Site icon Rojnameya Newroz

Güney’de istikrar ve muhafazakarlaşma!


Kürdistan seçimlerinin ikili mesajı:

İstikrar ve muhafazakarlaşma!

  1. ÇİFTYÜREK

Etrafındaki coğrafyada savaş sürerken Güney Kürdistan’da 21 Eylül 2013 parlamento seçimlerinin yapılmış olması olumlu bir gelişme. Seçim sonuçları birçok açıdan önemli siyasal mesajlar içermektedir. Özetlemek gerekirse:

 I  İlki 1992 yılında gerçekleşen ve ardından uzun bir süre yapılamayan seçimler ancak defakto olarak federasyonun ilan edilmesiyle 2005’te yeniden yapılmıştı ki o günden beri belirlenmiş zaman aralığında seçimler istikrarlı gerçekleşmektedir. Demek ki Kürdistan’da bağımsız seçimlerin ömrü fazla uzun değil. Buna rağmen 21 Eylül 2013 parlamento seçimlerine katılımın % 73’te kalması akla parlamenter demokrasiden erken soğuma mı sorusunu getirtiyor. Getiriyor zira hükümet seçimlere katılımın yüksek oranda olmasına özel önem vermişti. Öyle ki hac seferlerini bile seçim sonrasına bırakmak, benzin fiyatlarında büyük indirim yapmak gibi bir dizi tedbir ve teşvik geliştirmişti. Buna Suriye ve Irak gibi komşu coğrafyalar hatta genelde İslam coğrafyası kanlı katliamlarla sarsılırken Kürdistan federal bölgesinin güvenli bir limanı andırdığı yani sandığa gitmenin güvenli olduğunu da ekleyelim. Ve üstüne üstlük parlamenter seçim deneyimi daha çocuk denilecek yaşta yani çok yeni olmasına rağmen katılım oranının %73’te kalması üzerinde düşünülmelidir. Neden % 90-95 değil de % 73 yani seçmenin % 27’si neden sandık başına gitmedi?

Parlamenter seçim deneyi çok ama çok eskilere dayanmasına rağmen Almanya’da aynı tarihte yapılan seçimlere katılım % 76 iken Kürdistan’da % 73’te kalması ister istemez başta parlamenter sistemden erken soğumayı akla getiriyor. Yok eğer Kürdistan halkında seçimlere düşük katılım; S. Arabistan, Kuveyt, BAE Körfez ülkeleri gibi petrol paralarıyla sağlanan ekonomik refahın etkisiyle “karnım doyuyor ne yapayım seçimi” şekillenmesinin ilk işaretleri geliştiyse bu kötünün de kötüsü bir sonuç demektir ki bu durum Güney Kürdistan’ın başından itibaren model olarak Batı parlamenter demokrasisi esas alınarak kurulmasıyla da çelişkilidir! Çünkü Türk devletinin yanı sıra ikinci bir İslam devletinde burjuva parlamenter demokrasi ile İslam’ın birlikte yaşaması kurgulanmış ve şu ana kadar da deneme kısmen olumlu yanıt vermiştir fakat daha ilk yıllarında seçime genel katılımın düşmesi bu açıdan da düşündürücüdür.

 II  Kürdistan federal yönetimi başından beri ulusal azınlıklar ve Gayrimüslim halklar için Ortadoğu’da ileri bir mevziiyi temsil etmiştir. Başta Türk devleti olmak üzere etrafındaki devletler sınırları içerisindeki ulusal ve dini azınlıklara yaşam hakkı tanımazken Kürt rejimi, 111 üyeli mecliste dini ve ulusal azınlıklara 11 koltuk yani % 10 gibi bir kota tanımıştır ki yarın öbür gün Kerkük, Diyala ve diğer çözümlenmemiş alanların Federal Kürdistan’a katılmasıyla birlikte bu oranlar başta Türkmenler lehine olmak üzere değişecektir. Bu yaklaşım sınırları içerisinde ulusal ve dini azınlıkları barındıran sömürgeci devletlerin burjuva parlamenter demokrasileri ile kıyaslandığında ileri bir adımdır sahiplenilmelidir. Son seçimde de bu orana riayet edilmesi bu işleyişin giderek yerleşik bir değer haline getirildiğini gösteriyor.

Ayrıca PÇDK dahil tüm partilerin (31 parti, liste) seçimlere kendi eleştiri, talep ve hedefleriyle katılmış olmaları; hükümete, özelde de KDP ile YNK’ye dönük rüşvet, yolsuzluk, yandaş kayırma merkezli ağır eleştirilere tahammül gibi adımlar rejimin savunma mekanizmalarının da az-çok geliştiğinin göstergeleri.

 III  2009 parlamento seçimlerinde Kürdistan Demokratik Yurtsever İttifakı (yani KDP ile YNK) % 57, Goran % 23.72, Kürdistan İslami Hareketi % 1.45 ve Hizmet Reformu Listesi ise %12.84 oy almışlardı. Son seçimlerde ise bu tablo önemli ölçüde değişimler yaşandı.

