Site icon Rojnameya Newroz

Demokrasi nedir? – 1

Demokrasi

Bülent Tekin Yazdı

Bülent Tekin / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Demokrasi nedir? Bu çok kullandığımız terimin net tanımı nedir? Demokrasi’nin en önde gelen kriterlerinden biri özgür ve adil seçimlerin yapılabilmesidir. Ancak bu yeterli değildir. Bir ülkede seçimlerin yapılıyor olması ve birden çok siyasi partinin varlığı o ülkede tek başına demokrasinin olduğunu kanıtlamaz. Son zamanlarda demokrasi ile idare edilen ülkelerde-örneğin Trump ABD’sinde-iktidarların değişmesi zor şartlarda olabiliyor.

Demokratik sistemlerde seçimlerle iktidar değişikliğinin gerçekleşebilmesin birtakım koşulları vardır. Bunların başında anayasal hukuk devleti, güçler ayrılığı, insan haklarının garanti altına alınmış ve uygulanıyor oluşu gelir. Temel bireysel ve siyasal özgürlüklerin teminat altında olması, gerekir.  Ve diğer bazı koşullara devam etmek istersek, gücü sınırlandırılmış ve denetlenebilir iktidar, özgür medya ve bilgiye erişim özgürlüğü, bağımsız ve tarafsız mahkemeler, hukukun herkese eşit uygulanması ve hukukun üstünlüğü ilkesinin varlığını sayabiliriz.

Tüm bu sayılanların sağladığı toplumsal ve politik koşullar olmaksızın bir seçim prosedürün olması-diğer bir deyişle düzenli yapılan seçimlerin olması-, o ülkede demokrasinin var olduğu anlamına gelmez. Türkiye’de bu sayılan temel kriterlerin hiçbiri tam olarak karşılanmıyor düşüncesindeyim. Bu nedenle de seçimlerin adil ve özgür yapılabiliyor mu sorusu akla gelebilir. Mesela, Türkiye’deki üçüncü en çok oya sahip parti olan HDP’nin milletvekili ve hatta eş genel başkanları cezaevinde olabiliyor. Buralarda düşünce ya da siyasi suçlu olmak çok kolay hale gelmiş durumdadır.

O halde demokrasi nedir, önce biraz bunu açıklamada yarar vardır diye düşünüyorum: “Demokrasi kavramı neredeyse 2500 yıldır şu ya da bu şekilde tartışılan bir kavramdır. Özellikle insanlık tarihinin son iki yüz yılında bu tartışmalar oldukça yoğunlaşmıştır. Bu durumda beklenen sonuç, demokrasi kavramı etrafında rafine olmuş, düzenlenmiş, tutarlı ve rasyonel bir fikirler bütününe ulaşılması ve herkesin üzerinde anlaşabileceği bir tanımın ortaya çıkmasıdır. Ancak bugün gelinen nokta hiç de böyle değildir. (…)

İnşa edilmesi en güç kavramlardan biri olan demokrasi, Antik Yunan orijinli bir kavramdır. Demokrasi kavramındaki demos’u Yunanlılar bazen ‘fakirler’, ‘çoğunluklar’ anlamında kullanırlarken bazen de ‘insanlar’, ‘halk’ ve ‘Atinalılar’ olarak kullanmışlardır. Bu farklı kullanımlara rağmen dönemin sosyal ve siyasi gerçekleri dikkate alındığında, anlaşılıyor ki demokrasi sözcüğü, onu eleştiren aristokratlar tarafından kendilerinin yönetimindeki kontrolünü savaşarak ellerinden alan sıradan halkı küçük göstermek için kullandıkları bir sıfattır. Buna rağmen democratia özellikle Atinalılar ve diğer Yunanlılar tarafından Atina’nın ve Yunanistan’daki diğer şehirlerin yönetimini açıklamak için kullanılıyordu.

Etimotojik analiz üzerinden dilbilim bağlamlı tanımlamalara yönelmek, genelde demokrasinin halkın kendi kendini yönetmesi şeklinde idealize edilen tanımlanması ile sonuçlanmıştır. (…)

 Oysaki buradaki halk (demos) kavramı, siyasal kavrayış olarak, ‘özgür, toprak ve köle sahibi, erkeklerden oluşan topluluğa verilen’ addır. ‘Mülksüzler, ücretliler, kadınlar ve yabancılar’ siyasal topluluk olan demos’un parçası ve muhatabı değil, yalnızca ona tabi unsurlardır.

