Site icon Rojnameya Newroz

Halkların dostu, gerçek bir gazeteci: Hasan Cemal

Abuzer Bali Han / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

İttihat ve Terakki Partisi’nin önemli adlarından biri olan Cemal Paşa’nın torunu Hasan Cemal kimdir? Sorusu sorulduğunda akla gelen ilk yanıt, O’nun bir paşazade oluşudur. Gerçi Hasan Cemal’i okumuş, aydın her Türkiyeli az veya çok tanırlar! Türkiye’de o kadar ihmal edilmiş, okumamış milyonlar var ki değil Hasan Cemal‘i, Türkiye’nin reisicumhurunu, başbakanını veya bakanlarını sorsanız bile yanıtlayamazlar. Eskiden gazeteciler Doğu Anadolu’da bir araştırma gezisini yaparlarken yolun kenarında sürüsünü otlatan bir çobanı görünce, arabalarını durdurarak çobanı çağırırlar! Çoban kendilerine korka korka yaklaşır! Yarı Türkçe, yarı Kürtçe: “Buyurun begim, yolu mu çıkaramadınız!” der. Arabadaki gazetecilerden biri: “Sana bir sorum var! Bilirsen bir hediye sana vereceğim!” der.

Çoban gazeteciye: “Sor bakalım sorunu!” der. Gazeteci: “Türkiye’nin bugünkü reisicumhuru kim?” der. Çoban gülümseyerek yanıt verir: “Bundan kolayı ne var ki!” der.  Yanıt olarak da 2000’li yılın başında: “Türkiye’nin reisicumhuru İsmet Paşa’dır!” der. Alacağı hediyesini kaybeden çoban, İsmet Paşa’nın ölümünden 27 yıl geçmiş olduğunu nereden bilebilirdi. Gariban çoban, daha İsmet Paşa’nın paşa olduğunu sanmaktaydı!..

Hasan Cemal’i Türkiye’de tanımayan mı var demeyin! Bilmeyenler için yukardaki soru içinde Hasan Cemal’in de yaşam öyküsü saklıdır! Şöyle ki: Hasan Cemal, 1944 yılında İstanbul Kızıltoprak’ta dünyaya gelen bir paşa torunudur. Ailece okur-yazar olan, kökü Türk entelektüel bir aileye dayanır. Annesi Ayşe Bozok, babası Ahmet Rüştü Cemal Bey‘dir. İttihat ve Terakki Partisi’nin önemli isimlerinden biri olan Cemal Paşa’nın torunu olan Hasan Cemal’in aile şeceresi hep devlet yöneticiliği yapan üst bürokratlara dayanır. Hasan Cemal‘in ananesi Gürcü, dedesi Kabardey Çerkeslerinden, büyük babası Cemal Paşa da Midilli doğumludur. Babaannesi ise Serezli’dir.

İttihat ve Terakki partisinin en önemli şahsiyetlerinden olan Cemal Paşa’nın torunu olan Hasan Cemal’in babası Ahmet Rüştü Cemal, devlet memuru olduğu için değişik yerlerde bulunmuştu. Çorlu’daki Alpullu Şeker Fabrikası’nda görev yapmış ve bu görevi nedeniyle de Hasan Cemal, ilkokula Alpullu’da başlamış ve Ankara’daki Mimar Kemal İlkokulu’nda devam ederek ilkokulu bitirmiş. Sonra Ankara’da Atatürk Lisesi’nde öğrenimine devam etmiş ve üç yılda liseyi bitirmiş.

Liseyi bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girerek, Basın Yayın Yüksek Okulu’nu 1965 yılında bitirerek normal süre içerisinde mezun olur. Sonra askerlik görevini yedek subay olarak 1967’nin baharında Tuzla Piyade Okulu’nda başlayarak, 1969’un baharında Trabzon’da tamamlayıp terhis olur.  Siyasal bilgilerin gazetecilik bölümü mezunu genç bir basın emekçisi olarak sivil hayatına yeniden başlar. Bu gençlik döneminde spor ile olan ilgisini Ankara’nın amatör takımı olan “Bahçeli Gençlik”te futbol oynayarak sürdürür.

