Site icon Rojnameya Newroz

“İYİ” PAPA MI?!-1

“Yüreğin soğuksa,

güneş de ısıtamaz.”[1]

 

Papa Benediktus’tan (ya da önceki Papa II. Jean Paul’den) sonra Vatikan’da ikamet eden Papa Francesco, “iyi” Papa mı?

Kanımca değil. Papalık kurumunun “iyi”si olmaz/ olamaz. Çünkü orası Vatikan’dır…

Tam da bu noktada Mohandas Karamchand Gandhi’nin, “Çoğunluğun onayı yanlışı doğru yapmaz,” saptamasının altını çizerek, Immanuel Wallerstein’ın, “Katolik olmayanlar kimin Papa olacağını umursamalı mı? Elbette,”[2] saptamasını paylaşmadığımızı belirtelim.

Vatikan, yani Papalık kurumu, “Duymak istemeyen kadar kötü sağır yoktur,” diyen İtalyan atasözünün işaret ettiği gerçek temelinde ve Paulo Freire’nin, “Ezilenler, durumlarının nedenlerinin farkına varmadıkça, sömürülmelerini kaderci bir şekilde ‘kabul’ ederler,”[3] saptaması eşliğinde irdelenmelidir.

Yani aslî olan, öne çıkarılmak istenene feda edilmemelidir…

 

ASLÎ OLAN

 

Hıristiyanlığın Katolik mezhebinin devleti Vatikan yeni devlet başkanını seçti. Josef Ratzinger’in istifasından sonra, dünyanın bu en küçük ülkesinin (nüfusu sadece 993 kişi) devlet başkanlığına ilk kez Avrupa dışından; Arjantinli, faşist darbecilerin işbirlikçisi Jorge Mario Bergoglio seçildi. İlk kez Avrupa dışından bir papa seçilmesi elbette dikkate değer…

1999’da Venezüella’dan başlayan halkçı hükümetler dalgası sadece sermayeyi, emperyalistleri değil aynı zamanda Katolik kilisesini de tedirgin ediyor.

Nasıl ki, Polonyalı Papa II. Jean Paul’e Doğu Bloku’na karşı mücadele misyonu biçildiyse Arjantinli Francesco I’e de kıta genelinde yoksulluk sorununu işleyen sola karşı mücadele misyonu biçilmiş görünüyor.

Ne de olsa yeni papanın Arjantin sermayesine ve cuntacı generallere hizmette yeteri kadar tecrübesi bulunuyor. Ne var ki, Latin Amerika’da geniş kitlelerin boş lafa karnı tok. 5 Mart 2013’de kaybettiğimiz Chávez’in açtığı yol, “yoksulluk edebiyatı” yapan Francesco I’in misyonunun boşa çıkacağını şimdiden gösteriyor.

Yeni Papa Francesco’nun, Cizvit oluşu kimileri için önemli. İlk kez bir Cizvit papa oldu. Burada, Cizvit Tarikatı’na kısaca eğilmek yararlı olabilir. Tarikatın kurucusu, Latince adıyla Ignatius of Loyola (Baskçası Inigo Loiolakoa) 1491-1556 yılları arasında yaşıyor.

Pamplona Savaşı’nda oldukça ağır yaralanıyor ve köyü Loyola’ya, aile evine -sonradan kilise olacak- çekiliyor ve Cizvit Tarikatı’nı (Society of Jesus) kurarak “kendini Tanrı’ya adıyor”. Çalışma ve yaşam biçimi, Franciskan Tarikatı’nın kurucusu Francis’e büyük benzerlikler gösteriyor. Bilgiye önem veriyor, kurduğu okullarda dönemin en iyi hocaları görev görüyor ve 90 dolayında dil ve lehçede (Çince ve çeşitli Kızılderili dillerinde bile) eğitim veriliyor.

Cizvitler, misyonerliğe yenilikler getiriyor ve Hıristiyanlığın -sonradan Katolikliğin- “küreselleşmesine” önemli katkılarda bulunuyorlar. Cizvit misyonerleri gittikleri ülkelerde yerel halka başarıyla uyum sağlıyorlar ve misyonlarını böylelikle en iyi şekilde yerine getirdiklerine inanıyorlar. Yeni Papa hem Cizvit, hem de Hıristiyanlığın, yoksullara yönelik en önemli tarikatının kurucusu olan Francesco’nun adını ilk kez alan bir papa. Avrupa medyasında yapılan yorumlarda, İtalyan göçmeni bir aileden gelen Buenos Airesli Papa’nın özellikle pedofili konusunda kan kaybına uğrayan Katolik Kilisesi’ne yoksulların desteğini almada önemli yararlar sağlayabileceği belirtiliyor.

