Mevcut olanı değiştirmenin bilgisi; Komünist devrimcilerin elindeki en büyük ve kullanılabildiğinde en etkili silahtır. Bundan dolayıdır ki; devrimci bir pratiğe sahip olmak için; pratiği devrimci yapan bilgiyi kavramak, onu özümsemek, kitabi bilgi olmaktan kurtarıp yaşamımızda ve örgütlenmemizde kullanmak gerekir.
Yaşar Kazıcı / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Mevcut olanı değiştirmenin bilgisi, bize yol gösteren, yürünecek yolda kılavuzluk eden Marksizm’in ta kendisidir. Marksizm’i; sistematik olarak kavradığımızda yalnızca siyasal bir ideoloji olmadığını; doğayı, toplumu, insan eylemini anlamanın ve onun tarihsel kökenlerini, tarihsel evrimini bulmanın da bilgisi olduğunu bununla sınırlı kalmayarak var olanı yorumlamakla birlikte onu değiştirmenin nerede aranması gerektiğini gösteren, her yönüyle köklü, belirli bir temellendirmeye sahip olan dünya görüşü, ezilenlerin eylem bilgisi olduğunu anlarız. Marksizm’in; Marx, Engels ve Lenin’in yazdıkları ilk bakışta; özellikle de okuma alışkanlığı olmayan ya da henüz daha yeni yeni okumalar yapmaya başlayan bir kadro-kadro adayı için karmaşık, anlaşılmaz görünebilir ve bu doğal bir durumdur. Bu durumda izlenmesi gereken yöntem; basitten karmaşığa, kolaydan zora doğru okumalar yapmak, Marksist eserlerin okunmasına yardımcı olacak kitaplar eşliğinde okumak, daha da önemlisi okunan kitapta anlaşılmayan yerleri not ederek daha birikimli olan yoldaşlara sormak, kavramları-paragrafları not ederek Marksist kavramlar sözlüğü oluşturmak, yine daha birikimli olan yoldaşlarla birlikte okumalar yapmak vb. yöntemlerle mutlaka sorunlar giderilebilir.
Devrimci teoriyi kavramak; gidilecek yolun haritasına sahip olmak demektir. Teorik kavrayışı güçlendirmek; pratikten uzak durmak değildir. Bireyin teorik gelişimi ile pratik faaliyeti ayrılmaz bir bütündür. Devrimci teoriyi kavramak; okuma eylemiyle sınırlandırılamaz, devrimci teoriyi kavramak, okuduklarımızla pratiklerimizi birleştirerek, eş zamanlı olarak gelişmek demektir. Eğer mesele sadece okumalar yapmak olsaydı; Marksizm hakkında oldukça bilgili olduğu halde Marksizm’in devrimci pratiğine girişmeyen küçük burjuva aydınları en devrimcimiz olması gerekirdi. Teoriyi bilgili olmak için değil sınıfsal bilince, Marksist devrimciliğe ulaşmak için okuyoruz. Marksizm bir bilinçtir, kitaplar dolusu akademik bilgi değildir. Marksizm hakkında bilgi sahibi olan bir aydınla bir devrimciyi ayıran şey Marksist bilinçtir.
Teorik kavrayış elbette kısa sürede oturtulabilecek bir mesele değildir. Bunu bir gelişim süreci olarak algılamalı, gelişimin yasalarına uygun davranmalı, sabırlı olmayı öğrenmeliyiz. Kadroların bu noktada; basitten karmaşığa, kolaydan zora, özelden genele doğru yol alması gerekir. Bununla beraber elde edilen mevcut bilgi birikimi ve bilinç düzeyi durmaksızın derinleştirilmeli, elde edilen bilgiler bilinçli eylemin öğelerine dönüşmelidir. Teorik düzey ancak bu şekilde yükseltilebilir ve ancak bu şekilde bir bilgi olmaktan Marksist bir bilinç olarak kendini bulabilir.
Teoriyi küçümseyen, gereksiz gören, okumaya ihtiyaç olmadığını söyleyen, pratik eylem ile teorik bilgiyi karşı karşıya koyan yaklaşımlar oldukça tehlikelidir. Aynı şekilde; Marksizm’i sadece teorik bilgi edinme, kağıt kalemle uğraşma düzeyine indirgeyen, devrimciliği akademik camiada filozof olmak zanneden yaklaşımlarda oldukça tehlikelidir. Marksizm ne kuru bir bilgiler yığınıdır ne de bilinçsizce girişilen dar pratik eylemdir. Marksist devrimci olmak o kadar nettir ki; devrimci olmayan bu iki uca savrulmaya hiç mahal vermez.
