HİÇ BİR DÜŞÜNCE, İNANÇ, EKONOMİK ÇIKAR YAŞAMDAN DAHA DEĞERLİ DEĞİLDİR!
“Yeryüzüne yağan pamuk bu gece ay ışığı altında oynaşıyor, geceye ruhani bir hava veriyordu; sanki gökyüzünde tek bir bulut parçasının olmadığı bu yaz gecesinde dolunayın altında mucizevî bir şekilde kar yağıyordu. Derin dinsel bir duygusallıkla yağan pamuk yağmuruna, ekin tarlalarına, kapkara bir gölge gibi görünen ağaçlara baktım, rüzgârın açık penceremden içeri taşıdığı büyülü kokuyu ruhumun derinliğine çekerek sarhoş oldum. Ekin tarlalarının bittiği noktada üst üste yığılmış tepeler bu gece insana ölümü, doğanın olağanüstü büyüleyici, korkutucu, esrarengiz gücünü göstermek istiyordu sanki. Bu devasa sessizliğin, ıssızlığın derinliklerinde köye yayılan anlaşılmaz korkuyu somut bir varlıkmış gibi ruhumun en derinliklerinde hissediyor, saçlarımın teline kadar bu duyguyla ürperiyordum. Artık kendimi tedirgin hissetmiyordum; bütün yapraklarıyla kendisini bu gece esen rüzgârın, pamuk yağmurunun kollarına bırakmış ağaçlar gibi tutkuyla, coşkuyla penceremin önünde uzayıp giden hayata baktım.”
Yukardaki paragraf Metin Aktaş’ın Aram Yayınlarında yayınlan UZUN YAZ romandan alındı. UZUN YAZ romanı yazarın yayınlanmış on beşinci romanı. Romanlarında ülkemizde yaşanmış toplumsal trajedileri, toplumun alt kesiminden insanların yaşamlarını anlatan yazar UZUN YAZ romanında dünyanın, ülkemizin ve tüm canlıların önemli sorunu olan çevre sorununa ve kültürler arasın kavgalara parmak basar.
Kapitalist iktidarlar para kazanmak için doğayı acımasız bir şekilde yok ediyor, insan ırkıyla birlikte yeryüzünde yaşayan canlı türlerin soyunu kurutuyor, tüketim değeri olmayan her şeyin yok edilmesi gerektiğini insanlara tartışmasız bir gerçekmiş gibi kabul ettiriyor… Çağımızda meşru kabul edilen bütün düşünceler, inançlar kapitalizmin hizmetinde. Kapitalist iktidarlar bu gayri insani ahlakını insanlara kabul ettirmek için her şey yapılıyor. Bu acımasız politikalar sonucu denizler nehirler, göller kirletiliyor, ormanlar yok ediliyor üretime uygun topraklar betonlaştırılıyor, yeryüzünde yaşayan canlı türleri yok ediliyor. Bu gün doğu toplumların önemsemediği bu çevre soru insanoğlun en önemli sorunlarından biridir. Bu sorun çözülmediğinde yeryüzündeki yaşam yok olacaktır.
Çarpıcı bir öykü; kızı Türkiye kökenli Dersimli bir gençle evlenmek isteyen yabancı düşmanı bir alman doktor kadının Türkiye de Dersime gelen kızıyla bir yaz yolu, elektriği, telefonu olmayan doğanın henüz tahrip edilmediği Küçük bir köyde kendi geleneksel yaşamlarıyla yaşayan Alevi Kürtlerin arasında bir yaz yaşadıklarını anlatır. Otuz yıldan fazla bir zamandır “düşük yoğunlukta ”savaşın sürdüğü bu topraklarda insanlar çok zor şartlarda yaşamaktadır. İktidar bu köyde altın madenini işletmek, ırmakların üzerinde barajlar yapmak istemektedir. Altın madenin üretime açılmasıyla, ırmakların üzerinde barajların yapılmasıyla doğanın yok olacağını bilen halk buna karşı çıkar. Bu karşı çıkmamın bedeli ağır olur. Halkı çok kötü günler beklemekte… Bir anda kendini bu mücadelenin içerisinde bulan Alman kadının hayatı altüst olur.
Onu hayal edemeyeceği sürpriz beklemektedir bu küçük köyde. Düşmanlık duygularıyla geldiği bu köyde yaşadıkları hayatını altüst eder. Müthiş bir öykü güçlü bir edebiyat! Büyüsü bozulmasın diye öyküyü anlatmayacağım size. Çünkü okuduğunuzda etkisinde kurtulamayacağınızı biliyorum. Yazar UZUN YAZ romanında sadece çevre sorununu değil softalaşmış kapitalist iktidarın çıkarı için halka yaptığı zulmü, batı toplumlarıyla, doğu toplumları arasındaki kültürel farklılıkları öykünün içerisinde bize anlatır. Hangi kültürden, inançtan olursak olalım öncelikle insanız. Hiçbir düşünce, inanç ekonomik çıkar yaşamdan daha değerli değildir.
İnsanoğlun henüz doğaya hâkim olmadığı doğanın henüz kapitalist iktidar tarafından tahrip edilmediği bu küçük köyde yaşayan insanların hayatlarını, düşüncelerini, inançların anlatır UZUN YAZ romanında. UZUN YAZ ROMANI insan ve doğanın çığlığıdır. Bu çığlığı duyun!