Ucuz uçuş yapan “low cost havayollarına” göndermeyle “low cost papa/ ekonomik sınıf papa” sıfatını kazanan I. Francesco, tarih sahnesinde yer alırken unutulmaması gereken şeyler var! Mesela “Yeni Papa’nın Arjantin’deki ‘Kirli Savaş’ dönemine ilişkin geçmişini Ernestro Semán’ın ortaya çıkardı”ğı gibi…

Bu, esasa ilişkin, yani aslî gerçeği gözden kaçırırsanız; “tevazu”, “sadelik” nişanı olarak I. Francesco adını alan Papa Jorge Mario Bergoglio’yu kavrayamazsınız…

Bu “yenilikçi zarf”ı bir yana bırakıp “mazrufa” baktığımızda çok muhafazakâr bir içerikle karşılaşıyoruz: Eşcinsel evlilikler, kürtaj gibi polemik yaratan konularda Bergoglio’nun duruşu önceki papalardan ayrışmıyor. Vatikan uzmanları, Bergoglio’nun doktrinde, selefi olan muhafazakâr papa Ratzinger’in devamcısı olacağını söylüyor.

Tıpkı Tomasi di Lampedusa’nın dediği gibi…

“Leopar” isimli unutulmaz romanında statükoculuğun felsefesini; “Her şeyi, aslında her şeyin olduğu gibi kalması amacıyla değiştirmek” diye ifade eder ya Lampedusa…

Vatikan da Bergoglio ile her şeyi değiştiriyormuş gibi yapıp statükoyu olabildiğince korumaya çalışacaktır.

Kolay mı? Bugün dünyada yaşayan yaklaşık her altı insandan biri Katoliktir. Katolikliğin merkezi ise bağımsız bir devlet olan Roma’daki Vatikan’dır. Bir anlamda Katoliklerin dinsel “devlet başkanı”(!), papalık kurumu önemlidir.

XIX. yüzyılda İtalya’dan göçmüş bir aileden gelen Kardinal Bergoglio’nun babası demiryolcu, annesi ev hanımı idi. Kendisi kimya mühendisliği eğitimi gördü. Geçirdiği hastalık sonrasında iltihaplanan bir ciğeri alındı. Bu olaydan sonra papaz olmaya karar verdi.

Arjantinli insan hakları savunucusu olan bir avukat, Bergoglio’yu 1976 yılında bir Cizvit papazının kaçırılarak işkenceyle öldürülmesi olayında askerlere yardım ettiği suçlaması ile dava etmişti. Hakkında yazılan bir kitapta ise “faşist Arjantin diktasına” yardım ettiği vurgulanmıştı. Cizvit papazı ve Amerika’dan seçilen ilk papa olarak Bergoglio’nun, ülkesinde gösterişten uzak bir yaşam sürdüğü, kiliseye ve çeşitli etkinliklere makam arabası yerine otobüsle gidip geldiği, yoksullara yardımda öne çıktığı bildiriliyor. Aşırı zenginliğin, toplumun yapısında yarattığı büyük boşluğu “ahlâksızlık, adil olmayan bir durum olarak” tanımladığı anımsatılıyor.

Hatırlanacağı üzere Alman kökenli Papa XVI. Benedict yüzyıllar sonra istifa eden ikinci papa olmuştu. İstifasında Vatikan içinde din adamlarının “eşcinsellik ve çocuklara taciz” olaylarına ilişkin raporun ve Vatikan Bankası’nda “kara para aklamaları” gibi suçlamaların etkisi olduğu söyleniyor. Sekiz yıl görev yapan XVI. Benedict, Vatikan Bankası’nın başına bir Alman soylusunu getirmişti. Bu olaylar dünya basınına “VatiLeaks (Vatikan sızıntıları)” olarak yansımıştı.

