Kürd kadını, ulusal özgürlük mücadelemizdi bugün artık önemli bir siyasal öznedir. Profesyonel ordularda maaşlı çalışan kadın askerler gibi savaş nesnesi değildir. Ekonomik, politik, ataerkil… her türlü egemenliğe karşı çıkan kadın toplumsal yaşamdaki mücadelesini üç ana eksen üzerinde sürdürmelidir.
Birincisi; sömürgeci siteme karşı ulusal özgürlük mücadelesini; ikincisi; kapitalist sömürü sisteme karşı sınıfsal kurtuluş mücadelesini; üçüncüsü; erkek egemen topluma karşı cinsiyet eşitliğini sürdürerek siyasal özne olabilmiş ve artık kadınlarımız günümüzde mücadelenin tüm alanlarında en ön saflarında yerini almıştır.
Kürd ulusal hareketine meşale olmuş kadınların başında gelen Leyla Qasım, Alişer’ın eşi Zarife Xanım, Zilan, Beritan, Delila, Sakine Cansız, Viyan Peyman, Ferinaz Xosrawanî, Ekin Van, Seve Demir, Fatma Uyar, Pakize Nayir ve daha nicelerinin anısının önünde saygıyla eğiliyorum…
Leyla Qasım, 1952 yılında Kerkük’te doğdu. İlk ve ortaöğrenimini gördükten sonra ailesiyle birlikte Bağdat’a göç etti. Bağdat’ta lise öğrenimini tamamlayan leyla Qasım 20 yaşındayken Kürdistan öğrenciler birliği (YXK) ile tanıştı ve onlara destek verdi. Leyla Qasım bu dönemde Peşmergelere katılma kararını verdi. Leyla kasım PDK-I Peşmergelerine katıldığı zaman Kürdler, özellikle büyük Güney de hassas bir dönemden geçiyordu. 1974’ün baharında BAAS rejimi Kürdlere karşı savaş açtı. Kürd ailelerini Bağdat’tan çıkardı. Irak rejimi Qeladize kentini bombaladı. Bombalama sonucunda 3 sivil yaşamını yitirdi.
Daha sonra Halepçe’yi bombalayan rejim, birçok sivilin yaşamını yitirmesine neden oldu. Bu dönemde partisi tarafında Leyla Qasım’a Kürd halkının sesini dünyaya duyurmak amacıyla bir uçak kaçırma görevi verildi. Ancak bu eylemde başarılı olamadı ve Leyla Qasım 24 Nisan 1974’te 4 arkadaşıyla yakalandı ve BAAS rejiminin insanlık dışı işkencelerine maruz kaldılar.
Leyla Qasım yargılama sırasında mahkeme hâkimine “beni öldürün fakat şu gerçeği de bilin ki benim öldürülmemle binlerce Kürd uyanacak. Ben Kürdistan’ın özgürlüğü yolunda canımı feda ettiğimden dolayı sevinç ve gurur duymaktayım” dedi. 12 Mayıs 1974’te idam sehpasına giderken de Ey Reqib’i okumuştu. Asıldığında henüz 22 yaşındadır.
“Kolları arkadan bağlı saçlarından sürükleyerek getirdiler Leyla’yı.
Söyle dediler;
– Adım Leyla’dır bayım babalarımın adıyla tanınır benim ülkemde insanlar. Yani anlayacağın Leyla Qasım’dır adım, soyadım. Arkadaşlarıma gelince çok var tanıdığım, tanımadığım Olimbia’da Gouges Los, Lovembura Clara, Cezayirli Cemile ve diğerleri bilmem ki hangisini soruyorsunuz?
– “Ne diyor bu Kürd kaltağı? Gavur isimler sayıyor bana, tek anladığım Cemile adı”
diye bağırdı ağzı köpürerek tanrı dağı kadar Müslüman albay. Bu rütbeli Saddam uşağı bir aşağı bir yukarı odada dolaşıyor.
Albay;
– Aklını başına topla doğrusunu söyle kimdi arkadaşların? Biliyorum masumsun, sen biliyorsun dokunmayız biz masumlara söyle de kurtul kimdi arkadaşların niçin “düştün” bu yola?
