ENTERNASYONALİZM ÜZERİNE NOTLAR[1 ]-1 / SİBEL ÖZBUDUN
“Sermayenin egemenliği enternasyonaldir.
Bu nedenle tüm ülkelerin işçilerinin kurtuluş
mücadelesi de ancak,
işçilerin uluslararası sermayeye karşı
ortak mücadelesi olduğunda başarılı olabilir.”[2]
“Enternasyonal” terimini ilk dillendiren hiç kuşku yok ki Karl Marx ya da Frederick Engels değildir. Kaynaklar, terimin “uluslararası hukuk”a işaret etmek üzere ilk kez ABD’li yararcı filozof Jeremy Bentham tarafından kullanıldığına işaret ediyor.[3]Enternasyonalizm’in, liberal devletlerin, liberalizmin ilkelerini hayata geçirtmek amacıyla egemen devletlere müdahale edebileceğini öne süren “liberal” versiyonu ise, XIX. yüzyılda Britanya dışişleri bakanı/ başbakanı Lord Palmerston eliyle yürürlüğe sokulmuştu. Aslına bakarsanız, fikir “kozmopolitanizm” biçimiyle Kant’tan beri mevcuttu.
KAVRAMIN KÖKENİ
Enternasyonal nitelikte bir işçi örgütünün gerekliliği Batı Avrupa’da XIX. yüzyıl boyunca biçimlenmekte olan sosyalist işçi hareketi içinde Marx’tan önce de dile getirilmekteydi. Örneğin, Fransız lonca örgütlerinin modern işçi sınıfı sendikalarına dönüşmekte olduğu 1840’larda biçimlenen devrimci sosyalist işçi hareketinin öncülerinden biri, Flora Tristan 1843’te kaleme aldığı İşçilerin Birliği başlıklı kitabındauluslararası bir işçi örgütüne olan gereksinimi vurgulamaktaydı.[4]
Ancak Enternasyonalizm’in işçi sınıfının stratejisi ve değeri olarak ProletaryaEnternasyonalizmi versiyonunu kuramsal düzlemde formüle edip onu I. Enternasyonal biçimiyle hayata geçirenler, Marx ile Engels olmuştur.
KAPİTALİZMİN KÜRESELLEŞMESİ
Marx ile Engels, düşünsel gelişimlerinin oldukça erken bir aşamasında, 1848’de kaleme aldıkları Komünist Manifesto’da şunları yazıyorlardı:
“Sürekli genişleyen sürüm ihtiyacını karşılamak için burjuvazi, yeryuvarlağının bütününe el atmakta. Her yerde yerleşmesi, her yerde yapılaşması, her yerde bağlantılar kurması gerekiyor.
Burjuvazi, dünya pazarını sömürmek yoluyla tüm ülkelerin üretim ve tüketimini kozmopolitleştirdi. Gericilerin çok üzülecekleri biçimde ulusal zemini sanayinin ayağının altından çekiverdi. En eski ulusal sanayiler yok edildi ve hâlâ her gün yok ediliyor. Her uygar ulusun bir yaşamsal sorun olarak ithal etmesi gereken ve artık yerli hammaddeyi değil en uzak bölgelerin hammaddelerini işleyip, mamulünün de yalnız kendi ülkesinde değil dünyanın her yerinde birden tüketildiği yeni sanayiler, o eski ulusal sanayileri bir kenara itiyor. Yerli imalatla karşılanan eski ihtiyaçların yerini de, en uzak ülke ve iklimlerin ürünleriyle ancak giderilebilecek ihtiyaçlar alıyor. Eski yerel ve ulusal kapalılık ve kendine yeterlik yerine de, ulusların her yönde hareketliliği ve her yönde birbirine bağımlılığı geçmekte. (…)
Tüm üretim araçlarını hızla geliştirerek ve ulaşımı, iletişimi sonsuz kolaylaştırarak burjuvazi, en barbar ulusları da uygarlığa çekiyor. Ürettiği mallara koyduğu ucuz fiyatlar, tüm Çin Seddini temelden yıkacak, barbarların en inatçı yabancı düşmanlıklarını teslime zorlayacak ağır toplardır. Burjuvazi, tüm ulusları, eğer yerle bir olmak istemiyorlarsa burjuva üretim tarzına uymaya zorluyor; uygarlık diye kendi uygarlığını ithal etmeye, yani burjuva olmaya zorluyor onları. Tek kelimeyle, kendi istediği gibi bir dünya yaratıyor kendine.”[5]
Marx ve Engels için işçi sınıfının uluslararası birliğine olan gereksinimin aslî gerekçesi, bağrında geliştiği kapitalist sistemin, ortaya çıkışı itibariyle “küresel” nitelikli oluşudur. Sanayileşme aracılığıyla üretimin ölçeğini tarihte misli gelişmemiş ölçüde arttıran kapitalizm, bu nedenledir ki ancak ulusal sınırları aşarak, yani (hem hammaddeleri aldığı hem de mamulleri sattığı) pazarı uluslararasılaştırarak var olabilir. Kapitalizm bağrında onun “mezar kazıcısı” olarak biçimlenen işçi sınıfı ise, bu nedenle “vatansız”dır:
“Komünistlere ayrıca vatanı, milliyeti ortadan kaldırmak isteme suçu yüklendi.
