, cepheden kaçmak, düşmanı sevindirmek daha belirleyici bir tutum olmaktadır.“… Hoca ne dese doğrudur! Söyledikleri hem yeri, hem de zamanıdır! Ben daha fazlasını söylemek istiyorum! Lakin dilim varmıyor!..
Gerçekleri söylemek bazan çok acı olur. Acı da olsa yeri geldiğinde söylemekte yarar var. Güney Kürdistan hükümeti 25 Eylül’de bir Bağımsızlık Referandumu’nu yaptı. Tarihte ilk kez Kürtler ulusal açıdan olumlu ilk adımı bu referandumla attılar. Tüm Kürtler buna sevineceklerine, bazıları da Mesud Barzani’nin parlayan yıldızını düşürmek için düşmanların görüşü paralelinde yarışa girdiler! Kürtler her zaman bir öndere ihtiyaç duymuşlardır. Ne yazık ki Kürtler tarihin hiçbir döneminde liderlerinin etrafında kenetlenmemiş ve önderlerini hep yalnız bırakarak düşmanlarına kaptırmışlardır. Her kapılan önderin sonu da çoğunuzun bildiği gibi sürgün ve ölümle son bulmuştur!..
Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Son yüzyılda Kürdistan Kralı Şeyh Mahmud Berzenci (Barzaniler ile sadece ad benzerliği var), Piranlı Şeyh Said Efendi, Dersimli Pir Seyid Rıza, Mahabadlı Pêşewa Qazi Muhammed, Barzanlı Tacsız Kral Molla Mustafa Barzani halkı tarafından hep yalnız bırakıldılar! Asılanlar ise öz vatanlarında ve Kürt halkının gözleri önünde onlara baktıra baktıra astılar! Bazılarının mezarlarının yerleri bile halen belli değil!.. Ayrıca çoğu kez Kürt liderleri iç ihanetlere de kurban edilerek etkisizleştirilmişler!..
Son yarım yüzyılda Güney Kürdistan’da güçlü olan iki parti düşmanlarını bırakıp, birbirleriyle savaşarak 30 binden fazla Peşmergenin kanına girmediler mi? Hele sadece bir seferinde Êzdi Komutan Ali Asker’in komutasındaki Yekiti yanlısı 700 kişilik askeri birliğin Doğu Kürdistan’a geçişi sırasında başka bir Kürt partisinin adamları ile CİA ve diğer bölge istihbaratlarının işbirliği sonucu bir derenin içinde kıstırılıp, pusuya düşürerek bir saatin içinde tümden imha etmişlerdi!.. Ya son olarak Kerkük’ün düşürülmesine ne demeli?!. Ya daha sonra Kürdistanı aralarında pay eden devletler yine ortak bir planla Rojava’da Kürtleri aynen Kerkük’te olduğu gibi birbirlerine kırdıramazlar mı? Kürtler güçlerini birleştirmezlerse her zaman içlerinde biri veya birkaçı çıkarak menfaat uğruna düşmanlarına sırtlarını dayayarak, halkına hiyanette bulunmaktan kendilerini kurtaramazlar.
Bu yukarda anlatılanları sadece bir güç veya parti yapmış olsaydı, onları şimdiye kadar Kürt halkı belki ıslah da ederdi! Her dönemde düşmanlarına oyuncak olacak bir gücü, düşmanlar daha önceden kurdukları gizli çıkar ilişkileriyle ayakta tutar. Günü geldiğinde de Kürtlere karşı onları ihanet için basamak olarak kullanırlar.
Kürtlerin sorunu bir veya iki partinin düşmanlarla işbirliği de değildir. Kürtlerin sorunu ayrıca toplumsaldır. Ulusal bilinç etrafında örgütlenip, birbirleriyle kenetlenmeyen Kürt parti ve örgütlerinin her birisinin tek başına yapacağı bir başarıdan söz etmek imkansızdır. Görüldüğü gibi kendini en güçlü sayan Kürt parti ve örgütü bile iç ihanetin karşısında en zayıfı ve en güçsüzü konumuna düşüyor!
