Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
İstiklal Mahkemeleri savaş şartlarında, “asker kaçaklarını yargılamak, bozgun, yağma, casusluk, vatana ihanet olarak kabul edilen suçları” önlemek amacıyla meclis tarafından özel kanunla kurulduğu söylense de asıl amaç her türlü muhalefeti ezme, sindirme, ortadan kaldırmak için kurulan ve Uğur Mumcu’nun tabiriyle anti demokratik mahkemelerdi.
Şark İstiklal Mahkemelerine hükümetin sahip olduğu yetkilerden daha fazla yetki verilmişti. Hükümetin sahip olmadığı idam (adam asma) yetkisine Şark İstiklal Mahkemeleri sahipti. Hiçbir delile ihtiyaç duymadan “astığı astık, kestiği kestik”ti. Kararları sorgulamadan derhal uygulanabilmesi yetkisi verilmişti. Avukat bulundurma hakkının olmaması, temyiz hakkının bulunmaması bu mahkemelerin haksız, hukuksuz, kontrolsüz bir güç olduğunun en önemli kanıtıdır.
Bu mahkemeler özel bir kanunla kurulmuşlardı. Üyeleri hukukçu değildi. İdam kararları TBMM denetiminin dışında tutuluyordu.
Şark İstiklal Mahkemesi Şeyh Said olayı sonrasında kurulmuştur. Şeyh Said ve 46 arkadaşı idam edildi.
1926 tarihinde Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’e düzenlenen İzmir Suikastı girişimi ile ilgili tutuklanan Kazım Karabekir İstiklal Mahkemesinde idamla yargılandıysa da halktan ve ordudan gelen tepkiler üzerine beraat etti.
Teali İslâm Cemiyeti’nin başkanı Atıf Hoca vatan hainliği suçlamasıyla suçlanarak idam edilmiştir.
Aydınlar Ocağı’nda konuşan Prof. Dr Caner Arabacı Konya İstiklal Mahkemelerinde yargılanan 17 bin 671 kişiden 6 bin 529’unun idam edildiğini dile getirmiştir.
İstiklal mahkemeleri halkın benimsemedikleri inkılapları halka zorla kabul ettirmek için baskı aracı olarak kullanılmışlardır.
25 Kasım 1925 tarihinde mecliste kabul edilen Şapka Kanunu’nu kabul etmeyenler birçok ilde protesto gösterilerinde bulundular. Erzurum’da protesto gösterilerine katılanlardan 13 kişi idama mahkum oldu.
Kayseri’de 5 kişi idama mahkum edildi.
Sivas’ta duvarlara şapka aleyhine afiş ve bildiri asılması nedeniyle şehrin bütün muhtarları tutuklandı, suçsuzluğu anlaşılan berat etti; ulemadan İmamzade Mehmet Necati Efendi ile Abdurrahman Efendi idama mahkûm edildi.
Rize’nin Güneysu bölgesinde 143 kişi tutuklandı. Tutuklananlar dan 8 kişi okuma yazma bilmediğinden mütevellit kendini savunamadı ve idam edildi.
Maraş’ta Camii-Kebir etrafında toplanıp “Şapka istemeyiz” diye bağıranlar tutuklandı, 5 kişi idama mahkum edildi.
İstanbul’da özellikle Fatih semtinde yaptıkları konuşmalarla halkı isyana teşvikle suçlanan çok sayıda kişi tutuklandı ve sanıklar Ankara’da yargılandı. (Vikipedi – Şapka Devrimi)
Bu mahkemelerin zorba hukuk tanımaz kararlarını en iyi anlatan olay Kürt çoban Memo’nun hikayesidir. Memo Türkçe bilmemektedir. Sokağa çıkma yasağı olduğu bir gün sokağa çıkıyor ve gözaltına alınıyor. Mahkemeye sevk edilen Memo duruşmada hakimin hiçbir sorusuna cevap verememektedir. Hakim heyete dönerek “inatçı bir isyan lideri öyle ki cevap bile vermiyor” diyerek hiddetleniyor. Kürt olan mahkeme mübaşiri mahkeme başkanının kulağına eğilerek, efendim durum sandığınız gibi değil, bu bir çoban, Türkçe bilmediği için sizin dediklerinizi anlamıyor bu nedenle size cevap vermiyor, demesi üzerine hakim:” Bu daha da önemli bir sebep, Türkçe bilmeyenin vatana ve millete bir hayrı olmaz, idamına karar verilmiştir” der ve bu karar sonucu henüz 16 yaşında olan çoban Memo idam edilir.
Şark İstiklal Mahkemelerinin hükümetleri ve meclisi aşan yetkilere sahip olması gücünü Mustafa Kemal’in şahsından almaktaydı. Mustafa Kemal 16 Ocak 1923 yılında İzmit’te bir konferansta şöyle demişti: “İnkılabın kanunu mevcut kanunların üstündedir” (Latif Epözdemir)
İşte Memoların ve Hassoların kaderini belirleyen inkılaplar, yasalar, kanunlar.
Cumhuriyet tarihi boyunca İstiklal Mahkemeleri çeşitli isimler (DGM gibi) alarak günümüze kadar gelmiştir. Günümüzdeki mahkemelerde Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararları tanımıyorlar.
Bu ülkede tarih tekerrürden ibarettir. Hiçbir olaydan ders alınmaz.