Site icon Rojnameya Newroz

İNKARIN SÜRDÜRÜLEMEZLİK HALİ… / FEVZİ KARTAL

Güncel ve yakıcı sorun Kürt sorunu ve AKPT“C”in saçmalıkları olduğu için ister istemez bu sorunlara yoğunlaşmak zorunda kalıyoruz ve başka şeyler yazmak ikinci planda kalıyor.

19. yüzyılda başlayan uluslaşma hareketi ister istemez bir ümmet toplumu olan Osmanlı’da da başlamak zorunda idi ki bu tarihsel ve toplumsal süreç her bir toplumu aynı ana dilini konuşması etrafında uluslaşmasını beraberinde getirmekte idi. Mülkün ve sermayenin aşiret, bey vb gibi, “Batı”da burg, düc, küçük lokal ölçekten çıkıp, büyük ölçekte ulus düşüncesi etrafında yoğunlaşarak dili, kültürü ve belli bir daha geniş toprak parçasını içine alarak ulus devlet şeklinde ortaya çıktı, özetle kısaca böyle…

Osmanlı’da, diğer imparatorluklarda da olduğu gibi başta egemen dinin dışındaki dinsel topluluklar uluslaşma sürecine girerek uluslaştılar, başta Hıristiyan topluluklar daha doğrusu halklar uluslaşarak Osmanlı dinastisine ayrılıp ulus devlet kurmak istediklerini ilettiler. 1800’lerde Yunanlılar, daha sonrası sırası ile Bulgarlar ve Balkan halkları istekleri kabul olmayınca ayaklandılar ve de kendi ulus devletlerini kurdular.

Mülk hep bana, ona yok çıkarlar dünyasında ‘Batı’daki İngiltere, Fransa vb gibi daha önceden uluslaşmış mülkünü, ordusunu, silahını iyi donatarak ulus devleti etrafında merkezileştirerek ulus-devlet kabuğuna sığmayan bu devletler uluslar ötesi coğrafyalarda pazar aramışlar, sömürgecilik peşinde koşmuşlar ki neticede milyonlarca insanı katletmişler. Birçok halkların nerede ise neslini kurutmuşlar…

“Ümmet- İslam kardeşliği” ile ilk önce başkaldırmayan Araplar daha sonraları başkaldırarak Osmanlı’dan birer birer ayrılıp kendi ulus devletlerini kurdular.

Bu yazının konusu uluslaşmanın nasıl oluştuğu değildir. Ki kısaca değinerek asıl varmak istediğim Kürt sorunudur ve yaklaşık bir asırdır Kürt inkarı üzerine değineceğim.

İslam kardeşliği yalanı ile eğer yalan değilse neden Kürtlere bunlar yapılıyor, Kürt bölgelerinde kandırılmış ve Ermeni mallarından alınarak ganimet sözü verilmiş işbirlikçi Kürtleri de içine alarak Osmanlı’nın sonlarında Hamidiye Alayları kurdurularak ve sonrasında Teşkilatı Mahsusa ile Ermeniler soykırımdan geçirildi.

Bu inkarın sürdürülemezlik hal ve şeriatı Türkiye Cumhuriyeti ile de devam ettiriliyor. 1921 Anayasasının 20. maddesindeki Kürtlere muhtariyet şu bu yasal düzenlemeler dahi pratiğe geçirilmiyor. Ve 15 Şubat 1925’te Şark İslahat Planı’nın 14. maddesi ile Kürtlerle ilgili her şey siliniyor. Kürtlerle ilgili yazılı anayasa maddesinde olduğu gibi her verilen sözler, ağızdan çıkan sözler Kürtleri kandırmanın dışına çıkmıyor ki taa şimdi günümüze kadar.

1938’de Dersimliler sadece Kızılbaş Kürt oldukları için mağaralara doldurularak zehirli gazlarla çocuk, yaşlı, kadın 50.000’den fazla insan soykırıma uğratılıyor. Sağ kalan çocuklar da asimile edilerek Kemal’leştiriliyor şimdiki Kemal Kılıçtaroğlu gibi…

Şurda, burada, 28 lokal başkaldırı yaşayan Kürtler her defasında soykırım trajedileri ile karşılaşıyor. Hep lokal başkaldırıda kalan Kürtler özellikle kuzeyde bir türlü genel-topyekun olamıyor.

Günümüzde özellikle 1980’lerden sonra Turgut Özal ve RTE vari bazı yine ardılları gibi Kürtlerle ilgili “iyileştirmeler”den söz edilse de inkarın sürdürülemezlik hal ve şeriatı devam ettiriliyor. Kürtler daha ne zamana kadar kandırılabilinecek? 1984’ten sonra gelişen şurda, burda lokal tıpkı eskilerde olduğu gibi Kürt başkaldırılarında (29. başkaldırı) 30. başkaldırıya gebe olacağı gün gibi aşikardır, dileğimiz barış içerisinde çözülsün ve kirli savaş olmasın, kan dökülüp ocaklar sönmesin, ki 30. başkaldırı bu inkarın sürdürülemezlik hali devam ettiği sürece birkaç lokal başkaldırının dışına çıkarak genel olmasa da bir çok lokal başkaldırıya neden olacak gibi görünüyor ya da genel kitlesel sivil itaatsizlik şeklinde de gündeme gelebilir çünkü en az her aileden bir Kürt öldürülmüş, yeri, yurdu, evi başlarına çöktürülmüş, ırzına geçilmiş (…) günlük yaşam damarları kesilmiş. Basının yazdığına göre hukukçuların incelemelerinde kimyasal silah kullanıldığından şüphe edilmiş, bazı evlerde sağa sola atılan kadın iç çamaşırları ve kullanılıp atılan prezervatifler bulunmuş. Bütün bu verilerden ve birçok olgulardan hareketle örneğin en son yapılan sondaj verileri “Güney ve Doğu Anadolu’da HDP’nin oylarının yükseldiği görülüyor”. Bütün bu argümanlar Kürtlerin bir statüye sahip olmaları için yerlerinde durup beklemeyeceklerini gösteriyor.

Kürtlerin bir ulus olduğu bu saatten sonra inkar edilemez bir durumdur. Hal böyle olunca Kürtlerinde Osmanlı’dan ayrılan diğer uluslar gibi bir konumda olacakları değilse en azından anasının dilini hayatın her alanında kullanacakları ve kendi bölgelerinde kendi kendini yönetecekleri ve de bu inkarın sürdürülemezliği böyle sürgit yürümeyecektir…

Bu hal ve gidişat karşısında Kürtlerin tek yapacakları pratik hareket AKPT“C”nin Vandalizm ve terörizm oyunları batağına çekilmeden birlik ve beraberlik içerisinde olmaları olmaz ise olmazdır. Baş çelişkiye karşı bir konsensüs oluşturmaları şarttır. Dikkat edilmeli ki AKPT“C” Kürt sorununu terörize etmeye canla başla çalışmaktadır…

Exit mobile version