Görüldüğü üzere Antik Yunan demokrasisi bugünkü anlamda halkın kendi kendisini yönettiği bir sistem olmanın oldukça uzağında, sınırlı mülkiyet odaklı şeklen cumhuri ve erkek cinsiyetli bir rejimdi. Ancak dönemsel olarak bakıldığında monarşi ve aristokrasiyi geride bırakmış, geniş tabanlı bir sosyal ve siyasal sistemdi.

Dilbilim ve etimoloji bağlamlı izahlar demokrasi ile ilgili önemli açılımlar sağlamış olsa da demokrasinin neden Antik Yunan toplumunda ortaya çıktığı sorusunun cevabını vermemektedir. Çünkü ‘demokratik sistem hiçbir zaman gökten zembille inip yerleşmez’ ya da ‘buharlı makineler gibi bir seferde icat’ edilemez. Yani Atina kent devletinde demokratik bir yapının örgütlenmesi uzun yıllar boyunca süren çabaların sonucunda yaşanan bir evrim sürecinin ürünüdür.

Söz konusu toplumsal hareketliliğin sonunda soylular, ticaret ve zanaat erbabı anlaşarak tiranlığı yıkarken, zenginlerle yoksullar arasında mevcut olan gerilimi, bir uzlaşmayla çözmek, ve orta sınıfın aşağı sınıflarla işbirliği yapmasını önlemek için MÖ 504’te ünlü şair Solon’u (1) görevlendirdiler.

Arkhon (2) seçilen ve yasa koyucu olarak atanan Solon, yaptığı yasalarla ‘sosyal, ekonomik ve siyasal alanda büyük reformlar gerçekleştirdi. Çiftçilerin durumunun iyileştirilmesi amacıyla, tarlalar üzerindeki ipotekler kaldırıldı. Borçlar silindi, borç yüzünden köle haline getirilen kişiler azat edildi. Genel af çıkarıldı. Site dışına köle olarak satılan Atinalılar, kamu kaynakları kullanılarak satın alındı ve özgürlüklerine kavuşturuldu. Köle emeğine dayanan üretim biçimi, yalnızca dışarıdan getirilen kölelerle yürütüldü. Soyluların tekelci iktidarına son verildi, Tüm yurttaşların yasama faaliyeti için Halk Meclisi’ne, yargılama faaliyeti için de Halk Mahkemesi’ne katılımı sağlandı. Yurttaşların siyasi yaşama katılımı kökenlerine göre değil, mali durumlarına göre kategoriye ayrılarak yeniden düzenlendi. Mali durum sermayeye göre değil, her yıl üretilen tarımsal ürün miktarına göre belirlendi.’

Solon Yasaları, öncelikle yurttaşlığı sağlam bir temele oturtmuş, demokratik kuram açısından daha da önemlisi, siyaseti belirli bir gruba özgü uğraş olmaktan çıkararak geniş halk kitlelerinin siyasete katılımı sağlamıştır. ‘Yasalar aracılığıyla, tüm özgür yurttaşların katılabildiği yasama ve yöneticileri seçme yetkisine sahip ‘Halk Meclisleri’ (ekklesia) oluşturulmuş ve yine kararları kesin olan, otuz yaşını doldurmuş her yurttaşın üyesi olduğu ‘Halk Mahkemeleri’ meydana getirilmiştir.’

                Solon Yasaları’nın çıkmasına rağmen Atina siyasal yaşamında aristokratların ağır basmasını kabile örgütlenmesinde gören Kleisthenos (3), Atina’yı oluşturan köy ve kasabaları, 139 yerel siyasi birim (deme) olarak yeniden örgütledi. 18 yaşına basan her erkek, yerel listelere kaydolarak 2 yıl süren bir eğitim görüyor ve bu sürenin sonunda yurttaş sıfatını kazanıyordu. Kan bağına dayanan eski kabile sistemi iyice çökertilerek, yeni kabileler oluşturuldu. Kleisthenos (Kleisthenes) çok sayıda yabancı ve köleyi bu kabilelere sokarak yurttaş statüsüne geçirdi. Yeni kabileler kan bağına dayanan kümeler olmaktan çok, günümüzün mahalle örgütlenmelerine benziyordu. Kişilerin sülale isimleri ile değil, ön isimleri ve soyadı olarak da bağlı oldukları yerel birimlerin (deme) ismiyle çağrılmaları zorunluluğu getirilerek, zenginlerle yoksulların aynı soyadına sahip olması sağlandı. Kabileler, sitenin yürütme ve yargı organları ile bürokrasisinde eşit ölçüde temsil edildiler ya da söz sahibi oldular.