2005 seçiminde Bergoglio, kendisine oy verilmemesini istediği hâlde, XVI. Benedict’ten sonra ikinci olmuştu. Şimdi, Papa 1. Francesco’nun bu suçlamaların çözümünde nasıl etki yaratacağı merak ediliyor. Vatikan’ın “bakanlar kurulu” niteliğindeki “Curia”nın oluşumuna etki gücü bu düşüncelerin ilk ipuçlarını verecektir.

İlginç olan, yeni papa kendi isteği ile “yaşlılığını” gerekçe göstererek Arjantin kilisesinin başından 28 Şubat 2013’de ayrılmıştı. Şimdi böylesine bir gerekçeye sahip kişinin bu sorumlulukları nasıl yükleneceği soruluyor.

Bu seçimin ABD ve kapitalizm düşmanı, Latin dünyasında “yoksullar” arasında devrim yaratan Venezüella Cumhurbaşkanı Hugo Chávez’in ölümünden hemen sonraya rast gelmesi ilgi çekicidir. “Yoksullara yardımla” tanınan yeni papanın “yoksulların Aziz’i Francis’inin adını almasının bir rastlantı olamayacağına” inanılıyor.

Güney Amerika’da Chávez’in boşalttığı “siyasal düşüncenin” yerine 1. Francesco’nun “dinsel söylemlerinin” geçeceği, böylece ABD düşmanlığının temizlenmesi yolunda önemli adımlar atılacağı ve bu nedenle 76 yaşındaki 1. Francesco’nun “geçici” görevinin gerçekte Güney Amerika’ya yönelik olacağı düşünülebilir.

Bu seçim konusunda ilk tepki ABD Başkanı Barack Husein Obama’dan “Tarihsel bir gün. Yeni papa yoksulların savunucusu olacaktır,” açıklamasıyla gelmesi de ayrıca düşündürücüdür.

 

“YENİ(LİKÇİ)” SÖYLEM

 

“Yeni” Papa’nın “yeni(likçi)” söylemi egemen(lik)lerin en büyük sermayesi olarak sunulmaktadır.

  1. i) Almanya’da kilisenin parasıyla yaptırdığı 31 milyon Euroluk lüks konut nedeniyle tepki çeken Katolik Psikopos’un görevi askıya alındı. Kararı, bizzat Papa Francesco verdi. Psikopos, kilisenin parasıyla kendisi için yaptırdığı 31 milyon Euroluk konut ve lüks harcamaları nedeniyle tepkilerin odağındaydı…[4]
  2. ii) Papa Francesco başladığında “derin Vatikan” denen, başbakan yetkisine sahip Kardinal Bertone’yi tasfiye etti. Vatikan’ın “iki numaralı” koltuğunda 31 Ağustos 2013’de değişiklik yapıldı. 2006’dan beri Vatikan Devlet Sekreterliği (Başbakan) görevini yürüten Kardinal Tarcisio Bertone’nin istifa ettiği, yerine İtalyan başpiskopos Pietro Parolin’in getirildiği açıklandı. Papa Francesco’nun istifayı kabul ettiği belirtildi. 2002-2009 yıllarında da Devletlerarası İlişkiler Bakanlığı’nda bakan yardımcısı olan, Venezüella’nın Papalık Elçisi Parolin, görevine 15 Ekim 2013’de başlayacak. 58 yaşındaki Parolin’in pedofil rahipler ve yolsuzluklarla zor günler geçiren Vatikan’daki reformlara yardımcı olacağı söyleniyor…[5]

iii) 7 Eylül 2013 günü Suriye, Ortadoğu ve dünya barışı için oruç tutan Papa Francesco, 8 Eylül 2013 tarihli pazar duasında ise silah tüccarlarını hedefine koydu. Suriye’de kimyasal silah kullanımını kınayan ve 100 bine yakın Katolik ile birlikte barış için dua eden Papa, geleneksel Angelus Duası’nda şunları söyledi: “Bu savaşlar, sorunları çözmenin savaşı mı, yoksa silahlarını satmak isteyen tüccarların savaşı mı? Kardeş katline ve bunu gerçekleştirmek için kullanılan yalanlara; şiddetin her türlüsüne, silahların yayılmasına ve yasadışı silah ticaretine karşı çıkın. Bunlar, barış ve kamu yararının dışındaki çıkarları izlemeden, hep birlikte ve kararlılıkla mücadele edilmesi gereken düşmanlardır”…[6]

