Site icon Rojnameya Newroz

Haklarımızı tek tek geri alıyoruz!

Cumhuriyeti kuran kadro, zaferden sonra meşruiyetini sağladıktan sonra, ittifak kurduğu, işbirliği yaptığı diğer kesim ve haklara karşı tavır almaya başladı. Önce bu halkların varlıklarını reddederek herkesi Türk varlığı içinde eritmeye çalıştılar.  Anadolu’da Türklerle birlikte mücadele veren ve Cumhuriyet kurulduktan sonra varlığı inkâr edilen, Türklerden sonra en büyük etnisiteyi Kürtler oluşturuyordu.  Kürtler elbette ki bu haksızlığı kabul etmediler ve Anadolu’da bilenen o tarihi dramatik olaylar yaşandı. Koçgiri’de başlanan direniş, Şeyh Sait ayaklanması, Ağrı direnişi ve nihayet 1938’de Dersim soykırımı ile noktalandı. Bu süreç içerisinde yüzbinlerce insanımız hunharca katledildi, bir o kadar insanımızda Batı ilerine sürgüne yollandı, yollarda aç-sefil bırakıldı.

Tarihi bir gerçektir, bir halkı yok saymakla yok sayılmıyor, tarihi ile kültürü ile gelenek ve ananevi varlığıyla o halk yaşamaya devam ediyor. Bu yüzden cumhuriyet kadroları önce Kürdistan’ın coğrafi varlığını yok etmeye çalıştılar. Bugün Kuzey-Kürdistan dediğimiz coğrafi parçayı önce Şark-ı Anadolu’ya çevirdiler daha sonra da Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine dönüştürdüler. Kürdistan adı coğrafi terimlerden silindikten sonra sıra şehir ve yer isimlerine gelmişti. Kürdistan’ın şehirlerinin, kasabalarının ve nihayet köylerinin adları belli bir sistematiğe göre, süreç içerisinde değiştirildi. Önce yüzyıllardır kullanılan ve tarihe mal olmuş şehirlerin adları değiştirildi, onu kasaba ve köyler izledi.

Coğrafi isimlerin değiştirilmesiyle, bir halkın yok olamayacağını çok iyi bilen Cumhuriyet Kadroları, o halkın en hassas noktasında yani ailede işe koyuldular. Soyadı kanunu ile Kürtlerin ve diğer halkların ananevi ve geleneksel soyadları değiştirildi. 1934 yılında çıkarılan soyadı kanunu ile bugün büyük çoğunluğumuzun kanıksadığı isimler verildi. Hâlbuki Kürtlerde soyadı denildiğinde “ev” anlamına gelir ki, bu tarihte Çinlilerden sonra soyadı kullanan ikinci millet olma özelliğini kazandırır Kürtlere. 1970’lerin başlarında ben köydeyken dahi bu geleneksel soyadı kullanılırdı. Yabancı birisiyle karşılaştığınızda biri birinizi şöyle tanımlardınız.

Soru/ Tu mala Key? /Sen kimin evdesin?

Cevap/Ez mala Raweranım, /Rayberlerin evindeyim.

S.-Kîjan ezbetey?/Hangi ezbete mensupsun?

C,-Şemîkîme, ya da ez jı Şemanım/Şemanlardım.

S,-Tu kîjan qebîley?/hangi kabiledesin.

C,-Bılecime ya da jı Bıleciyanım/ Bıleceliyim.

S,-Tu kîjan aşîreteday?/hangi aşirettensin

C,-Şadîyanım, ya da şadılîme.

Sevgili okurlar bu yazdıklarım size tarihi olaylar gibi gözükmesin, son 70-80 yıllık olaylarıdır size bahsettiğim. Onun için yok olmak istemiyorsak bir an evvel kendimize gelmemiz, kendi öz benliğimize dönmemiz gerekir.

Kürdistan’da coğrafi yer adları dediğim gibi belli bir süreç içerisinde değiştirildi. Köylere sıra 1970’lerde gelmişti. Bizim Bılece’nin ve ona bağlı on iki mezranın isimleri de bu tarihten sonra değiştirildi.

Halkımızın gösterdiği şiddetli direniş sayesinde ve zaten büyük çoğunluğu tutmayan bu yer adları nihayet 2 Mart 2014 tarihli “Yeni demokratik paketi” adı altında resmen iade edildi. Şimdi yapacağımız ilk iş, kırk yıldır haksız bir şekilde uygulanan bu yanlışlığın düzeltilmesi ve eski köy ve mezra adlarımıza yeniden işlevlik kazandırmak olmalıdır. Bılece’ye bağlı on iki mezranın orijinal isimleri şöyledir. Türkçe isimleri benimsemediğim için, bir daha onların Türkçe karşılığı yazma gereğini duymadım.

Bılece/1-Pûlan/2-Sıman/3-Mûran/4-Xışmanan/5-Goman/6-Qasan/7-Alıkan/8-Sakasor ya da Saksor/9-Baqiyan/10-Goma Dêran/11-Goma şixan.

Bılece’de Kiğı’ya giderken yol üstü köylerin orijinal isimleri de şöyledir.1-Tırkan/2-Xaror/3-Sıvgêli/4-Xupıs/5-Oxas/6-Sûwariç.

Exit mobile version