Hayattaki ilk ve son mesleği olan gazeteciliğe de 1969 yılında Ankara’da haftalık bir dergi olan “Devrim” dergisiyle başlar. Sonra “Yeni Ortam” dergisi, Anka Ajansı ve Günaydın gazetesinde çalıştıktan sonra 1973 yılında Cumhuriyet gazetesine girer. Esas meslek kariyeri “Cumhuriyet” gazetesine girmesiyle başlar. Deneyimi gittikçe artınca, 1979 yılında Cumhuriyet gazetesinin Ankara temsilcisi olur. Verimli çalışması ve dürüstlüğünün meyvesini 1981-1992 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde genel yayın yönetmenliği yaparak O, gazetecilikte zirveye ulaşır. Hasan Cemal’in genel yayın yönetmenliğini yaptığı Cumhuriyet gazetesinin 1986’da hazırlamış olduğu “Sedat Simavi Ödülü”nü kazanarak yılın gazetecisi seçilir. Hasan Cemal’in hayatında gericiliğe göz kırptığı hiç görülmemiştir. Paşa ailesinden gelen kimliğiyle bir hariciyeci de olabilirdi. Hasan Cemal, halkından yana durmayı, para ve mevkiye tercih ederek, bir yurtsever gazeteci olarak halkçı duruşu nedeniyle, 68 kuşağından gelen biri olarak O’nun bu yaşam öyküsünü geleceğe bırakmak üzere bu yazıyı kaleme aldım. Bu bir övme değil, bu bir taktir etmedir…

Hasan Cemal, daha sonraları 1992-1998 yılları arasında Sabah gazetesinin birinci sayfa yazarlığını yaparak gazeteciliğini sürdürür. O, artık bir köşe yazarı olmanın yanı sıra, kitaplar yazarak okunan ve aranan bir yazar olur. Sabah gazetesinden ayrıldıktan sonra Milliyet gazetesinde iç ve dış politika yazılarıyla gazeteciliğini sürdürür. Hasan Cemal, deneyimli döneminde “Nokta” dergisinin 1989 yılında açmış olduğu “Doruktakiler ve Gazeteciler Cemiyeti Fıkra Ödülü”ne katılarak birincilik ödülüne layık görülür.

Yazılarıyla Hasan Cemal, egemen güçlerin dikkatini hep üzerine çekti. Yazılarının halka ulaşmasında gerici çevreler hep zorluk çıkardılar! 2013 yılında yazdığı yazılarından dolayı Milliyet gazetesi O‘nun işine son verir. İşine son verilen tarihten itibaren Hasan Cemal, T24’te siyasi yazılarını düzenli yazarak yazarlığına devam eder. Gazeteci yazar Hasan Cemal, “Punto24 Bağımsız Gazetecilik Platformu”nun kurucusudur. O, bu platformun da hem başkanı hem de aktif olarak çalışanları arasındadır.

Kürt halkı için yazdıklarından dolayı gericiler tarafından hedef gösterilen Hasan Cemal’e Kürtler ne kadar değer veriyor? Bu konu biraz muğlak da olsa, bence bedel veren bu Kürt dostunu Kürtler hiçbir zaman unutmamalı. Gerektiğinde her zaman kendisi ile dayanışmada bulunmak her devrimci yurtsever Türk veya Kürt için bir zorunluluk olmalıdır. Hasan Cemal, evli ve iki çocuk babasıdır.

O’nun şimdiye kadar gazetelerde birkaç cildi tutacak kadar çıkan yazılarıyla tanıyoruz. Gazeteci yazarın araştırma ve röportajlarının yanı sıra, O‘nun basılan kitaplarını da basılış tarihlerine göre okuyuculara şöyle sıralamak mümkündür:

1986 – 12 Eylül Günlüğü Tank Sesiyle Uyanmak

1986 – Demokrasi Korkusu

1987 – Tarihi Yaşarken Yakalamak

1989 – Özal Hikayesi

1999 – Kimse Kızmasın, Kendimi Yazdım

2004 – Kürtler

2005 – Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim

2010 – Türkiye’nin Asker Sorunu

2011 – Barışa Emanet Olun

2012 – 1915: The Armenian Genocide  (Ermeni Soykırımı)

2018 – Hayat İşte Böyle Geçip Gidiyor 

Aşağıda Hasan Cemal’in / T24’te çıkan son yazılarından birini Newroz okuyucularının takdirine bırakıyorum. Hem Türkiye’nin geneli için hem de Türklerin Kürtlere genel bakışı açısında önemlidir. Okuyuculara bir kez daha bu yazıyı gözden geçirip, içeriğini “Bir Türk Gazetecisi”nin Kürtlere bakışı olarak okumalarını öneririm.