  1. iv) Güçsüz ve yoksullar başta olmak üzere Tanrı’nın yarattığı tüm insanları şefkatle kucaklaması gerektiğini belirten Papa Francesco, “Tanrı’nın yarattığı kâinat, çevre ve insanlığın korunması’ mesajını verdi: “Gerçek güç hizmettir, emektir. Şefkat ve iyilikten kopmayın. Bugün bu kadar karanlığın arasında umut ışığı görmeye ve başkalarına umut veren kadın ve erkekler olmaya ihtiyacımız var. Tanrı’nın yarattığı her erkek ve kadının korunmasına, umudun ufkunun genişletilmesine ve ışığın kara bulutlar ardından süzülmesine izin vermeliyiz,”[7] dedi…
  2. v) Papa Francesco, Katolik kilisesinin inancı gösteren “dar görüşlü kurallara” fazlaca takılıp kaldığını, bunun yerine kürtaj, eşcinsellik, doğum kontrolü gibi konular konuşulurken din adamlarının kınayıcı bir üslup yerine şefkatli bir konuşmayı tercih etmesi gerektiğini söyledi. Yine 16 ülkede Cizvit dergilerinde yayımlanan söyleşisinde Papa “Yeni bir denge bulmamız gerekir, yoksa kilisenin ahlâk temeli, kâğıttan ev gibi yıkılır,” dedi[8]ve ekledi: “Eşcinsellere kapımız açık olmalı”[9]
  3. vi) Papa Francesco ‘La Republica’ kurucularından Eugenio Scalfari’ye yazdığı açık mektupta, inançsızların vicdanlarını takip ettikleri sürece Tanrı tarafından affedileceklerini belirtti. Vatikan muhabirlerinden Robert Mickens, Papa’nın bu açıklamasının Katolik Kilisesi’nin köhne imajını değiştirmek istemesinin bir kanıtı olarak görülebileceğini söyledi. Selefi Papa XVI. Benedict’in sahip olduğu tutucu imajı Papa Francesco’nun yıkmak istediğini belirten Mickens, “Francesco hâlen muhafazakâr ancak bu açıklamaları dünyayla kurmak istediği anlayışlı bir diyaloğun göstergesi,” dedi…[10]

vii) Katolik dünyasının ruhani lideri Papa Francesco, 19 Mart 2013 günü Vatikan’da yapılan resmi papalık ayininden sonra 20 Mart 2013’de ikinci kez biraraya geldiği Fener Patriği Bartholomeos’a “Kardeşim” diye hitap etti…[11]

viii) 29 Mart 2013’de Paskalya yortusu öncesinde yapılan ayin ve törenlerde Papa Francesco, başta Müslümanlar olmak üzere tüm dünyaya dostluk mesajı verdi…[12]

  1. ix) “Yeni Papa I. Francesco, Fellini’nin filmlerini sevdiğini açıkladı”… [13]

Özü biçime kurban edenler için ne kadar “şaşırtıcı”(!?) değil mi?

Ama kazın ayağı hiç de öyle değil. Çünkü “yeni”nin eski(meyen) şeceresi herkesin bilgisi dahilinde…

 

“YENİ”NİN ESKİ(MEYEN) ŞECERESİ

 

Evet bilmeyen, görmeyen yok: Francesco; papalık balkonuna çıktığı andan itibaren, olağanüstü bir “iletişimci” olduğunu kanıtladı. Gaflarıyla ünlü selefi Papa Benediktus, benzerine az rastlanan bir halkla ilişkiler badiresiydi. Ağzını açarken yaptığı İslâm karşıtı konuşmalarla aldığı yoğun tepkiler hâlâ hatırlarda… Benediktus’tan önceki Papa II. Jean Paul gerçi, “pi-ar” sanatının pirini bilirdi. Ama o da aşırı şovmendi!

Francesco, kendisini hiç zorlamadan, insanlarla haşır neşir olabilen çok doğal bir iletişimci! “Aziz Petrus” katedralinin balkonundan alçakgönüllü hatırşinaslıkla dile getirilen bir “iyi akşamlar”/ “günaydın” dileği, İtalyan halkının birkaç günde hemen “Papa işte budur!” demesine yetti.