Birincisinden başlarsak; dar-pratikçi olan bu gruplar-akımlar; kitap okumayı zaman kaybı olarak görürler, teorik bilgi çok önemli değildir öğrenilecekse de yüzeysel bilgiler yeterlidir önemli olan bir şeyler yapmaktır, siyasal üretim yapma konusunda kısırlardır yeni gelişmeleri tahlil edemezler (ya da eski bilgilerle yeni durumları analiz etmeye kalkarlar), atılan adımların ne getirip ne götüreceğinin hesabını yapmadan meselelere bodoslama girerler, düşünsel ufukları dar olduğu için yeni sorunlar-yeni koşullar karşısında eski yöntemleri denerler, devrimci olduklarını iddia ettikleri halde Marksizm’e teorik-politik-taktik hiçbir katkı sun(a)mazlar, adeta değişime direnir, değişim denildiğinde akıllarına hemen ‘revizyonizm’ (yani devrimciliğin inkarı) gelir. Bu karakteristik özellikleri sıralamamızın nedeni; kesinlikle ortaya koyulan çabayı küçümsemek ya da onlardan da öğrenilebilecek hiçbir şeyimiz olmadığını ispatlamak için değildir. Bu özelliklerin sıralanmasının temel nedeni dar-pratikçiliğin Marksist devrimci olmaya yetemediğini, Marksist devrimci olunamayacağını tespit etmektir.
İkinci kesime geçersek; yani teorik-gevezelik yapmaktan öte bir icraatı olmayan gruplar-akımlar; teoriyi pratikle birlikte ele almazlar, ortaya koydukları pratikle iyi bildiklerini iddia ettikleri teori arasında dağlar kadar fark vardır, teorik bilgiyi devrimci bir çizginin pratik inşası içinde sınamayı değil teoriyi sempozyumlarda anlatılacak hikayelere dönüştürürler, her şeyi en iyi bildiklerini iddia ederler, ülkede komünist bir hareket varsa o da yalnızca kendileridir, yeni durumlar hakkında sürekli bir tahlil etme, kavramlaştırmalar yapma içerisinde olurlar ancak bu yeni olana pratik – örgütsel olarak hiçbir hazırlık yapma eğilimi görülmez, Komünist Parti’den-iktidarı almaktan bahsederler örgütlenmeleri, parti kurma anlayışları tamamen düzenin sınırları içine yerleşmekten öteye gidemez. Bu akımlardan devrimcilik adına öğrenilecek fazla bir şey yoktur, dar pratikçiler teorik olarak geri olsa da irade koyma anlamında zor koşullara bunlardan da daha dayanıklı, daha cüretkardır. Dar pratikçilerden; öğrenilecek en temel mesele cesaretli olmaları, direngenlikleridir.
Komünist devrimciler; okuma ve teoriyi kavrama eylemini, kişisel yaşamlarında eşe dosta, girilen ortamlara bilgiçlik taslamak için değil pratik mücadelede yaşanan sorunları çözmek, mücadeleyi daha sağlam örgütlemek, tıkanmaların önüne geçmek ve amaca sağlam bir şekilde ulaşabilmek için yaparlar.
Teorinin bilgisine sahip olmak, düzenli okumalar yapmak zaman kaybı değildir önümüze gelecek süreçleri nasıl değerlendirmemiz gerektiği konusunda ufuk açan eylemdir. Bilgiçlik hastalığı genelde yüzeysel okuma yapmış, etrafta Komünist olmayı bir marka değeri haline getirmiş tiplerde bulunan acınası bir komplekstir. Teoriyi derinlemesine kavramış, belirli bir bilgiye sahip olunca ‘’her şeyi ben biliyorum’’ dememiş, kendini hiçbir zaman yeterli görmemiş ve bir şeyleri öğretirken karşısındakinden bir şeyler de öğrenmeye çalışan bir Marksist; teorinin ahlakını, mütevaziliğini ve alçak gönüllüğünü de almış bir devrimcidir.
Toplumun bilgi düzeyinin üzerinde olmak, onların göremediği noktaları görebiliyor olmak kimseyi küçümseme hakkı vermez bize. Aksine küçümsemek; Marksizm’in temel tespiti olan; bireylerin bilgi düzeyinin, bilinç durumunun maddi üretim ve toplumsal ilişkiler koşullarında biçimlendiğini anlamamış olmak demektir. Bu açıdan acınası olan küçümseyenin durumudur, bilinç düzeyi düşük olan toplumun değil. Kapitalizmin yarattığı sömürü çarkında, her şeyin ticari meta haline getirildiği, insanların cehaletinin kutsandığı, toplumsal yozlaşmanın bir sistem politikası olarak işletildiği bir toplumdan ne çıkmasını bekliyoruz? Bilgisiz-bilinçsiz olması onun tek başına kendi varlık durumuyla mı ilgilidir? Öte yandan toplum zaten bizim gibiyse o zaman biz niye varız, neden parti kuruyoruz?
Bir Marksist, içinde yaşadığı toplumun cehalet ve sınıfsal bilinçten yoksun bir şekilde olduğunu tespit eder ama bu tespitten hareketle onları bir burjuva aydın gibi ‘’cahil bunlar’’ diyerek yaklaşmaz, onların cehalet koşullarının temel olarak bir sistem tarafından üretildiğini görür, onları kazanmanın, değiştirmenin, kendi karanlıklarıyla hesaplaşabilmelerinin yöntemlerini arar.