Site icon Rojnameya Newroz

“İKTİDAR KÜRT KADIN HAREKETİNİ KRİMİNALİZE EDİYOR!”

22 Mayıs 2020 tarihinde siyasi soykırımların bir parçası olarak Rosa Kadın Derneği kurucu üyeleri, yöneticileri gözaltına alıp ardından tutuklanmıştı. Tutuklananlar arasında bulunan ve bugün Diyarbakır 9. Ağır Ceza tarafından tahliye edilen Rosa Kadın Derneği Kurucu Üyeleri’nden Narin Gezgör ile kadın hareketine yönelik saldırıları konuştuk. Kendisine geçmiş olsun diyoruz.

Rojnameya Newroz / Amed / Yaşar Kazıcı

Merhabalar ne zaman bir siyasi operasyon haberi alsak içinde Rosa Kadın Derneği, TJA geçiyor. İktidarın kadın hareketine baskılarının nedeni nedir? Buna karşı ne yapmak gerekiyor?

Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor; bölgede kadına yönelik şiddetle mücadelede birçok kadın kurumu, kadın yaşam evleri, belediyelere kayyım atanmasıyla beraber kadın sığınma merkezleri de kayyımla beraber kapatıldı. Ve bu durumla birlikte kadına yönelik şiddette ciddi bir artış yaşandı bölgede. Bunun üzerine çıkan bir ihtiyaç sonucu bizler kadın arkadaşlarımızla bir araya gelerek Rosa Kadın Derneği’ni 2016 yılından sonra kurma kararı verdik. Kısa sürede de bölgedeki kadınlar için bir ümit olduk. Her şiddete uğradıklarında, erkek şiddeti ile karşı karşıya kaldıklarında Rosa’ya geldiler. Rosa’ya başvurdular ve Rosa bütün sorunlarına çözüm buldu. Bununla beraber yürüttüğü çalışmalarla Rosa, Türkiye kadın hareketinin de kısa sürede bir parçası haline geldi.

22 Mayıs 2020 tarihinde kurumumuza yönelik gerçekleştirilen operasyonda Rosa Kadın Derneğinin kurucuları, yöneticileri, başkanları olarak gözaltına alındık, hatta üye olmayan erkeklerin de içinde yer aldığı bir operasyonla 12 arkadaşımız tutuklandı. Dosya iddinamelerimize baktığımızda sadece kadına yönelik şiddetle mücadele, hak savunuculuğu, barışçıl ve demokratik anayasal haklarımız olan eylem ve etkinlikler katılmaktı. Suç unsuru teşkil edebilecek hiçbir şey yoktu. Sonrasında yapılan TJA operasyonları da aynı şekildeydi.

Rosa Kadın Derneği Kurucu Üyeleri’nden Narin Gezgör

Rosa neden hedefte? Bizlerin kurucuları, üyeleri ve başkanları olarak Rosa Derneği’nde iki kimliğimiz vardı. Hem kadın kimliğimiz hem de Kürt kimliğimiz. Türkiye kadın hareketinin bir parçası olarak aynı süreçte İstanbul Sözleşmesi tartışılıyorken, kadına yönelik taciz, tecavüz ve şiddet artıyorken bununla beraber İnfaz Paketi ile kadın katilleri, tacizcileri hiçbir tedbir alınmadan evde kalın denilen kadınların yanına gönderiliyorken bizler buna karşı Türkiye ve Kürt Kadın Hareketleri olarak güçlü bir muhalefet geliştirdik. Bunun karşısında bizler Kürt olduğumuz için iktidar tarafından çok daha rahat kriminalize edilebilir olduğumuz düşünüldü. Ve akabinde bir saldırı operasyonu gerçekleşti. Tabi bu başarılı oldu mu? Olamadı. Ayrıca bir sahiplenme gerçekleşti, Türkiye ve dünyanın birçok yerinden kadın örgütleri tarafından. Rosa’yı onun şahsında Kürt kadınlarını sahiplendiler, bir parçaları olduğunu dile getirdiler. Şiddete karşı mücadelemizde, kadın mücadelemizde ortak ve dayanışma ruhuyla yürüttüğümüz mücadelemizde çok daha büyük bir yükseliş açığa çıktı. Bu yönüyle saldırılar başarılı olamadı diyebiliriz.

Bu saldırılar kadın hareketini anladığımız kadarıyla geriletmek yerine daha da mücadele azmini güçlendiriyor. Kadın cinayetlerini önlemek konusunda ne yapılması gerekiyor? Özelde kadın hareketinin ne yapması gerekiyor?

Kadın cinayetlerini önleme noktasında her şeyden önce Türkiye ve Kürt kadın hareketi olarak birçok programımız var, başvurular alıyoruz. Ama şöyle bir sıkıntısı var bu yaşanan şiddet ve cinayetlerin; mevcut şiddet ve cinayetler mevcut AKP-MHP iktidarının yürüttüğü politikalardan bağımsız değil. Erkek gücünü oradan alıyor. Takipsizlik veriliyor, cezasızlık politikalarıyla karşı karşıya kalıyor ve bu durum erkeğe güç veriyor. Bu da dolayısıyla erkek egemen zihniyete dayalı sistemden kaynağını aldığı sonucunu bize veriyor. Tabi biz ne yapmalıyız? Biz mücadelemizi, bürünen Türkiye kadınları olarak, Kürt kadınları olarak çok daha yükseltmeliyiz. Kadının inancı, mücadele ruhu hiçbir zaman geri adım atmak noktasında olmadı bundan sonra da olmayacak ancak bununla beraber örgütlenmeliyiz.

Şiddete karşı duruşu bir yönüyle de örgütlülükten gelir. Gücünü örgütlülükten alır. Buna dönük çalışmalarımız devam ediyor ve devam edecek.

Exit mobile version