Demokratik rejimi yıkmak amacıyla hareket eden yurttaşlar için 10 yıllık sürgün (ostrakismos) cezası getirildi. Atina artık, köleler, kadınlar ve yabancılar dışında yetişkin herkesin eşit siyasal yetkilere sahip olduğu ilk ve en yetkin doğrudan demokrasi örneği olarak tarih sahnesinde yerini almıştı. Yeni duruma işaret eden Aristoteles (4), ‘devlet yönetimi Solon’unkinden çok daha halkçı bir kılığa büründü’, derken, Herodotos (5) da demokrasinin kurucusu olarak Kleisthenes’i gösteriyordu.

Bilinen ilk ve tek demokrasi örneği olan Atina demokrasisi Solon Yasaları üzerinden inşa edilen Kleisthenes reformlarıyla gerçekleştirilirken (MÖ 508) demokrasi kavramı içeriğine, yurttaşlık, yerellik ve eşitlik unsurlarını da katabiliyordu. Böylece Antik Yunan demokrasisi sınırlı mülkiyet odaklı şeklen cumhuri, erkek cinsiyetli, kent doğumlu, seçim yöntemli yurttaşlık, yerellik ve eşitlik üzerine oturuyordu.

Ne var ki, kendi coğrafyasında büyük bir aşama olarak varlığından bahsettiğimiz Antik Yunan demokrasisi, iki yüzyıl yaşadıktan sonra çok çeşitli sebeplerle yıkıldı.” (6)

(1) Solon: MÖ 640-560’da yaşadığı tahmin edilen, Atinalı devlet adamı ve şair. Yaptığı reformlarla Atina demokrasisinin temelini attığı kabul edilir. Solon antik şairlerin en eskisidir. Siyasi hayatının birebir yansıması şiirlerinde bulunabilir. Hem fakirlere “kimin döneminde gördünüz bu kadar rahatı” diye sitemde bulunur hem de kendisine vergilerden dolayı kızan zenginlere serzenir. “Kanunlar örümcek ağlarına benzer: Güçsüz ve hafif şeyler ona yakalanır; daha ağır olanlar ise onu parçalayıp geçer.” sözü meşhurdur.

(2) Arkhon: Antik Yunanistan’da oligarşik kökenli yöneticidir. MÖ 1000’den itibaren rastlanabilen arkhonlar kent devletlerinde gücü ellerinde bulunduruyorlardı. Önceleri kralların yönetimde söz sahibi olduğu antik Yunanistan’da yavaş yavaş kontrolü devralan arkhonlar, MÖ 8. yüzyıldan itibaren-Sparta hariç-ortadan kalkmaya başlamışlardır.

(3) Kleisthenos (Kleisthenes):  Antik Yunanistan‘da Atinalı bir soyludur. MÖ 501’de anayasal düzene geçerek Demokrasinin ilk adımlarını atmıştır. Arkhonlardan olan Kleistenes, yaptığı kanunlarla Atina’ya demokrasiyi getirdi. Zenginlikten ve soyluluktan doğan sınıf farkını kaldırdı. Halk Meclisi kurmuş, bu meclise geniş yetkiler vermiştir. Demokrasiyi uygulamıştır. Sınıflar arası farklılıklar kaldırıldı. Fakat köleler ile ilgili bir adım hiçbir zaman atılmadı. Bu durum XIX. yüzyıla kadar sürdü. Kleisthenes MÖ 508 yılında reformlar yaptı. Reformların özünde aristokratların ya da soyluların devlet yönetimindeki tekelini kırmak yatıyordu. 

(4) Aristoteles (Aristo): Antik Yunanistan’da Klasik dönem aralığında MÖ 384-322 yılları arasında yaşamını sürdürmüş olan Yunan filozof ve bilge. Platon’un öğrencisidir.

(5) Herodotos (Herodot): Herodot (MÖ 484-425), Antik Yunan tarihçi ve yazardır. Gezilerinde gördüğü yerleri ve insanları anlattığı, Herodot Tarihi olarak bilinen eseriyle tanınır. 

(6) Yavuz Özdemir, Ufuk Şimşek, Elif Aktaş,        “Demokrasi Üzerine” makaleleri, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/31537

Siyasi Haber

Exit mobile version