Site icon Rojnameya Newroz

HASAN CEMAL’DEN MEHMET ALİ BİRAND’A: SEVGİLİ İBLİS, BEKLEDİĞİM O GÜNLER GELMEDİ…

Birand, Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde P24’ün etkinliğinde anıldı
Punto 24 Bağımsız Gazetecilik Platformu, Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde 17 Ocak 2013’te hayatını kaybeden gazeteci Mehmet Ali Birand anısına başlattığı konuşmalar serisinin dördüncüsünü bu yıl da İsveç’in İstanbul Başkonsolosluğu’nun ev sahipliğinde gerçekleştirdi.

Bu yılki onur konuğunun New York Times Yayın Kurulu üyesi Carol Giacomo’nun olduğu etkinliğin konuşmacılarından T24 yazarı Hasan Cemal, uzun yıllar birlikte çalıştığı meslektaşı Birand’ı anarken gözyaşlarına hâkim olamadı. “Sevgili iblis, seni çok özledim. Arkadaşlığını özledim, haber atlatmalarını özledim, kavgalarımızı özledim” diyen Cemal, hapisteki gazeteciler, akademisyenler ve siyasetçilere atıfta bulunarak, “Cezaevlerini özledim; ama içinde gazetecilerin, yazarların, akademisyenlerin ve siyasetçilerin olmadığı” ifadesini kullandı. Demokrasi ve hukukun üstünlüğünü “yaşamı boyunca uğruna savaştığı değerler” olarak niteleyen Cemal, “Ama üzgünüm Mehmet Ali, çok üzgünüm ve çok yalnız hissediyorum. Çünkü bütün hayatım boyunca beklediğim o günler hiçbir zaman gelmedi” diye konuştu.

Tutuklu 163 gazeteci tek tek anıldı

Türkiye’nin önde gelen yazar, gazeteci ve akademisyenlerinin katıldığı etkinlikte, konuşmalar öncesi cezaevlerinde tutuklu bulunan 163 gazetecinin isimleri tek tek sayılarak anıldı.

Cemre Birand: Bu sene iyiye
gidecek hiçbir şey görmüyorum

P24’ün kurucularından Yasemin Çongar’ın sunumuyla başlayan etkinlikte, Mehmet Ali Birand’ın eşi Cemre Birand da kısa bir teşekkür konuşması yaptı. “Dünyanın birçok yerinde basın özgürlüğü günleri büyük bir heyecan ve zevkle kutlanır. Maalesef Türkiye’deki durum böyle değil” diyen Birand, “160’tan fazla arkadaşımız bugün hapiste; niye olduklarını bilmiyorlar ve aylarca bekliyorlar. Daha herhangi bir dava açılmadı. Açılan davalar da 1 seneden evvel açılmıyor” ifadesini kullandı. Geçen yıl yaptığı konuşmayı hatırlatan Cemre Birand, “O gün, ‘umarım iyiye gider’ demiştim. Bu sene iyiye gidecek hiçbir şey görmüyorum” diye ekledi.

“Trump, gazetecilerden
‘halkın düşmanları’ olarak bahsediyor”

Bu yılki etkinliğin onur konuğu olan New York Times Yayın Kurulu üyesi Carol Giacomo, ‘Trump çağında gazeteciliğin karşı karşıya olduğu zorluklar’ başlıklı konuşmasında hem Amerika’da hem de Türkiye’de basın özgürlüğünü savunmanın zorluklarını anlattı.

“Trump’ın seçimi kazanması ben dâhil birçok insanın ağzını açık bıraktı ve kötü şeylerin olacağına dair kuvvetli bir hisse kapıldık” diyen Giacomo, “Ne yapacağız – bir millet olarak, bir gazete olarak, gazeteciler olarak, yurttaşlar olarak ne yapacağız?” sorusuna cevap aramaya başladıklarını belirtti. Trump’ın gazeteciler için sarf ettiği “yeryüzündeki insanların en namussuzları” sözünü hatırlatan Giacomo, “Aynı zamanda, demokrasilerle değil, daha ziyade despotik komünist yönetimlerle özdeşleştirilen bir deyimi kullanarak, bizden ‘halkın düşmanları’ olarak da söz etti” ifadesini kullandı.

