Site icon Rojnameya Newroz

KARGO İŞÇİLERİ GECE GÜNDÜZ YÜK TAŞIYOR, YİNE DE AÇLIK SINIRINDA YAŞIYORLAR

Elazığ’ın sanayi sitesi irili ufaklı bir çok tamir atölyesinin ve çeşitli meslek gruplarının (Kereste, demir doğrama, kaynak, inşaat malzemesi, marangoz, lokantalar, çay ocakları gibi) bir arada bulunduğu bir yer. Çoğu küçük esnaf olan sanayideki dükkan sahiplerinin yanında, usta – çırak ilişkisi de günümüzde korunuyor. Bir insan, sanayi sitesine çocuk yaşta işçilikle girer, becerisi geliştikçe ustalaşmaya başlar. Kısacası sanayi sitesinde her koldan iş yerine ve her branştan işçiye rastlamak mümkün.

Evrensel’in haberine göre sanayi sitesinde evine ekmek götürmek için gün doğumundan gün batımına kadar çalışan işçiler arasında taşıma işçileri de yer alıyor. Sanayi sitesinde gezinirken ziyaret ettiğimiz taşıma işçilerine ambarlarında mola vermişken konuk olduk. Kendi deyimleriyle ‘dünyanın yükünü’ taşıyan bu işçiler, “Kargoyla işi olmayan hiç kimse yoktur herhalde” diyerek gülüşüyorlar. Evrensel gazetesini biliyorlar, okumuşlar. Bu nedenle rahat rahat konuşuyorlar bizimle. Yine de “İsmimiz ve resmimiz çıkmazsa iyi olur” diyerek işten atılma korkularını ifade ediyorlar. Çünkü yaşadıkları sıkıntıların duyurulmasının patronları açısından iyi olmayacağı kanaatindeler.

‘KUDUZ BİR KÖPEĞİN KAFASI, ÖLMÜŞ BİR İNEK…’

İşçilere, “Neler taşıyorsunuz” diye sorduğumuzda, “Çok değişik şeyler taşıyabiliyoruz. Mesela kuduz bir köpeğin kafası çıktı bir kargoda” cevabını veren bir işçi, kuduz aşısı olduklarını anlatıyor. Taşıdıklarına örnekler veren diğer bir işçi ise, “Bir kargoda ölmüş inek çıktı. Bunlar haricinde iğneden ipliğe ne varsa taşıyoruz” diyor.

Bunların yanında yaşam koşullarının zorluğuna da değinen kargo işçileri, “Sadece bizim için değil. Herkes için yaşamak çok zor. Sabah 6 buçukta işe başlıyoruz. On saat çalışıyoruz. Bazen gece geliyoruz sabaha kadar çalışıyoruz. Her gün iki saat fazla çalışıyoruz ama fazla mesai almıyoruz. Bordromuzda 2 ile 7 saat arasında fazla mesai yazılıyor en fazla. Fazla mesai ücreti de ayda 75 lirayı geçmiyor. Yine bordromuzda maaşımız üç binin üzerinde gözüküyor. Ancak elimize geçen para maaşımızın yarısı bile değil. Dünyanın yükünü taşıyoruz ancak açlık sınırında yaşıyoruz” diyorlar. Bir işçi, “Ayda bin beş yüz lira elime geçiyor. Yetmiyor ama işimden de olmak istemiyorum. Gelecek korkum var. Hepimizin var. İyi yaşamak istiyoruz. Herkes iyi yaşasın” diyor.

Yedi lira yemek parası aldıklarını da sözlerine ekleyen taşıma işçileri, “Sözde nisanda zam yapacaklardı. Ama mayısa sarktı. Verecekleri bir kaç kuruş. Onu da erteleyip duruyorlar. Geçen yıl yirmi beş kuruş zam yaptılar. Bu yıl da farksız olmayacak ama yine hakkımız olanı istiyoruz” diye anlatıyorlar. Yemek kartları konusunda söz alan bir diğer kargo işçisi ise şunları söylüyor: “Yemek parası için bize bir kart veriyorlar. Günde yedi liradan ayda iki yüz lira. Bir yemek on iki – on üç liradan aşağı değil. Ama bize yedi lira reva görülen. Bu kartlar sadece bir markette kullanılabiliyor. O market de normal fiyatların üstünde oluyor, daha pahalıya alıyoruz. Tüm ihtiyaçlarımızı”

İŞÇİLERİN TATİL KÖYÜ: KENDİ KÖYLERİ 

İşçiler ekonomik sıkıntılarından dolayı hiç bir sosyal faaliyetlere katılmadıklarını sözlerine ekliyorlar. Hayallerini sorduğumuz bir işçi, “Benden çok eşim bir tatil hayal ediyor. ‘Şöyle Bodrum’a, Marmaris’e gitsek’ diyor ama çok zor. Köyden başka bir yere götüremem seni diyorum” sözleri işçiler arasında gülüşmelere neden olurken, herkesin ancak kendi köyünde tatil yapabildiğini ekliyor.

Bir diğer taşıma işçisi ise en son sinemaya gitme tarihini hatırlamaya çalışırken şunları söylüyor: “Malatya’ya gitmiştim. Harry Potter izlemiştim ama nasıldı hatırlamıyorum bile.”

diren emek

Exit mobile version