21 Eylül 2013 seçimlerinde oyların % 90’ının sayıldığından hareketle resmi olmayan sonuçlar olarak; KDP % 40, Goran % 23, YNK % 16, Yekgirtû İslamî (İslami Birlik) % 10, Komela İslami (İslami Topluluk) % 6, diğer partilerin toplamı ise; % 5 civarında oy aldıkları görülüyor. Bu sonuçlara göre, YNK’den ayrılan Goran Hareketi ikinci sıraya yükselmiş olsa da hem birinci olan KDP’den epey geride hem de 2009 seçimlerine oranla az da olsa oy kaybetmiştir.

YNK ise aldığı sonuçla adeta yıkılmıştır çünkü YNK ve Goran toplamı bile YNK’nin eski gücünü tam olarak yansıtmıyor. Seçimin galibi açık ara ile KDP’dir. İktidardaki yıpranma ve muhalefetten gelen ağır eleştirilere rağmen KDP gücünü korumuş hatta az da olsa oyunu artırmıştır. KDP’nin ardından seçimde oylarını artıran iki İslami parti olduğunu belirtmeliyiz. Bu tablo ile Güney Kürdistan’da artık KDP-YNK’nin yanı sıra başka partilerinde iktidar yarışına katıldıklarını gösteriyor.

Daha çok sosyal demokrat ve liberal iddiada olan YNK ve Goran toplamı belli bir oy kaybını yaşarken, KDP ve iki İslami partinin oylarındaki kısmi yükselişi nasıl okumalıyız? Kürdistan halkı etrafında savaş devam ederken ve bölge istikrarsızlığı derinleşirken bu seçimde istikrar ve muhafazakarlaşmayı esas alarak oyunu kullandığı görülüyor!

Söz konusu iki kavram birbirinden kopuk değil geçişlidir çünkü istikrara oynayan genellikle olanı korur, muhafaza eder. Kürdistan halkları; bir yandan ulusal özgürlük yolunda elde edilen kazanımların ve etrafındaki savaş çemberine rağmen güvenli ortamın korunması, muhafaza edilmesi olarak istikrara oynamaları olumludur ve bu açıdan aradığı istikrarı hali hazırda KDP’de bulmuştur. Diğer yandan KDP ve özellikle İslami partilerdeki oy artışını, tutucu, muhafazakar eğilimin güçlenmesi olarak okunmalı ve bu eğilimle seçmen aradığını İslami partiler ile KDP’de bulmuştur. Doğrusu İslam coğrafyasının baştanbaşa kanlı iç savaşlarla sarsıldığı, İslam ve demokrasi deneylerinin peş peşe olumsuz sonuçlandığı süreçte Kürdistan’da İslami partilerin güçlenmesi düşündürücüdür. Hem bu iklimde hem de kendi yetmezlikleri nedeniyle komünist hareketin etkin varlık göstermesi beklenemezdi nitekim öyle de oldu.

İlginçtir İslami partilerin aldıkları oy oranlarının dağılımına bakıldığında Süleymaniye bölgesinde zayıf ama buna karşılık KDP kaleleri olan Duhok-Hewler bölgesinde güçlendikleri görülmektedir. Ki bu durum KDP/Barzani hareketi ile İslami hareketinin ortak bir kültürel alana sahip olup uzlaştıklarının ya da uzlaşabileceklerinin de işareti. Geçerken not edeyim; PKK’nin “Üçüncü Yol” sloganıyla çıkan PÇDK ise aradığı karşılığı bulamadı.

 IV  Oy dağılımı irdelendiğinde halen Behdinan-Soran bölgeselciliğinin tam olarak aşılamadığı da görülür. KDP yine Hewler ve özellikle Duhok’ta çok açık farkla birinci partiyken, YNK’den ayrılan Goran ile YNK yine Süleymaniye yani Soran bölgesinde etkin oy almışlardır ki bu durum bünyesinde ciddi tehlikeleri içeriyor. Demek ki KDP, YNK ve Goran Hareketi bölgeselciliği halen tam olarak aşamamışlardır. Demek kiBehdinan-Soran şekillenişindeki farklılığının siyasal yansıması halen sürüyorsa bunun köklü arka planı bulunmaktadır. Demek ki, dört parçadan katılımla gerçekleştirilmesi hedeflenen Kürt Ulusal Kongresi ile hedeflenecek olan Kürdistan’ın birliği temel bir hak olarak varlığını koruyor ama gerçekleştirilmesi kolay değil.

 V  Barzani’nin dolan başkanlık süresinin parlamento eliyle iki yıl uzatılması başta Goran Hareketi olmak üzere ciddi itiraz ve eleştiri konusu olmuştu. Seçimlerden KDP’nin güçlenerek çıkması KDP ve Mesut Barzani’nin elini güçlendirmiştir.

Sonuç olarak bu koşullarda kimler ya da nasıl bir koalisyon hükümeti kurulur? Seçim sistemi farklı olduğu için KDP % 40 civarında oy almasına rağmen tek başına hükümet kuramayacaktır ayrıca kurmak da istemeyecektir. İzlediği politika ve tarihsel arka planı dikkate alındığında yine YNK ile hükümet kuracağı kuvvetle ihtimal. (24-09 -2013)

canbegyekbun@hotmail.com

Exit mobile version