“Her güne 4 gerçeğe ayrı iddia ortaya attı”

Siyasî beyanların gerçek mi kurmaca mı olduğunu araştıran muhabirlerden oluşan Washington Post Veri Doğrulama ekibinin, Trump’ın işbaşındaki ilk 87 gününde 394 kez gerçeğe aykırı ya da yanıltıcı iddialar ortaya attığını saptadığını söyleyen Giacomo, “Unutmayın ki, bu sıradan bir insan değil; Birleşik Devletler’in Başkanı. Ve şimdi, Amerika’da ve başka yerlerde bunca çok insanın onun sözlerinden şüphe duyması, Amerika’nın güvenirliğini zedeliyor” diye konuştu.

“Erdoğan, hayal kırıklıklarımın
en büyüğü sayılabilir”

“Ne yazık ki, azami kontrol uygulamaya kararlı ve bunda başarılı olmak için de medyanın sindirilmesinin ve denetlenmesinin elzem olduğunu gören güçlü adamların tek örneği Trump değil” diyen Giacomo, “Rusya’daki Putin’i, Çin’deki Xi’yi, Macaristan’daki Orbán’ı düşünün. Ve bir de Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’si var ki, bu benim hayal kırıklıklarımın en büyüğü sayılabilir” görüşünü dile getirdi. Giacomo, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ben 2007’de The New York Times için başyazılar yazmaya başladığımda, Türkiye demokrasisinin geleceğinden umutluyduk. Ta Mart 2011’e kadar, şöyle yazıyorduk: ‘Türkiye uzun zamandır Müslüman dünyaya yüreklendirici bir demokrasi modeli sunuyor.’
Şu yorumda da bulunmuştuk: ‘Sayın Erdoğan’ın 2003’te işbaşına gelmesinden bu yana, o ve partisi Türk toplumunu iyi yönde değiştirdi. Kökleri İslam’da olan bir partinin dinsel özgürlüğü genişletmek suretiyle demokrasiyi perçinleyebileceğini gösterdiler. Ve politize olmuş askeriyenin üzerinde sivil denetimi yeniden kurdular.’
Aynı yazıda – ki esas vurgumuz bu söylediklerimdi – ayrıca ‘Türkiye hükümetinin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yönetimine yönelik eleştirel haberciliğin sesini kısmaları için gazetecilere baskı yaparak, kendi değerlerine ve yurttaşlarına ihanet ettiğini’ de vurgulamış, gazeteci Nedim Şener’in tutuklanmasını ve kontrolden çıkan kumpas soruşturmalarının devam etmesini eleştirmiştik. O günden bu yana yokuş aşağı gidiliyor.”

Hasan Cemal’in konuşmasının tam metni şöyle:

“Sevgili Mehmet Ali,
Sevgili iblis,
seni çok özledim…

Arkadaşlığını özledim,
haber atlatmalarını özledim,
kavgalarımızı özledim,
haber olanın peşinden koşarkenki kavgalarımızı özledim,
gazeteciliğini özledim,
tabuları yıkmanı özledim…

Sevgili Mehmet Ali,
hapisteki arkadaşlarımı özledim,
sürgünde yaşayan arkadaşlarımı özledim.

Sevgili Mehmet Ali,
özgürlüğü özledim,
özgür medyayı, özgür basını özledim,
özgür hukuku özledim,
yönetim tabanlı, gerçek bir güçler ayrılığını özledim,
özgür akademiyi özledim.
Cezaevlerini özledim;
ama içinde gazetecilerin olmadığı,
yazarların olmadığı,
akademisyenlerin olmadığı,
siyasetçilerin olmadığı…

Sevgili Mehmet Ali,
Leonard Cohen’i sevdiğini biliyorum.
Dinle;
ne kadar güzel ya da anlamlı söylediğini…
‘Herkes biliyor geminin su aldığını.
Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini
Herkes biliyor zarların hileli olduğunu.’

Kısacası Sevgili Mehmet Ali,
demokrasiyi özledim,
özgürlüğü özledim,
hukukun üstünlüğünü özledim.
Bunlar, yaşamımız boyunca seneler senelerce uğruna savaştığımız değerlerdi.
Ama üzgünüm Mehmet Ali, çok üzgünüm ve çok yalnız hissediyorum.
Çünkü bütün hayatım boyunca beklediğim o günler hiçbir zaman gelmedi.”

T24

 

Exit mobile version