Faşist geçmişe aldıran pek yok… Papanın, Vatikan’ın gösteriş sembollerini dışlayan bir sadelik içinde yaşaması; lüks Mercedes’ler yerine minibüslere iltifat etmesi, korumaları by-pass’layıp halkı kucaklaması, papalık ismi olarak; “fakirler ve doğanın koruyucu azizi” bilinen Aziz Francis’in adını alması, İtalyanların gönlüne giden yolu kısalttı.

Kimilerince faşist Arjantin cuntasına zamanında omuz vermekle suçlanan papanın, geçmiş günahları orada burada yazılıp çizilse de, kimse artık 30 yıl öncesinin bilançolarıyla pek meşgul değil.

Seküler Avrupa’yı “yeniden Hıristiyanlaştırmak” kaygısıyla, Katolikliğin güçlü olduğu Güney Amerika’dan bilhassa seçilip Vatikan’ın başına getirilen papanın, ilk önceliği “Katolikliği yeniden yaymak misyonu” şeklinde belirleniyor.

Eski Kıta’dan vaktiyle “yeni dünya”ya gidip Latin Amerika’yı “Hıristiyanlaştıran” Cizvitler gibi; Katolik kilisesinin bu ilk Cizvit papası bu kez “yeni dünya”dan gelip “Eski Kıta”yı Hıristiyanlaştırmayı misyon ediniyor.

Bir kere daha tekrarlayalım: 76 yaşındaki yeni papa, 1998 yılında Buenos Aires başpikoposu seçilmiş, 2001 yılında ise kardinalliğe yükselmişti. Bir İtalyan demiryolu işçisinin beş çocuğundan biri olarak Buenos Aires’te dünyaya gelen Bergoglio, kiliseye 1958’te katılmıştı. Felsefe, psikoloji ve edebiyat eğitimi alan Bergoglio, 1969’da papaz olmuştu. Papa I. Francesco, Arjantin’de işine otobüsle gitmesiyle ve yemeklerini yapmasıyla da tanınıyor. Papa I. Francesco daha önce basına mesafeli tutumu ve röportaj vermeyi kabul etmemesiyle de ünlü.

Yeni papa ülkesi Arjantin’de hükümetin 2010 yılında eşcinsellerin evliliğine izin veren yasa tasarısına karşı yürüttüğü güçlü muhalefetle de tanınıyor. 22 Temmuz 2010’dan itibaren eşcinsel evliliklerin serbest olduğu Arjantin’de Bergoglio’nun çıkışları Devlet Başkanı Cristina Fernandez de Kirchner tarafından “Ortaçağın engizisyon mahkemelerini hatırlatıyor” şeklinde eleştirilmişti.

Kürtaj ve ötenazi haklarına da karşı olan Bergoglio’nun, 1976’da darbeyle ülkenin başına geçen Jorge Rafael Videla rejimiyle olan yakın ilişkileri son günlerde sıkça dile getirilmekte.. Bergoglio, 2005 yılında, 1976’da cuntanın 2 rahibi kaçırmasına yardımcı olmakla suçlanmıştı.

Papa Francesco’nun 70’lerin sonundaki cunta iktidarı esnasında sol eğilimli bazı rahipleri korumadığı ve hatta kaçırılıp işkence gören iki rahibi tabiri caizse aslanların ağzına attığı ileri sürülüyor.

Kaçırılan rahiplerden biri 2000 senesinde ölmüş ve ölene kadar da yeni Papa’yı suçlamaya devam etmiş. Kız kardeşi mücadelesine hâlâ devam ediyor. Diğer rahip ise bugün Almanya’da bir manastırda inzivaya çekilmiş ve konunun kendi açısından kapandığını söylüyor.

Askeri dönemi yargılayan mahkemeler Papa Francesco’yu tanık olarak dinlemek istediklerinde bu talepleri iki defa reddedilmiş…

Arjantin Katolik Kilisesi ise cunta döneminde generallerle yaptığı işbirliğinin ve sessizliğinin ağır suçluluğu altında. 2000’li yıllarda kilisenin iki defa af dilemesi dahi bu suçluluğu pek azaltmışa benzemiyor.

Cinsellik, kürtaj, doğum kontrolü, eşcinsel evlilik konularında muhafazakâr görüşleriyle tanınan yeni papa 2010’da eşcinsellerin evlat edinmesini çocuklara karşı ayrımcılık olarak nitelemiş, Arjantin Devlet Başkanı Cristina Fernandez Kirchner bu sözlere sert tepki göstermişti.

