Site icon Rojnameya Newroz

HALİFE-Î ARABO-OSMANLI VE KOMŞULARIYLA İLİŞKİSİ / FEVZİ KARTAL

 

 

Aşırı egoistlik, aşırı bencillik, kendinden başkasını düşünememezlik, varsa ben, yoksa ben, aşırı mülk ve mal edinme hırsçılığı, hep bana, bir de ona vermeyeyim bu “Ekende yok, biçende yok, yemede ortak Osmanlı” ve Arap halife-î hanedanlığı –Orta Doğu Despotizmi barbarlığı tarihten-öteden beri halklara hep acı ve zulüm çektirmiştir. Ve de bu mantalite günümüzde de devam ediyor.

Mülkü ben merkezli kılmak için, [Hani “mülk Allâh’ın dı (r)”?] , iktidarı tekçi yapmak için her türlü kepazeliği ve barbarlığı uygulamada en ufak bir akıl yetisi, en ufak bir insani, vicdani ve merhamet duygusu taşımadan kayıtsız bir kutsal görev ve marifet bilmiştir.

Hegel’ in ‘’her şey doğudan geliyor (…)’’ dediği uygarlıklar, felsefe, ilmi buluş denemeleri Arabo-Osmanlı denilen Halife-î tiranlar tarafından içi boşaltılıp darmadağın edilerek bu buluşları İLERİ bir aşamaya götürmek için en ufak bir İLMİ KAYGI bile düşünülmemiştir.

Bu ahval ve şerait içinde direnmeye devam eden bu devlet yapıları sonunda yıkılarak yerlerine aslında yıkılma yerine darbeler yada transfer yolu ile yıkılma anlamında Cumhuriyet şu, bu isminin Cumhurrîy-e El Arabîy-e ya da Türkiye Cumhuriyeti olması halkın ya da halkların karar verdikleri anlamına gelmiyor. Bu  adlarla ‘Yeni’lerini getirmiş olsalar da aslında bu ahval ve şerait’in pekte dışına çıkmış sayılmazlar, boyunlara kravat takılsa da mantalitede çokta bir değişiklik olmamış ve de yok…

Günümüzün Ortadoğu despotizmi yine ardılları gibi varsa zor yoksa zor uygulamalarını devam ettirerek iktidarlarını süreklileştirmek için her zorbalığı yapıyorlar. Tekçilik dışında kalan her şeye saldırıyorlar. Çoğulculuğa, gerçek demokrasiye yani paylaşımcı-ortaklaşacı-Doğrudan Demokrasiye, farklılıklara, farklı uluslara, farklı halklara, farklı inançlara, farklı dinlere, mezheplere, inançlılara ve de her türlü sekülerliğe var güçleri ile saldırıyorlar. ‘’Ekmek ve Özgürlük” diye yola çıkan “Arap Baharı” bu çağ dışı güçlerce engellenip içi boşaltılıyor.

Yüz yıl öncesinden, iki yüz yıl öncesinden çözülmüş olması gereken çoğunluk-azınlık yan yana yaşanılan komşu halkların hak ve sorunları, farklı diller, dinler ve mezhepsel sorunlarını ve hatta toprak reformu sorununu dahi çözmek için hiçbir çaba harcanmıyor.

Eğitim, öğretim, üniversiteler iki yüz yıl öncesinin mantalitesi ile yürütülüyor… Kadın hakları ve insan hakları ha keza, 2015 yılında 440 kadın öldürülmüş aile içi sorunlardan ve maço kafa yapılı erkeklerin mantalitesi sayesinde ve de Halife-î Arabo-Osmanlı erkek egemen iktidar düzeninin duyarsızlığı sayesinde.

Yenilik dedikleri ulus devlet, cumhuriyet, parlamento, seçimler, demokrasi, ileri taşınması gerekirken halifeliği yeniden hayatın, zira bu coğrafya her zaman bu modern zamanlarda bile hep pro-halifelik uygulana geldi, her alanına yeniden tam halifeliği yerleştirmek için bu kurumlar bir çeşit kullanma aracına dönüştürülmüş durumda ki bu durum özellikle Türkiye’ de açıkça göze çarpıyor. Cumhuriyet’in, Parlemento’nun arkasına sığınılarak yapılıyor…

Şöyle bir göz atın bu ulus devletlere, Suudi Arabistan’da dahil hemen hemen Arap devletleri, AKP-TC’nin yaptıkları ortada. Ulus devlette hani bütün vatandaşlar eşit muameleye tabi tutulacaktı? Oysa Suudi Arabistan Şiilere vuruyor, diğerleri ha keza. Peki, ya Türkiye Cumhuriyeti? O da Kürde, diğerlerine ve de kendisi gibi olmayan, kendisi gibi düşünmeyen komşusuna vuruyor.