İşçilerin vatanı yoktur. Zaten onların olmayan bir şeyin, alınması da mümkün değil. Proletarya, önce siyasal iktidarı ele geçirmek, kendini ulusal sınıf düzeyine getirmek, kendini ulus yapmak durumunda olduğu için, kendisi de ulusaldır hâlâ, ama asla burjuva anlamda değil.
Halkların ulus olarak ayrışmaları ve karşıtlıkları, daha burjuvazinin, ticaret özgürlüğünün, dünya pazarının, sanayi üretimindeki tek biçimliliğin ve ona uyan yaşam koşullarının gelişmesiyle zaten giderek yok olmakta.
Proletaryanın egemenliği bunu daha da yok edecektir. Birleşik eylem, hiç değilse uygar ülkeler arasında olmak üzere, proletaryanın kurtuluşu için en önde gelen koşullardandır.
Bir bireyin bir başka bireyi sömürmesi ortadan kalktığı ölçüde, bir ulusun da ötekini sömürmesi ortadan kalkacaktır.
Ulusun kendi içindeki sınıfların karşıtlığıyla birlikte ulusların birbirlerine karşı düşmanca tutumları da düşer.”[6]
İşçilerin iki nedenden dolayı “vatanı yoktur.” Öncelikle, bir burjuva mamûlatı olarak “vatan”ın oluşumunda fikirleri alınmış değildir. Avrupa burjuvazilerinin “ulusal pazar”larını biçimlendirdiği XVIII. yüzyıl sonlarında birbirleriyle girdikleri kapışmalarda kanlarını ortaya koymaları istenmiştir onlardan yalnızca. Ve ulus-devletler biçimlendikten sonra da burjuvalar, aristokratları iktidardan alaşağı etmek için bedenlerini ortaya sürdükleri işçilere karşı aristokratlarla birleşmekte bir beis görmemişler, bir kez konsolide ettikten sonra işçileri iktidardan uzak tutmak için ellerinden geleni artlarına koymamışlardır.
İkinci neden ise, onları var eden sermaye başından itibaren “uluslararası” nitelikte oluşudur. Patronlar açısından üretimde kullandıkları işgücünün “milliyeti”nin hiç mi hiç önemi yoktur. Tıpkı üretimde kullandığı hammaddeyi en bol biçimde ve en ucuzundan temin etmek için yeryüzünü sömürgeleştirdiği gibi, işgücünü de en bol ve en ucuz biçimde hangi kaynaktan sağlayabilirse oraya yönelmektedir. Örneğin, daha XIX. yüzyıl ortalarında İngiliz patronlar, Britanya sendikalarına karşı grev kırıcı olarak kullanmak üzere Fransa, Belçika ve Almanya’dan işçi ithal etmekte tereddüt etmemişlerdi.[7] Bunun “yerli” işçi sınıfında yol açtığı ilk tepki ise, kıran kırana bir rekabet ve düşmanlıktır. Marx, 1 Ocak 1870 tarihinde Birinci Enternasyonal’in “Gizli Bildirge”sinde şunları yazıyordu:
İngiltere’nin bütün büyük sınaî merkezlerinde İrlanda proletaryası ile İngiliz proletaryası arasında derin bir karşıtlık var. Sıradan İngiliz işçisi ücretleri ve yaşam standardını aşağıya çeken bir rakip olarak İrlandalı işçiden nefret eder. Ona karşı ulusal ve dinsel bir antipati besler. Onu, Kuzey Amerika’nın güney eyaletlerinin beyaz yoksullarının siyahî köleleri gördüğü gözle görür. İngiltere proleterleri arasındaki bu karşıtlık, burjuvazi tarafından yapay biçimde beslenip sürdürülmektedir. Bu bölünmenin iktidarını sürdürmenin gerçek sırrı olduğunu bilir.”[8]
Ancak, Avrupa proletaryasının her zaman dar bir şovenizm saikiyle hareket ettiği söylenemez. I. Enternasyonal’in kuruluşunu esinleyen, İngiltere proletaryasının ABD’nde köleliğin ilgasına verdiği aktif destek olmuştur.