Bergoglio’nun papa seçilmesinin, Arjantin’de yeni başlayan “Akbaba Operasyonu” davasıyla ilgili olduğu, seçilmesinde ABD’nin etkisi bulunduğu da savunuluyor. 70 ve 80’li yıllarda Latin Amerika’daki ABD destekli diktatörlüklerin koordineli olarak yürüttükleri “Akbaba Operasyonu” ile on binlerce muhalif kaçırılmış, işkence görmüş ve öldürülmüştü. Operasyon çerçevesinde binlerce muhalif, uçaklardan okyanusa atılarak katledilmişti.

Arjantin ve bütün Latin Amerika’da kamuoyu üzerinde büyük etkisi olan Katolik Kilisesi’nin başına Arjantinli bir papanın getirilmesinin, 5 Mart 2013’de başlayan davada yargılananların alacağı cezaları etkileyeceği öne sürülüyor. Yeni papa, 2 Nisan 2012’de Falkland Savaşı’nın başlamasının 30. yıldönümündeki ayinde de, İngiltere’yi Falkland Adaları’nı işgal etmekle suçlayarak dikkatleri üzerine çekmişti. Bergoglio ayinde, İngiltere’ye karşı “vatan savunması” savaşında ölenler için dua etmişti.

Özetin özeti: Yeni Papa’nın Arjantin’de 1970’lerin ortasında darbeci askerleri desteklediği ve insan hakları ihlâllerine karıştığı iddiası ise Vatikan tarafından reddedilip, sözcü, bunları, ‘Kilise düşmanı solcuların karalama kampanyası” diye nitelese de; Papa Bergoglio’nun 30 bini aşkın insanın kurban gittiği kirli savaşta cunta ile ilişkileri hâlâ tartışılıyor ve daha tartışılacak gibi duruyor…

 

1 Kasım 2013, Ankara.

yazının dezamı için tılayın

http://rojnameyanewroz2.com/%E2%80%9Ciyi%E2%80%9D_papa_m%C4%B1!__2___temel_demirer-haberi-TR-264-4.html#.UscgLtJdXJg

N O T L A R

[1] Laz (Migrel) Atasözü.

[2] Immanuel Wallerstein, “Yeni Papa’dan Bize Ne?”, 13 Mart 2013… sendika.org, 13 Mart 2013… http://www.sendika.org/2013/03/yeni-papadan-bize-ne-immanuel-wallerstein/

[3] Paulo Freire, Ezilenleri Pedagojisi, çev: Dilek Hattatoğlu, 9’uncu baskı, Ayrıntı Yay., 2013, s.42.

[4] “Papa Tartışılan İsmi Askıya Aldı”, ntvmsnbc, 24 Ekim 2013… http://www.ntvmsnbc.com/id/25474273/

[5] “Vatikan’da Devrim Gibi Atama”, Hürriyet, 1 Eylül 2013, s.24.

[6] Esma Çakır, “Papa: Suriye’de Savaş, Silah Tüccarları İçin”, Hürriyet, 9 Eylül 2013, s.20.

[7] “Papa: Güçsüzlerle Yoksulları Koruyun”, Radikal, 20 Mart 2013, s.16.

[8] “Papa: Yeni Bir Denge Bulmamız Gerekir”, Cumhuriyet, 21 Eylül 2013, s.13.

[9] “Eşcinsellere Kapımız Açık Olmalı”, Taraf, 21 Eylül 2013, s.3.

[10] “Papa: Cennete Gitmek İçin Tanrı’ya İnanmak Zorunda Değilsiniz”, Hürriyet, 12 Eylül 2013… http://www.hurriyet.com.tr/planet/24698159.asp

[11] Reha Erus – Esma Çakır, “Bartholomeos’a ‘Kardeşim’ Teşekkürü”, Hürriyet, 21 Mart 2013, s.15.

[12] Övgü Pınar, “Papa’dan ‘Müslüman Kardeşlerim’ Mesajı”, Milliyet, 31 Mart 2013, s.28.

[13] “Papa’dan Tescilli Fellini Filmleri”, Taraf, 4 Ekim 2013, s.16.

Exit mobile version