Dış güçlere karşı şöyle savaştık, böyle savaşarak kahramanlıklar yaptık ki hepsi PALAVRA. Aslında içte komşusuna vurmuş, hep zayıfa ‘Abalı’ya vurmuş ve de vurmaya devam ediliyor. Kürt bölgeleri Cizre, Sur vb gibi taş üstünde taş kalmıyor, bu yerler bir inşaat moloz yığını haline getirilmiş ve de bu hal ve gidişat devam ettiriliyor. Basının yazdığına göre AKP Suriye de her yolu deneyerek Daeş’e ve diğer gruplara her türlü yardımı yapıyormuş, Antalya’ da, Rusya’da terör eylemleri yapmak için terörist yetiştiriyormuş, T. ELÇİ‘yi vuran kişi mahkemede tanıklık eden şahısmış ve de bu kişiyi arka kapıdan yollamışlar. AKP-TC tarafından bu tür terör olayları yapılırsa, bir devlet terör yaparsa, gerisini bir düşünün? Bu akıl tutulması değil midir?

Aslında AKP-TC şunu idrak edemiyor, zira ”her defasında belini kırdık, bitirdik” denmesine rağmen, Kürt hak ve özgürlükleri için her on yılda bir bu dava uğruna yeni yeni genç kuşaklar alanlara iniyor tıpkı Filistin gibi 1968, ’78, ’88, ’98 ve de bu gidişle 2008, 2018 kuşağı. Böylesi kuşaklar yetiştiren bir halk hareketini nasıl durdurabilirsiniz bu halkın ya da halkların hak ve özgürlüklerini iade etmeden..? Barış masası etrafına oturmadan? Bu sorunlar bütün dünya ülkelerinde eninde sonunda barış masasına oturularak çözülmüştür. Bu dünyayı görmemek bakar körlük değil de nedir?

Yine şöyle bir bakınız bu Halife-î Arabo-Osmanlı mantığı ve yaptıklarına… Geçmiş Arap Halifeleri 70.000 kişilik ordu ile kendisinden farklı düşünen kimilerine göre 700, kimilerine göre ise 70 kişinin üzerine yürüyerek kafa kesiyor ve kesik kafalar ile top oynarcasına oynuyor. Daha yeni, günümüzde Daeş denilen terör canileri yoksul, zavallı, mazlum Ezidilere kadınlarına, kızlarına olmadık vahşet uyguluyor. Örnekleri çoğaltmak mümkün… Saddam Irak Kürdistan’ında çoluk çocuğu gaz bombardımanı ile öldürüyordu. Daha bu günler Birleşmiş Milletler ‘’DUR’’ demesine rağmen AKP-TC kedi gibi sinirlenerek Kürde vurmaya devam ediyor…

Geçmişiyle övünülen Osmanlı aslında güçlülere değil, güçsüzlere vuruyordu. Yunana, Yemene, Cezair’e, Afrikalının bir kısmına ki bunlar hiç de güçlü devletler, her türlü silahlı donanıma sahip halklar değillerdi, Bizans’ta “İstanbul’u 53 günde aldık” böbürlenmesi gerçeği yansıtmıyordu. Bizans tamamen zayıflamış ve de savaşacak gücü ve dermanı kalmamış, halsiz düşmüştü. Osmanlının son kalıntısı, aslında son kalıntı AKP-TC olduğu ortada, 2. Abdulhamit’ten tutalım İttihatçılar, Türkiye Cumhuriyeti hepsi dahil çok önemli bir silahlı gücü olmayan Gayrimüslimlere vurmuşlardır, Kürtleride İslam kardeşliği adı altında kandırarak.

Günümüz AKP-TC’de de durum aynı ki bu Arabo-Osmanlı Halife-î “ Yılanın başını küçük iken ez” derin devlet gelenekçi aklı devam ediyor bazı nüans farklılıklar ile . İslam-ümmet yerini Arap-İslama, Türk-İslam şimdilerde ise İslam-Türk ve de geri milliyetçilik sosu ile yine Türk-İslam ırkçılığı ve ulusçuluğu. Aslında asıl Türk ile ilişkisi olmayan Arnavutluklu bir akademisyen tarafından uydurulan, İngiliz uydurmalı-Osmanlıdan sonra 1900’lerde İngiltere ve Fransa tarafından ortaya atılan ulusçuluğa bir ad kaymak gerekiyordu ve sonunda bulunarak Türk ulusçuluğunda karar kılınmıştı. Gerçek olmayan bir Türk ulusçuluğunda yani Beyaz Türk ulusçuluğunda karar kılınmıştı Türk-İslam sentezi adı altında. Tek tekçilik yapılarak Kürtler ve benzerleri asimile edilecek diğer Gayrimüslimler ise soy kırıma tabi tutulacaktı… Ben Kürdüm diyene “Hayır sen Türksün !”zorla dayatılıyor.

Öyle bir “Hinoğlu hin “ Halife-i Arabo-Osmanlı mantalitesi ki Kürdün dili, anasının dili, vatanı ve tarihi yok sayılıyor. Komşumu kendisini tarif edecek, yoksa sen mi komşunu tarif edeceksin ve de komşuna yakıştırma yapacaksın? Sözün kısası, asırlardır bu topraklarda yaşayan Mezopotamya ve Anadolu halkları bir çırpıda tekleştiriliyor, inkar ediliyor, yok sayılıyor. Hem de zorla. Olacak iş mi bu hem de 1921 Anayasasının 20. maddesinde Kürtlere bir statü sözü anayasaya girdiği halde? Komşuya düşmanlık nereye kadar..?   18/02/’16

 

 

 

 

 

Exit mobile version