Kürt parti ve örgütleri arasında yıllardır hep Ulusal Kongre ve Ulusal Birlik’ten bahsedilir. Aklı başına gelmeyen ve büyüklük kompleksi ile herkesi dışlayan anlayışın ne kadar da Kürt davasına zarar verdiğini Kerkük’ün düşmanlara bırakılmasıyla daha iyi anlaşıldı? Önümüzdeki dönemde Rojava kahramanlarının elde ettiği kazanımlara tüm Kürt parti ve örgütleri sahip çıkmazlarsa, önce Afrin, sonra Fırat’ın Batısı’ndaki kazanımlar ve yavaş yavaş Fırat’ın doğusuna sıra geldiğinde Kürt parti ve güçleri birleşseler de hiçbir anlam ifade etmez! O zaman atı alan hem Üsküdar’ı geçer, hem de Kürdistan’ı!.. O zaman ah ve tuh etmenin hiçbir yararı olmaz. Bu yüzyıl, Kürt yüzyılı olmalı. Aksini düşünmek bile Kürd’e yakışmaz!..
Bir halkın örgütlerinin bu denli kendi kendilerine düşman olmalarının temeli nedir? Neden tarihten ve yenilgilerden ders çıkarılmıyor? Ben yapmıyorsam, hiç kimse de yapmasın anlayışı neden çoğu partinin temel prensipleri arasında yer alır? Neden çoğu Kürt parti yöneticileri mutlaka Kürt önderi olmaya sevdalanır?..
Kürdistan’da Kürt örgütlerinin iç ihanetleri bir yana, tarihin her döneminde Kürtler kime güvenmişlerse onlar Kürtleri arkadan hançerlemişlerdir! 1975 Güney Kürdistan yenilgisi daha dün gibi hafızalarda. Halkı için her an ölüme hazır olan Peşmergeler teslim olmaktansa ölümü seçip intihar etmediler mi?..
Peşmergenin hiçbir zaman bugünkü kadar güçlü silah ve modern savaş aletlerine sahip olmadığı bir zamanda Kerkük’ü bırakıp kaçmak nasıl olur? Bunca yıl hiç mi bir savaşma taktik ve tekniği onlara öğretilmedi mi? Ya dünün kahraman Peşmergelerinin şerefini bugünküler bu kaçış ve yenilgileriyle onları nasıl temsil edecekler? Bir kez ayağa düşen şerefi bir daha kaldırıp yüceltmek o kadar kolay mıdır?..
Aklın yolu birdir! Ulusal bir direniş ruhunun önünü kapatan Kürt örgüt ve partileri daha ne zamana kadar birbirlerini suçlayarak vakitlerini boşa geçirecekler? Bu keşmekeşlik özgürlüğe susamış bir halk için zülüm sayılmaz mı?
Tüm Kürt örgüt ve parti yöneticileri! Suçu sadece bir veya iki kişiye yükleyerek, kenarda durmakla kendinizi kurtaracağınızı sanıyorsanız, aldanıyorsunuz! Kaybedilen değerler topyekun Kürt halkının değerleridir. Kendini bunların dışında tutmak, başkasına suçu atmak hiç kimseyi sorumsuzluktan kurtaramaz!.. Artık tek başına bir partinin Kürdistan’ı kurtarması, her seferinde olduğu gibi bu sefer de iyi anlaşıldı ki çok zordur. Kürt düşmanları çok güçlü. Kürtler ise hem dağınık, hem de askeri olanakları oldukça zayıf. Zira Kürdistan’ı aralarında paylaştıranlar her seferinde birleşerek Kürtlere saldırmaktalar. Onlara karşı artık tüm Kürtlerin birleşmelerinin zamanı gelmiştir. Artık birlik zamanı. Ulusal bir cephede tüm askeri güçlerin bir komuta altında birleştirilmesi gerekir. Ey kendini halk içinde imtiyazlı sayan aile ve aşiretler! Arkanıza baktığınızda yalnız olduğunuzu halen görmediniz mi? Oraya, buraya yatırdığınız haram paraların size ne yararı oldu? Şunu iyi bilmelisiniz ki ancak Kürdistan’ı Kürtlerin birliği, moral ve güçlü askeri ittifakı onu bağımsızlığa kavuşturabilir!.. Bundan başka kurtuluşun başka bir yolu da yoktur! Bunun böyle olduğunu daha anlamayan bir Kürt şahsiyet veya siyaseti var mı? Şu güne kadar Kürt birliğini ortak irade ile bir araya getirmeyenler, tarih boyunca başkalarının boyunduruğu altında yaşamaya mahkum kalırlar!..
Şunu unutmamak gerekir: Ulusal birlik, mutlaka ulusal bir iradeyle zafere ulaşır!..
28.10.2017