Site icon Rojnameya Newroz

Göllerimiz, derelerimiz… Bari onlar temiz kalsın!

Bu dünyanın başına ne geldi ise kendi içinde akıllı(!) canlıyı yaratmasıyla geldi. Nereden bilecekti ki dünya, bu yarattığı canlı kendisinin en büyük düşmanı olacaktı. Nereden bilecekti ki dünya, insanın, içinde yaşam bulduğu doğaya düşman olacağını. Bilseydi böyle bir yaratığın neslini devam ettirmesine izin verir miydi?

Gerçekten de öyle değil mi? Biz insanlar özellikle özel mülkiyetin devreye girmesiyle birlikte doğaya düşman olmaya başlamadık mı? Hele hele bir de kapitalist mülkiyet tarzının ortaya çıkmasıyla birlikte bir parçası olduğumuz doğaya karşı katliam yapmadık mı? Evet yaptık. Son iki yüz yıldır da bu katliam son hızla devam ediyor. Dünya artık biz insanların yarattığı kirliliği ve katliamı kaldıramıyor. Buzullar hızla eriyor, ormanlar hızla yok oluyor, her geçen zaman kuraklık artıyor, su kaynakları yok oluyor, hava kirliliği her geçen gün artıyor, doğal ortamdaki canlı yaşamı her geçen gün azalıyor, mutfağımıza giren yiyeceklerin tadı her geçen gün kaçıyor ve yapaylaşıyor… Bu örnekler daha da çoğaltılabilir ama burada hepsini sıralamanın anlamı yok.

Dolaysıyla esas konumuza dönersek; Adıyaman ilinin Gölbaşı ilçesinde yapılacak olan termik santralin yapılmasına izin mi vereceğiz yoksa doğaya olan borcumuzu ödemek için kan emicilere karşı şanlı bir direniş mi sergileyeceğiz?

 

Santral yapılırsa zamanla yapamayacaklarımız!

 

Çoğu zaman Gölbaşı’nda geçirdiğim çocukluk ve gençlik yıllarına özlem duyuyorum. Nasıl özlem duyulmaz ki o günlere… Yazları arkadaşlarla birlikte Altınlı Köprü’ye, Göksu’ya yüzmeye giderdik. Daha yakında göl de vardı ama tercihimiz genellikle dereler olurdu. Yolbağan, Karamağara, Kurugeçit’teki kanal, zaten sık sık uğrak yerlerimizdi. Diğer taraftan Sakaltutan başta olmak üzere Gölbaşı’ndan Erkenek’e kadar olan alan, bölgede yaşayan tüm insanların piknik ve eğlence alanıydı. Bazılarını ben kendim de gördüğüm bazılarını ise yakınlarımdan duyduğum kadarıyla bu yerlerin çoğu artık eski doğal güzelliğine sahip değil. Kısa vadeli çıkarlar nedeniyle bölgenin bu doğal güzelliği alt üst oluşla karşı karşıya. Bir de bunların üzerine Harmanlı yakınlarında bulunan kömür madenine yapılacak olan termik santral ve yeri konusunda emin olmamakla birlikte Altınlı Köprü’nün üst taraflarında yapılacak olan sulama barajı ile bölge tamamen yaşanmaz hale gelecek.

Tüm bunlardan daha da önemlisi Termik santral sonrası bölgenin tarımsal faaliyeti bitmese de büyük darbe yiyecek. Toprak zehirlenecek. Bu topraklar üzerinde ürettiğimiz üzüm, fıstık, ceviz, sebze ve meyveler zehirlenecek. Bölge insanı bu ürünleri kime satacak? Termik santral çevresinde üretilen tarımsal ürünleri insanlar neden alsın ki?

Yıkım, sadece toprağın zehirlenmesi sonucu gelmeyecek. Arı, börtü-böcek, yılan, kurbağa, balık, kuşlar (özelikle göçmen kuşlar) gibi canlıların bir kısmının telef olması bir kısmının da bölgeyi terk etmesiyle esas yıkımı o zaman yaşayacağız. Çünkü bu canlıların varlığı doğal döllenmeyi sağlıyor. Bu sağlanmadığı sürece tarımsal üretim bitecek ve büyük bir çölleşme ile karşı karşıya kalacağız.

 

Termik santralden kimin çıkarı var?

 

Bu sorunun cevabı çok net. Bu işten en büyük çıkarı olan SANKO (Sanko Tekstil İşletmeleri Sanayi Ticaret A.Ş.) ve bu iş vesilesiyle çöreklenecek olan iktidar partisi yakınları ve bürokratlarıdır. Bunların dışında hiç kimsenin oradan bir çıkarı yoktur. Tersine herkesin zararı olacak.