ABD İç Savaşı, Britanya dokuma sanayini apansız ve derin bir hammadde sıkıntısıyla karşı karşıya bırakacaktı. O dönemde Britanya ham pamuk ihtiyacının yüzde 80’ini Güney Amerika eyaletlerindeki pamuk tarımcılığından karşılamaktaydı ve Kuzey’in ablukası, pamuğun İngiltere’ye sevkiyatını tümüyle durdurmuştu. Böylelikle tekstil merkezi Lancashire’da çalışan işçi sayısı 1861 Kasım’ında 533 950’den, Kasım 1862’de 203 200’e düşmüştü. İngiliz dokuma işçileri, büyüyen işsizliğe karşın, 1862 ve 1863’te birbiri ardı sıra düzenledikleri miting ve gösterilerle Britanya hükümetinin köleci Güney’e verdiği aktif desteği protesto ettiler. Londra Sendikalar Konseyi’ne bağlı vasıflı işçilerin, Britanya hükümetinin köleci Güney lehine Kuzey Amerika’ya askerî müdahale hazırlıklarının boşa çıkmasında çokça payı olan Mart 1863’teki mitingine bizzat Marx da katılmıştı.
Britanya işçi sınıfı, böylelikle Amerika’daki siyahî kölelerin yanında saf tutmuştu. Şu hâlde, “Birinci Enternasyonal, salt ulusal bir krizden değil, tarihsel bir enternasyonal işçi dayanışması ediminden ortaya çıkmıştır.”[9]
Bu durumda görülüyor ki işçi sınıfının enternasyonal birliği çağrısı, yalnızca farklı ülkelerin proleterlerin birbirlerinin mücadelesini destekleme çağrısından ibaret değil; aynı zamanda burjuvazilerin aynı ülke içerisindeki ya da farklı ülkelerin işçilerini birbirine karşı kullanma girişimlerine karşı duruştu. Karl Marx, kapitalist sistem küresel ölçekte genişlerken işçi sınıfının ulusal sınırlar dâhiline hapsedilemeyeceğini sık sık vurgulamıştır. [10]
Ancak Marx ve Engels’e göre “enternasyonal” karakteri, işçi sınıflarının “ulusal” düzlemde hareket etmesini engellememelidir. Manifesto’larında “her ülkenin proletaryası(nın) önce kendi burjuvazisiyle hesaplaşmak durumunda” oluşundan bahisle, burjuvaziye karşı mücadelenin karakterinin ilk elde “ulusal” olduğunu vurgularlar. Proleter devrimi, yani sosyalist devrim, ilk elde “ulusal sınırlar dâhilinde” gerçekleşebilecek bir kazanımdır. Her ülkenin proletaryası, öncelikle kendi ülkesinde siyasal iktidarı ele geçirmek, kendini ulusal sınıf düzeyine getirmek, kendini ulus kılmak durumunda olduğu için, burjuva anlamında olmamakla birlikte, “ulusal”dır. Ne ki bu ulusallık, sonunda proletaryayı “insanlık”la bitiştirecek bir enternasyonalizm içerisinde erimeye mahkûmdur; çünkü, “proleterlerin, zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yok, kazanacakları ise bir dünya var”dır[11]…
Marx ile Engels’in proletarya enternasyonalizmi Manifesto’nun o evrensel çağrısında bedenlenir: Bütün ülkelerin proleterleri, birleşin!
-devam edecek-
3 Aralık 2014, Ankara.
N O T L A R
[1] 12 Aralık 2014 tarihinde Kızılay AKA-DER’de yapılan konuşma…
[2] V. İ. Lenin, Seçme Eserler, C:1, s.467-468.
[3] Bkz. Warren F. Kuehl, “Concepts of Internationalism in History”, Peace & Change, Haziran 1986, c.11, 2: 1-10.
[4] “Feminism vs. Marxism: Origins of the Conflict”, Workers’ Vanguard, 10 Haziran 2011 (özgün makale Women and Revolution’un Bahar 1974 tarihli 5. Sayısında yer almaktadır.) http://www.icl-fi.org/english/wv/982/ysp-feminism.html
[5] Karl Marx-Friedrich Engels, Komünist Parti Manifestosu, https://www.marxists.org/turkce/m-e/1848/manifest/kpm.htm
[6] Karl Marx-Friedrich Engels, Komünist Parti Manifestosu, https://www.marxists.org/turkce/m-e/1848/manifest/kpm.htm
[7] John Bellamy Foster, “Marx and Internationalism”, http://monthlyreview.org/2000/07/01/marx-and-lnternationalism/
[8] Kevin Anderson, “On the Dialectics of Race and Class: Marx’s Civil War Writings, 150 Years Later”, http://www.internationalmarxisthumanist.org/articles/dialectics-race-class-marxs-civil-war-writings-150-years-kevin-anderson
[9] John Bellamy Foster, “Marx and Internationalism”, http://monthlyreview.org/2000/07/01/marx-and-lnternationalism/
[10] Karl Marx, Kapital, C.1, bölüm 31.
[11] Karl Marx-Friedrich Engels, Komünist Parti Manifestosu, https://www.marxists.org/turkce/m-e/1848/manifest/kpm.htm