Site icon Rojnameya Newroz

Derin yoksulluk bir hak ihlalidir 

Yoksulluk

Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız 

Derin Yoksulluk: Kişilerin açlık sınırı altında olup en temel haklarına dahi erişemediği sosyal dışlanma ve ayrımcılığın sebep ve sonuç olduğu bir yoksulluk halidir. 

Demokratik, çağdaş, hukuk devletlerinde bireylerin sahip oldukları temel haklar büyük önem taşır ve anayasal güvence altındadır. 

Peki bu ülkede neden birilerinin yaşam hakkı, evinde yanarak, sokak ortasında infaz edilerek, depremde enkaz altında kalarak, madende göçük altında kalarak, kör kurşuna hedef olarak, trafik terörüne kurban edilerek… liste uzadıkça uzar, yaşam hakları ellerinden alınıyor. 

Bu insanların temel hakları anayasada yazmıyor mu?  

Peki anayasanın bilmem kaçıncı maddesine göre hani herkes eşit ve birinci sınıf vatandaştı. 

Bu anayasalar, bu binlerce, milyonlarca insanı kapsamıyor mu? Eğer ki kapsıyorsa, ki iddianız odur, peki İzmir’deki beş kardeş neden yanarak, zehirlenerek ölsünler? Bu, bu insanların kaderimi, bu kaderi siz egemenler mi, erk sahipleri mi, iktidar sahipleri mi belirliyor? 

Bu ülkede adaletsizliğin, yoksulluğun, cinsiyet eşitsizliğinin en ağır yükünü kadınlar ve çocuklar taşıyorlar.  

Yoksulluk kaderi olan bireyler! Sosyal, ekonomik, eğitim, sağlık, seyahat gibi haklardan yoksundurlar. 

Kamu hizmetleri dezavantajlı gruplar için yok denecek kadar azdır. 

Eğer böyle olmamış olsaydı 7 milyon çocuk yoksul ve sosyal dışlanma içerisinde yaşar mıydı? 

OECD ülkelerinde Türkiye çocuk yoksulluğunda sondan ikinci sırada olur muydu? 

İktidar 3.7 milyon insana sosyal yardım yapmakla övünüyor.  

Bir ülkede sosyal yardım alan insan sayısının artması o iktidarın başarısızlığının bir göstergesidir. 

Bu beş çocuğun ölümüyle ilgili toplumsal suçun sanki tek sorumlusu anne Melisa Sinem Akcan’mış gibi sadece anne sorgulanıyor. 

Evin elektrik ve su faturaları ödenmediği için kesen kurumların başındaki kişilerin hiç mi suçları yok? 

Annenin hayat tarzını eleştiren AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in bakanlığının hiç mi suçu yok? 

Ya da toplum, aile, komşular, muhtarlık, belediye, kaymakamlık gibi hiç mi sorumluluğunuz yok? 

Aile ve çocukları sağlıklarında takip edemeyen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı “Süreç içerisindeki soruşturmayı dikkatle takip ediyoruz.” dedi. Keşke çocuklar hayattayken ve bir aile yok olmadan takip edebilseydiniz. 

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş “Atılan kararlı adımlarla ülkemizde kadın istihdam oranı yüzde 32.5’e, kadınların işgücüne katılım oranı ise yüzde 37.4’e yükseldi” diyor. Melisa Sinem Akcan ve geçimini sokaklardan ve pazar artıklarından sağlayan diğer kadınları gördükçe, istihdam ve işgücüne katılımını sağladığınız kadınlar AK kadınlar mı diye sorması geliyor, insanın. 

IMF verilerine göre Türkiye 2024’te dünyanın 17. büyük ekonomisidir. 2023 itibarıyla 13.236 dolar olarak belirlediği kişi başına milli geliri ile dünyada 72. olan Türkiye’nin 2024’ün tümünde 15.666 dolarla 5 basamak yükselerek 67. olacağı öngörülüyor. 

Peki anne Melisa Sinem Akcan’ın “Milli Gelir” payı neden hurda toplamaktır? Galiba IMF yanlış hesap yapmış. 

Babanın içler acısı bitik haline rağmen elleri kelepçeli iki jandarma eri arasında ve mezarlıktaki görüntüsü insanlık adına utanç vericiydi. 

Sonuç olarak sosyal politikalar iflas etmiştir. 

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın sorumluluğunda olan kadın ve çocuklar hiçbir yerde güvence altında değiller. Bu dezavantajlı, toplumsal yaşamdan uzaklaştırılan gruplar için sosyal devlet ivedilikle gereğini yapmalıdır. 

Exit mobile version