Kılık kıyafeti tesettür kurallarına yeterince uymadığı için kadınların sokak ortasında zabıtalarca dövüldüğü, siyasi suçluların çocukların gözleri önünde idam edildiği İran Devletinin liderleri; kadınların araç kullanmasının dahi yasak olduğu, dini azınlıklara, eşcinsellere, mürtetlere yönelik insanlık dışı uygulamaların, kırbaç, el kesme, kafa kesme cezalarının hukuk sistemi içinde yer aldığı Suudi Arabistan Devletinin liderleri; yüzlerce çocuğun tutuklanıp hapse konulduğu, bir halkı topyekun etnik temizlikle ortadan kaldırmaya azimli İsrail Devletinin liderleri dururken Batı’nın, demokratik seçimler yoluyla ülkenin yönetimine gelmiş, halkın desteğiyle orada duran (bu halkın manipüle edilmiş koyun sürüsü olduğunu düşünmediğim için de özür dilerim) ve halk ile birlikte bir darbenin daha yeni üstesinden gelmiş bir lidere böylesine akıl almaz boyutta bir nefretle saldırmasını son derece tutarsız ve ikiyüzlü bulduğum için;
Batı’nın Türkiye halkları veya bölge halkları ile ilgili endişelerden ve demokrasi sevdasından değil, emperyalist emellerle, çıkar dürtüleriyle ve islamofobik eğilimlerle hareket ettiğini ve Erdoğan’ın kukla olmayı reddeden duruşunun bu tavrı pekiştirdiğini düşündüğüm için;
Özür dilerim…
Bu komplo teorilerini ve Anti Erdoğancı propagandayı servis eden odakların sandığı gibi Batı dünyasının bizlere gerçek anlamda dost olmayacağını, onların bizi Erdoğan’dan farklı değil, onunla aynı hamurdan, onun kişiliğinde şekillenmiş mutlak kötülüğün güçsüz birer versiyonları olarak gördüğünü, en insancıl ve iyi niyetli okumaların bile oryantalist zırvalardan ibaret olduğunu, kendi bedenlerine göre biçtikleri demokrasi giysilerini bize satmaya çalışmaktan öteye geçmediğini düşündüğüm için;
Eğer kişisel olarak ben islamofobik tutumlardan nasibimi almadıysam bunun müslüman stereotipine uygun görüntü çizmediğimden kaynaklandığını bildiğim için;
“İktidar (burada bizim için Avrupa iktidarları) sizi nerenizden yaralıyorsa orası sizin kimliğiniz olur” örneği, baba evimde hala bu dilin konuşulduğu Pontus Rum kimliğimi öne çıkarmaya bugüne kadar gereksinim duymadığım, kendimi bir “Türk/Türkiyeli” olarak gördüğüm için;
Özür dilerim…
Batılı odakların bu ikiyüzlü hamilik politikalarından, üstünlük taslayarak bizim yerimize ülkemizdeki muhalefet görevini dahi samimiyetsizce üstlenmeye, bu hakkı dahi elimizden almaya kalkmalarından rahatsızlık duyduğum için;
Zalim-Mazlum ilişkilerini değerlendirmede Türkiye sosyalistlerinin burunlarının ucundan ötesini göremediklerini, analizlerinde sığ kaldıklarını, ülkenin içinde bulunduğu bölgeye dönük emperyalist yönelimler ve olağanüstü kritik güç dengeleri içinde Türkiye’nin yerini iyi okuyamadıklarını düşündüğüm için ve bunu söyleme cesaretinde bulunduğum için;
Özür dilerim…
Avrupa’da yaşayan pek çok başka muhalif arkadaşım gibi bulunduğumuz her ortamda Türkiye ile ilgili akıl almaz komplo teorilerini savuşturmaya çalışmaktan Türkiye devleti ve hükümetini bilimsel ve sorumlu sol argümanlarla eleştirmeye olanak bulmakta zorlandığım için;
Eğer olayların sağlıklı bir Marksist analizini yapamıyorsam tüm sosyalistlerden, her yolun mübah olduğu anti-Erdoğancı propagandaya katılmayı reddetmek beni kötü bir demokrat yapıyorsa tüm demokratlardan, kötü bir insan yapıyorsa tüm insanlardan özür dilerim!
Not: Yazıyı dün paylaştıktan birkaç saat sonra, yazıdaki ironinin anlaşılmadığını, söylenmek istenenin tam tersi yönde okunduğunu özel mesajla gelen tepkilerden şaşkınlıkla görerek paylaşıma kapatmak durumunda kaldım. Bu notu ekleyerek tekrar okunmaya açmak istiyorum. Yazıdaki özür ironidir, yazı hem kendi adıma hem de belli bir ideolojik aidiyet gözetmeksizin, Avrupa’da yaşayan, ve kendi sorunlarımız yetmezmiş gibi bulunduğumuz her ortamda Türkiye ile ilgili akıl almaz yalan dolan ve önyargı dolu bilgiyi ve komplo teorisini savuşturmakla mücadele etmek durumunda kalan, muhalif oldukları halde Erdoğancı damgası yiyen tüm arkadaşlarım adına yazdığım bir tepki yazısıydı. Belçika Türk toplumu üzerinde Türkiye’deki politik yapılar ve kamplaşmalar üzerinden yapılacak bir ayrım, buranın koşulları açısından değerlendirildiğinde yapaydır, gerçekçi değildir. Bu yüzden AKP destekçisi olduğu gerekçesiyle Ahmet Koç’un Belçika Sosyalist Partisinden ihracını kınamaktan bir sosyalist olarak çekince duymuyorum. 27.07.2016