Son olarak, doğaya karşı borcumuzu ödemek için onu korumaya çalışmalıyız. Gölbaşı Çevre Platformu (GÖL-ÇEP) bir süredir iyi ve güzel şeyler yapıyor doğalarını korumak için. Ama bu çaba tek başına yetmez. Tüm Gölbaşı’nın, hatta Besni, Tut, Pazarcık, Erkenek ve Adıyaman gibi tüm bölgeyi bu termik santrale karşı duyarlı olmaya çağırmalıyız. Santralin yapımını durdurmak için özgün çalışmalar yapılmalı. Mesela santral alanı olarak belirlenen araziye kalabalık bir grupla ağaçlandırma yaparak kamuoyunun dikkati çekilebilir. Ya da toplantı ve panellerden çok Gölbaşı merkezde tüm halkın görebileceği şekilde meydanlarda veya parklarda bir dizi etkinlikler düzenlenebilir. Her yıl geleneksel hale getirilerek Gölbaşı Doğa Festivali yapılabilir. Memleketini seven herkesin GÖL-ÇEP’i yalnız bırakmayıp çalışmalarına katılarak omuz vermelidir.

Son olarak aşağıda Greenpeace web sitesinden alıntıladığım “Kömür Hakkında 10 Acı Gerçek” başlıklı yazıyı okumanızı tavsiye ederim.

 

Kömür Hakkında 10 Acı Gerçek

 

Dünyadaki karbondioksit kirliliğinin yaklaşık üçte birinden kömürlü termik santraller sorumlu. Ancak ne yazık ki kömürün tek suçu iklimi değiştiren en tehlikeli fosil yakıt olması değil. Kömürün yaratacağı trajedi bundan çok daha fazlası!

Kömüre bağımlı ülkeler yüzünden gezegenimizin iklimi hızla değişiyor. Türkiye de birçoğu ithal kömürle çalışacak 40 kömürlü termik santral nedeniyle bu bağımlı ülkelerden biri olmaya aday. Ancak kömüre bağımlı olan ülkeleri bekleyen bazı acı gerçekler var. Toprağın ve suyun zehirlenmesi, olası asit yağmurları ve erozyon bunlardan sadece bir kaçı…

 

1- Kömür iklim değişikliğine neden olan en tehlikeli yakıttır.

İçerdiği yüksek miktardaki karbon nedeniyle termik santrallerde kömür kullanmak en çok karbondioksit kirliliğine yol açan enerji üretim şeklidir. Tüm dünyada kömür santrallerinden sadece bir yılda 7 milyar ton karbondioksit salımı gerçekleşmektedir.

Bu miktar dünyadaki yıllık karbondioksit salımlarının %41’ini oluşturur. Ayrıca kömür madenciliği de, karbondioksitten 20 kat güçlü olan metan gazının açığa çıkmasına neden olur.

 

2- Kömür santralleri cıva kirliliğine sebep olur.

Cıva insan vücuduna ciddi zararlar veren ve nesilden nesile geçebilen bir nörotoksindir.

Cıva bölgedeki su kaynaklarının kalitesinin düşmesine neden olur. Toprağı zehirler ve besin zincirine karışarak sayısız ölümcül hastalığa sebep olur.

Kömür santralleri yılda 1450 metrik ton yani %50’lik bir payla cıva kirliliğinin en büyük sebebidir.

 

3- Kömür, asit yağmurlarına sebep olur.

Asit yağmurlarında ortaya çıkan duman tüm ekosistemi yok edebilir. Orta Avrupa’da kömür santrallerinin etrafında çok geniş alanları kapsayan orman kayıpları kaydedilmiştir. Birçok kömür santrali bulunan Çin’de 487 şehrin %54.5’inde asit yağmuru gözlendi. Asit yağmurları ayrıca insanlarda astım ve akciğer kanseri başta olmak üzere sayısız hastalığa sebep olur. Kömür santralleri asit yağmuruna sebep olan kükürtdioksit ve azotoksitin açığa çıkmasına neden olur.

4- Kömür, küçük partiküller ve radyasyon yoluyla gerçekleşen hastalıkların kaynağıdır.

Kömür yakmak zararlı partiküllerin ve radyasyonun açığa çıkmasına neden olur. Bu parçacıklar akciğer fonksiyonlarında azalma, astım, kardiyovasküler rahatsızlıklar ve bebek ölümlerine sebep olur. Yatağan’ın 50 köyünün 34’ünde radyasyon miktarının insan sağlığının kabul edebileceği sınırın çok üzerinde, küllerin atıldığı bölgelerde ise 19 kat daha fazla olduğu belirtilmiştir (Keskin ve Mert, 2002). Solunum sistemi hastalıkları Yatağan’da Muğla merkezine oranla iki kattan daha sık görülmektedir (TTB, 2000).