Yazının sunuş ve yazılış şekline değmeden olduğu gibi veriyorum!..

          Abuzer Bali Han

-Newroz Gazetesi Yazarı-

KÜRTLER VE TÜRKLER / HASAN CEMAL / T24

Kürt yok Türk var, dedik.

Kürtçe yok Türkçe var, dedik.

Kürdistan yok Türkiye var, dedik.

Ben Kürdüm, diyeni hapse attık.

Türkçe bilmediği için Kürtçe konuşan ilkokul öğrencisi çocuğa tokatı bastık.

Kamuya açık yerlerde Kürtçeyi yasakladık.

Kasaba pazarında Kürtçe konuşan köylüyü jandarma karakoluna çektik, ürününe el koyduk.

Bir başka deyişle:

Anadillerini yasakladık, öğretmedik.

Kültürlerini yok saydık, hatta aşağıladık.

“Ben Kürdüm” demeyi hapislik suç saydık.

“Kürdistan” demeyi hapislik suç saydık.

“Kürdistan” demeyi “vatan hainliği” saydık.

Kürtlere “eşit vatandaşlığı” çok gördük.

Doğdukları büyüdükleri yerlerin, köylerinin, kasabalarının, şehirlerinin, yani memleketlerinin isimlerini değiştirdik.

Kürtçe isimleri Türkçeleştirdik.

Evlerini barklarını yakıp yıktık.

Köyleri, mezraları devlet tarafından yakılan Kürt köylülerini kitleler halinde göç yollarına düşürdük.

Kendi yurtlarında onlara derin sürgün acıları yaşattık.

Devleti hukuk dışına çıkardık, “faili meçhul cinayetler” işledik.

Diyarbakır Askeri Cezaevi gibi zulümhaneler kurduk, oralarda bok yedirdik.

Kürtlüklerini özgürce yaşamalarına izin vermedik.

Kürt kimlikleriyle siyaset yaptırmadık.

Parti kurdular kapattık, parti kurdular kapattık.

Milletvekili seçildiler, hapse attık.

Belediye başkanı seçildiler, hapse attık.

“1938 Dersim”deki gibi binlercesini mağaralarda gazlayarak katlettik.

Kürt sorunu böyle doğdu.

“Dağın yolu” böyle açıldı.

Kürt sorunuyla silah ve şiddet arasında kan ve gözyaşıyla yüklü acımasız bağ böyle doğdu.

PKK sahneye böyle çıktı.

Kürt gençleri dağın yolunu böyle tuttu.

“Kürt sorunu yok, terör sorunu var” dedik.

Kürt sözcüğünden korktuk.

“Kürt sorunu”nu ağzımıza almaktan korktuk.

Böyle yaparsak, Kürt sorunu buharlaşır sandık.

Böyle yaparsak, dağın yolu kapanır sandık.

PKK biter sandık.

Beklentilerimizin hiçbiri gerçekleşmedi.

Sorunlar çözülmedi.

Tersine derinleşti.

Türkiye’yi maddi ve manevi bakımdan yıllar boyu kanatan, demokrasi ve hukuk devletini ikinci sınıflığa, üçüncü sınıflığa mahkûm eden, kalkınma ve ekonomik büyümeyi köstekleyen, refah çıtasının yükselmesini engelleyen, bir başka deyişle, bu memleketteki “sorunların anası” olan Kürt meselesini yıllar geçti çözemedik.

Yaşanan acılardan, akan gözyaşı ve kandan hiç ders almadık.

Hâlâ da öyle…

Parti kapatmaya devam ediyoruz.

Hapishaneler Kürt siyasetçilerle, milletvekilleriyle, belediye başkanlarıyla dolu.

Şimdi de 6 milyon oyu olan HDP’yi kapatmaya, HDP’li yüzlerce siyasetçiye

“siyaset yasağı” koymaya hazırlanıyoruz.

Bu yöntemlerle sorun çözülmez.

Sorun azar, derinleşir.

Barış ve huzur hayal olur.

Hiç mi ders almayacağız?..

Yazıklar olsun!

Exit mobile version