– Söyledim isimlerini arkadaşlarımın bayım; bu yola ise “düşmedim” bu yolda doğdum ben. Ben Kawa’nın dişisiyim, Amerika’nın Kızılderilisi, Harlem’inin Zencisiyim bayım ve Mezrabotan Uygarlığı’nın sahibiyim.
– Yatırın dedi kaltağı cepler açın vücuduna meydan okumak neymiş gösterin şuna.
Usandı falaka, usandı coplar, usandı işkenceci, ama usanmadı Leyla.
– “Kahrolsun sömürgecilik” “Yaşasın bağımsızlık…”!
Buydu son sözleri ve bayrak gibi sallandı idam sehpası.
– Ben Leyla Qasım’ım bayım belki siz tanımazsınız beni sizden önce bir albay vardı burada ölmüş olmalı ve öldü daha niceleri ama ben çoğaldım bayım. Şarkı, şarkı yayıldım, marş oldum peşmergelerin dilinde mahkemelerde haykırıyorum ve öldükçe çoğalıyorum ben bayım…!”
Zelal EDESSA’nın belirttiği gibi;
“Ancak düşman Leyla Qasım şahsında büyük bir direnişle karşılaşır. Düşmanın karşılaştığı hakikat; eyleme dönüşen Kürt kadınındaki derin yurtseverlik, özgürlük bilincidir. Düşmanın uyguladığı işkence akıllara durgunluk verir. Bu, Babil köleciliğini aratmayan türdendir. Leyla Qasım’ın bedenine korkunç işkenceler yapılır, iradesi kırılmak ve pişman ettirilmek istenir. Ancak o canını neyin uğruna feda ettiğinin bilinci ile hiçbir taviz vermez. Teslimiyetin aksine, Kürt halkının özgürlük mücadelesinde şehit düşmenin ne kadar onurlu olduğunu ve ardıllarının geleceğini görecek, hissedecek kadar bilgedir.
Bağdat zindanlarında yaşanan; Kürt kadınının, egemenlerin lanetli tarihiyle bir boğuşmasıdır, bu tarihten hesap sormasıdır. Kadından, toplumdan çalınan değerlerin geri alınma mücadelesidir. Çünkü bin yıllar önce Babil’in erkek egemen tanrıları Tiamat şahsında kadına en büyük ölümcül darbeyi vurarak, kafese koymuştular. Kadından öz benliğini, kimliğini çalmış, erkeğe uydu bir kişilik yaratılmaya çalışılmıştı. Leyla Qasım bir kadın olarak özgürlük mücadelesine girişmekle Babil’in tüm tanrılarına ve torunlarına başkaldırmıştı. Onların kadına ve özgür halklara dayattığı köleliği asla kabul etmeyeceğini, cellatların kirli ellerinin kendisine değmemesi için kendi ayağı ile idam sehpasını deviren kahraman Kürt kadınıdır.
Babil tanrılar panteonunda Leyla Qasım tanrıçaların cesareti ve geleceği gören bilgeliği ile düşmana meydan okur; “Beni öldürün, ama bu gerçeği de bilin ki, beni öldürmenizle binlerce Kürt derin uykusundan uyanacaktır; ben çok mutluyum, çünkü başım dik Kürdistan özgürlük yolunda canımı feda ediyorum.” Bu sözlerin ardından 12 Mayıs 1974 yılında Bağdat’ta Leyla Qasım, dört arkadaşı ile birlikte Baas rejimi tarafından idam edilir.” (İsyancı, Özgürlüğe Sevdalı Bir Kürt Kadını: LEYLA QASIM yazısından) Kısacası sömürgeciler, Kürdistan’ı dört parçaya bölerken, Kürd olgusunu ruhta da parçalamayı, bitirmeyi amaçladılar ama boşuna. Çizilen sınırlar yapaydı yapay kaldı. Dört parçada halkımız arasında siyasal, kültürel ilişki gelişmeye devam etti. Parçalarda birinde yükselen ulusal özgürlük mücadelesi ve bu mücadelenin sembolleri kısa sürede diğer parçalarda da karşılığını bulur, bulmaktadır.
Leyla Qasım yoldaşı HATIRLAMAK DİRENMEKTİR!
12.05.2016