 

5- Kömürün yanması sonucu açığa çıkan atık zehirlidir.

Kömür yakıldığında ortaya çıkan artıklar ağır metaller ve zehirli maddeler içerir. Örneğin, insan sağlığına veya çevreye zarar verebilecek miktarlarda arsenik, kadmiyum, krom ve kurşun bulunabilir. Bu kirleticiler içme su kaynaklarına, yüzey su gövdelerine, bitkilere veya hayvanlara ulaştığında riskler meydana gelir. Kısırlık, kanser, prostat ve solunum sorunları, kardiyovasküler ve nörolojik hasarlar, hipertansiyon, işitme bozukluğu bu maddelerin sebep olduğu hastalıklardan sadece bir kaçı.

 

6- Kömür tatlı su kaynaklarını azaltır.

Kömür santrallerinden yayılan zehirli maddeler bölgedeki tatlı suyu kirletir. Kömür madenciliği ise asit maden kanalizasyonu (AMD) yoluyla su kirliliğini tetikleyen nedenlerinden biridir. AMD; minerallerin oksijen ve suya maruz kalması sonucunda oluşan ve ağır metal içeren atık sudur. Bu zehirli su sızdığında sadece yeraltı sularını değil toprağı da zehirler. Kömür santrallerinin kuraklığa sebep olmasının yanı sıra kömür madenciliği de her gün tahmini 70 milyonla, 260 milyon galon su gerektirmektedir.

 

7- Kömür madenleri yaralanmalara ve ölümlere yol açar.

Kömür madenciliği yerel halk ve madenciler üzerinde de olumsuz etkilere sahiptir. Kömür madenciliğinin yol açtığı ölümler tahmin edeceğinizden kat kat fazladır. Örneğin Çin’de 2006 yılında 3.000’e yakın kömür madeni kazası gerçekleşti. Bu kazalar 4.700 insanın ölümüne yol açtı. Ülkemizde ise sadece Zonguldak’ta 1955-2006 yılları arasında 2.670 işçi öldü, 319.792 işçi ise yaralandı.

 

8- Kömür madenciliği erozyona neden olur.

Madencilik alanının yüzeyindeki bitki örtüsü yok edilir. Bu durum toprak erozyonunu tetikler. Açık kömür madenciliğinde yeraltındaki kömürün zayıf bağlantı yerlerine ulaşabilmek için dağların tepeleri patlatılır. Yeraltı madenciliği de çökebilecek yeraltı boşluklarına sebep olur. Bu nedenle bölgede tarım potansiyelinde azalmaya sebep olur, akıntı rezervlerinde depolama kapasitesinde kayıplara yol açar, azalan nehir kanal kapasiteleri yüzünden sel baskınları artar bu da beraberinde erozyonu tetikler.

 

9- Kömür elektrik üretiminde verimsizdir ve çok fazla toplumsal maliyeti vardır.

Diğer fosil yakıtlarla karşılaştırıldığında kömürün daha ucuz olduğu düşünülür. Oysa kömürün gizli maliyeti üçüncü kişilere yüklenen toplumsal maliyetlerden kaynaklanır. Aslında, kömürün gerçek maliyeti yerel topluluklar üzerine yüklediği sağlık problemleri, tarıma verdiği zararlar, su kaynaklarının azalması gibi sorunları içermektedir. Türkiye’deki kömür rezervleri çoğunlukla linyit olarak sınıflandırılmaktadır; linyit en düşük karbon içeriğine ve en yüksek nem oranına sahip kömür türüdür. Kirletme oranı çok yüksektir ve enerji değeri çok düşüktür. Bu kömür santrallerini daha az verimli hale getirir, elektriği daha pahalı konuma getirir ve toplumsal maliyetleri arttırır.

 

10- Kömür fiyatları petrol fiyatlarına bağlı olarak sürekli artmaktadır.

Yani, kömür ithal etmek çok anlamsızdır. Kömür ticaretinde önemli bir faktör, %70 oranla taşımacılıktır. Petrol fiyatlarının artışı, taşımacılıkta kullanılan yakıt olması dolayısıyla kömür fiyatlarını da arttırmaktadır. Küresel piyasalarda, 2000-2006 yılları arasında kömür fiyatları ikiye katlanmıştır. Mayıs 2007 ile Mayıs 2008 arasında Avrupa’daki peşin fiyat metrik ton başına 70 ABD Dolarından 150 Dolara yükselmiştir.

http://www.greenpeace.org/

 

Exit mobile version