Site icon Rojnameya Newroz

“GÜNDEMİMİZ PANDEMİ OLMALI” / RÖPORTAJ

Covid 19 salgını başladığı günden beri iktidar TTB’nin alınması gereken önlemler uyarılarını dinlemediği gibi hiçbir şekilde konunun muhatabı bir meslek örgütü olarak görmüyor. Geçtiğimiz günlerde ise TTB siyah kurdele eylemiyle iktidara süreci yönetemiyorsunuz, tükeniyoruz diyerek seslendi. İktidarın küçük ortağı MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise bir anda çıkış yaparak “TTB’nin kapatılmasını, hekimlerin tutuklanmasını” istedi. Ardından BBP’li Mustafa Destici ve iktidarın diğer ortakları koro halinde TTB’ye saldırdılar. Biz de Diyarbakır Tabip Odası yürütme kurulu üyesi Dr Evin Bahar TOY’a sorduk…

Röportaj: Yaşar Kazıcı

MHP ve diğer iktidar ortağı yapıların, kişilerin, yandaş medyanın bir meslek örgütü olan ve korona sürecinde oldukça özel bir yeri olan TTB’yi hedef gösteren açıklamalar yapmasının sizce sebebi nedir? Siyasetçiler neden TTB ile uğraşıyor?  TTB koronadan daha tehlikeli, Marksist yuvası, kızıl işgal, tıbbi atık vb. oldukça düzeysiz ve kindar açıklamalar için ne dersiniz?

TTB’ye dönem dönem gündemi farklı noktalara çekmek isteyenlerin saldırıları oluyor. Bu ilk saldırı değildi olasılıkla son da olmayacak.

TTB’nin bu ithamların ve saldırıların ilk anından beri tavrı netti. Ortada sağlıklı yürütülemeyen bir pandemi süreci var. Bu sürecin baş aktörleri hekimler olarak bizlerin tabir-i caizse işi başından aşkın. Bizim muhatabımız siyasi partiler ve onların liderleri değildir. Bizim muhatabımız hastanelerde, filyasyon ekiplerinde, ASM’lerde, revirlerde, ambulanslarda ve sayamadığım daha birçok noktada canı pahasına çalışan sağlıkçılardır. Devlet Bahçeli hekim değil, sağlıkçı değil; haliyle bu konuda muhatabımız da değil.

Biz TTB olarak salgınla mücadelede halk sağlığını ve iyi hekimlik değerlerini önceliyoruz. Sağlık çalışanlarının, hekimlerin, halkın salgınla ilgili yaşadığı sorunları dile getiriyoruz. Fakat ne yazık ki pandeminin başından beri hayatları pahasına COVID-19’la mücadele eden sağlıkçılar ve onları temsil eden meslek odaları, sivil toplum örgütleri ve sendikalar karar süreçlerinin dışına itiliyor. Arkadaşlarımız sahada canla başla çalışırken, halk kendi yaşam haklarıyla ilgili kararlar alınırken dışarıdan birer izleyici konumuna itiliyor ve pasifize ediliyor. TTB salgının başından beri şeffaflığa ve bilimselliğe vurgu yapıyor. TTB’nin salgına yönelik bilimsel verilere dayanan uyarı ve önlemleri, halkın sağlık ve yaşam hakkı için elbette ki paylaşması gerekir. Bu tabi ki birilerini rahatsız etmiş olabilir.

Benim şahsi fikrim; TTB’nin bu minvalde yürüttüğü çalışmalara şeffaflıktan uzak yetersizlikleri ve olanların tepkilenmesi doğal. Fakat bu yetmezliklerinin ve rahatsız oluşlarının çözümü TTB’ye saldırı olmamalı. Aksine sorunları ortaklaşa masaya yatırmak şeffaflıkla ve bilimsel veriler ışığında çözümler aramak olmalıdır.

AKP-MHP ittifakı TTB’yi kapatabilir mi? Veya barolara benzer bir projeyle; çoklu tabipler birliği vakası önümüze gelir mi?

Biz de sizin gibi gündemi takip ediyoruz. Bu konuyu da kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.

TTB kurulduğu günden bu yana iyi hekimlik değerlerinin temsilcisi olmuştur. Bugün de onlarca meslektaşımızın binlerce vatandaşımızın hayatını kaybettiği COVID-19 salgınıyla mücadele ediyoruz ve enerjimizin tamamını halkımızın sağlık ve yaşam hakkını korumak için kullanıyoruz.

Gündemimiz pandemi olmalı, halkımızdan da tartışmaların başka yöne çekilmesi için yapılan bu açıklamalara prim vermemelerini istiyoruz. Biz TTB olarak Pandemi koşullarında sorumluluklarımızın farkında ve görevimizin başındayız.

İktidar TTB’nin yönetemiyorsunuz, tükeniyoruz itirazından rahatsız olsa da; daha dün yeni önlemler, tedbirler alınması gerektiği üzerine demeçler veriyorlar. Sağlık Bakanı gerçek verileri bir noktadan sonra gizleyemiyor. TTB’nin ifade ettiği her şey açığa çıkarken, iktidar sürecin başından beri neden ısrarla TTB’den uzak duruyor?

Salgının en başından bugüne kadar TTB olarak pandemi ile mücadele sürecine dâhil olmamız gerektiğini her yerde dile getirdik. Yine salgınla ilgili sayısal verilerin şeffaflıkla tüm topluma açıklanması gerektiğini söyledik. Bölge ve şehir bazlı hasta sayılarını, enfekte olmuş sağlıkçıların verilerini, testlerin kaç adet değil kaç kişiye yapıldığını, yoğun bakım yatak durumlarını bakanlığa defalarca sorduk. Zaman zaman sahadan arkadaşlarımızdan aldığımız bilgilerle bakanlığın açıkladığı verilerin çeliştiğini gördük bunları halkımızla paylaştık.

Ekonomik kaygılarla gizlenen verilerin tüm toplumu riske attığını ve salgının kontrol edilemez bir noktaya adım adım geliyor oluşunu hep beraber görüyoruz. Sağlık bakanı salgının başından beri TTB ile sadece bir kere görüştü. Sahada mücadele eden hekimleri birer nesne olarak gören, çözüm önerilerini dikkate almayan, muhatap almayan bu mantıkla bir yere varılmaz. Salgınla gizlilikle ve görmezden gelerek mücadele edilemez. Salgınla mücadele halk sağlığı etiğinin temel ilkesi olarak toplumu ilgilendiren bu sorunun çözümünün katılımcı, dayanışma ve bilimsel yöntemlere dayanarak yapılmalıdır.

Diyarbakır Tabip Odası, korona sürecinde yerelde devlete bağlı kurum ve kuruluşlardan herhangi dışlayıcı bir tutum veya uyarılarınızın ciddiye alınmadığı bir durum yaşadı mı?

Biz Diyarbakır Tabip Odası olarak Diyarbakır’da tespit edilen günlük vaka sayılarını sahada çalışan arkadaşlarımızdan alıyoruz. Enfekte sağlıkçı sayılarına da keza kendi çabalarımızla ulaşıyoruz. Ülke genelinde yürütülen gizlilik politikasının bir tezahürü de Diyarbakır’da diyebiliriz.

İl Pandemi Kuruluna bu kentin hekimlerini temsil eden meslek odası olarak dahil edilmedik. Dahil olmak adına yaptığımız başvuruya da cevap alamadık. Bir kentte salgınla mücadele için bir kurul kuruluyor ama o kurulda sahada salgınla mücadele eden hekimleri temsil edecek, kurula salgınla mücadele için bilimsel tavsiyelerde bulunacak meslek odası temsilcisi bulunmuyor.

Tabi bu durumlar bizim salgınla mücadeledeki ciddiyetimizi ve sorumluluğumuzu bozamaz. Biz sahada görevimizin başındayız ve çalışmalarımıza devam ediyoruz, edeceğiz.

Son olarak Diyarbakır vaka artışının yüksek olduğu bir şehir, DTO olarak basına düzenli olarak açıklamalarda bulunuyorsunuz. Pekala şuan Diyarbakır’ın son durumu nedir? Sıralama yaparsak devletin en acil alması gereken önlemler, atması gereken adımlar nelerdir?

Diyarbakır adını son birkaç gündür sağlık bakanından duymuyoruz diye vaka sayılarında azalma olduğuna dair kamuoyunda genel bir kanı oluştu. Fakat maalesef ki bu henüz doğru değil. Vaka sayılarında artış devam ediyor. Günlük ortalama 400-500 pozitif yeni hasta tespit ediliyor. Yoğun bakımlardaki doluluk özel kamu ayırmadan ifade etmem gerekirse %100 civarı. Diyarbakır’da bir hasta iyileşmeden veya hayatını kaybetmeden yeni bir hastaya yoğun bakım yatağı bulmak nerdeyse imkansız.

Televizyonlarda kamu spotu olarak sık sık yeni açılan hastane reklamlarını görüyoruz. Halk sağlığının birinci kuralı sağlığı korumaktır. Yani kişinin hasta olmasının önüne geçmektir. Kişiyi hasta olmaktan korumak bir hastalığı iyileştirmekten ekonomik açıdan da çok daha uygun önlemlerle mümkündür. Salgını yeni hastaneler yaparak bitiremeyiz. Halkın sağlığını korumak, sağlıkçının sağlığını korumak birincil öncelik olmalıdır. Sistem sağlıkçının sağlığını korumazsa isterse binlerce hastane açsın; kim çalışacak oralarda? Yine sistem, salgını kaynağında kontrol etmezse hiçbir yatak sayısı hasta sayısını karşılamaya yetmeyecektir. Nitekim şu anda tanı konan hastaların evde takip edilmesinden de anlaşılacağı üzere hastanelerde yer yok.

Salgını düğünlerde, AVM’lerde, pazar yerlerinde, cafe-restorantlarda, toplu taşıma araçlarında vb. kontrol etmek gerekir. İdare bu konuda görevini layıkıyla yerine getirmelidir. Tüm yükü hastanelerde çalışan sağlıkçılara bırakmak çok büyük bir hatadır.

Son olarak bir vatandaş olarak Diyarbakır’da başıma gelen olayı örnek vermek istiyorum. Geçtiğimiz hafta alış-veriş için Kayapınar ilçesine bağlı bir semt pazarına gittim. Pazarda satıcı-müşteri birçok vatandaşımız maskesizdi. Birkaçını uyardım sonrasında Kayapınar Belediyesi’ne ve Büyükşehir Belediyesi Whatsapp COVID İhbar hattına bilgi verdim. Ekipler yönlendirildi dediler. 1 saat kadar bekledim kimse gelmedi. Sonrasında şikayetimle ilgili dönüş de olmadı. Bu ciddiyetle COVID bulaşmasının önüne geçmemiz çok zor.

RojnameyaNewroz

Exit mobile version