Şırnak’ın Cizre ilçesinde bulunan Merkez Anadolu Lisesi’nde Müdür Yardımcısı olan Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim Bir-Sen) İşyeri Temsilcisi Burak Ercan, 2018 yılında 43 öğrenciye cinsel tacizde bulunmuştu. Çocukların şikayeti üzerine Ercan hakkında “sarkıntılık” suçlamasıyla Cizre Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. 11 Mart 2022’de karara bağlanan davada, Ercan’ın tutuklanması yönündeki talepler reddedilerek, 22 ay 15 gün hapis cezası verildi. Ercan’ın avukatlarının itiraz ettiği dosya istinafa gönderildi.
Okula gitmeye devam etti
Hakkındaki şikayetler 2018 yılında yapılmasına rağmen Ercan, bu dönemde herhangi bir tedbir alınmadan 13 gün boyunca okula gidip, taciz ettiği öğrencilerle aynı ortamda bulunmaya devam etti. Olayın kamuoyuna yansımasıyla Ercan, kaymakamlık tarafından açığa alındı. Daha sonra Bakanlık Müfettişleri okula ulaşarak, resmi tahkikat başlattı. Süreç devam ederken, savcılığa yeni şikayet dilekçeleri de ulaştı. Birçok öğrenci, korktukları için sadece sözlü ifade verebileceklerini, savcılığa gidemeyeceklerini belirtirken, müfettişlerin raporlarında 40’ın üzerinde çocuğun fail tarafından taciz uğradıklarına dair beyanları yer aldı.
İstanbul’da görevlendirildi
Soruşturma dosyasına gizlilik kararı getirilirken, Ercan hakkında teftiş kurulu tarafından ihraç talep edildi. Fakat bu ceza, bürokratik kanallarla hafifletilerek “kademe durdurma” cezasına dönüştürüldü. Ercan’ın Urfa’da görevlendirileceğinin duyulması üzerine tepkiler ortaya çıktı ve bunun üzerine Ercan İstanbul’da bir okulda görevlendirildi. Ercan’ın hala Orhangazi Ortaokulu’nda görev yaptığı belirtiliyor.
48 öğrenciye cinsel istismarda bulundu
Ercan’ın “cinsel taciz” suçlamasıyla yargılandığı davanın dosyası istinafta bekletilirken, bu kez aynı okuldan 5 öğrenci daha Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı’na giderek, 2018-2019 yılları arasında Ercan’ın cinsel tacizine uğradıklarını belirtti. Öğrencilerin şikayetleri üzerine Ercan hakkında bu kez “Cinsel taciz”, “Sarkıntılık yapmak suretiyle çocuğun cinsel istismarı” ve “Basit cinsel saldırı” suçlarından yeni bir soruşturma başlatıldı. Soruşturmayı yürüten Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianame, Cizre 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Ercan’ın yargılandığı davanın ilk duruşması ise, 27 Ekim’de görüldü. 2 Aralık’ta görülen ikinci duruşmada mahkeme heyeti, sanığın tutuklanması yönündeki talepleri reddederek, mağdurların zorla duruşmada hazır edilmesine karar verip, sonraki duruşmayı 20 Ocak 2023’e erteledi.
Şikayetçi çocukların avukatlığını üstlenen Salih Ecer, davaya gereken ilginin ve sahiplenmenin olmadığını, yeterli sahiplenmenin olmaması durumunda cinsel taciz failinin cezasız kalacağına dikkat çekerek, dayanışma çağrısında bulundu.
Başvurulara engel
Av. Ecer, taciz olayının öğrencilerin okul yönetimine şikayetiyle ortaya çıktığını işaret ederek, “Olay 2018 yılında ortaya çıktı. Bu olay neticesinde 48 öğrenci okul müdürüne müracaat ediyor. Bazı başvurular okuldaki öğretmenlere yapılıyor. Bir öğretmen bu başvuruları engellemeye çalışıyor. Ancak dosyada buna ilişkin yeterli delil yok. Sadece birkaç yazışma var. Bu yazışmalardan biz bir şablon oluşturmaya çalışıyoruz. Bu tarz başvuruların artmasının önüne geçmeye çalışıyor ve engelliyor. Hatta bu öğretmenin yazıştığı öğrencilere tehditvari söylemleri ve yazışmaları da mevcut. Bu yazışmalar dosyada da mevcuttur. Çocukların başvuru süreci bu nedenle biraz uzuyor. Hatta başvuruların okul yönetimi tarafından Milli Eğitim Müdürlüğü’ne (MEB) ulaşması epey zaman alıyor. Daha sonra Bakanlık Müfettişleri 48 öğrencinin ifadesini alıyor” dedi.
Bilindik savunma: Komplo kurdular
Sanık Burak Ercan’ın davanın başından beri kendisini “komplo kuruldu” şeklinde savunduğunu ifade eden Ecer, “Hem Baro Başkanı (Rojhat Dilsiz) hem ben duruşmalarda ağır ithamlarla karşı karşıya kaldık. Sanık tarafımıza karşı, ‘terörvari eylemler’ sergilediğimiz ve örgüt propagandası yaptığımızı söyledi. Sanık bu durumdan istediği sonucu alamayınca, algı oluşturmaya başladı. ‘Türk-Kürt sorunu’nu ortaya attı. Şikayetlerin aslında bir komplo olduğunu, bir ‘terör örgütü komplosu’ olduğunu dile getirdi. Bu algıyı oluşturmaya çalışırken de, coğrafyaya ‘terör’ gözüyle baktığını kendi ithamlarıyla belirtiyordu. Coğrafyada yaşayanların da ‘terörist’ olduğunu ithamlarıyla dile getiriyordu.” Ecer, “Bu 48 kişi lise çağındaki çocuklar. Sırf komplo için lise çağındaki bu öğrencileri bir araya getirilmesi imkansızdır, mümkün değildir. Bir de Ortadoğu gibi bir coğrafyada cinsel taciz meselesiyle bir araya gelen bu öğrenciler, toplumdan, aileden dışlanma gayesini göz önünde bulundurup ithamlarda bulunması mümkün değildir” diyerek, sanığın teorilerinin boşa çıktığını belirtti.
Burak Ercan hakkında daha önce Cizre Asliye Ceza Mahkemesi’nde “sarkıntılık” suçundan açılan davaya işaret eden Ecer, “Sanığın bu tarz bir dosyada ‘sarkıntılıktan’ alabileceği ceza maksimum bir yılı geçmez. Bu ceza bu caniye verilebilecek bir ödüldür” sözleriyle tepkisini dile getirdi.
‘Suça meyilli bir şahıs ve halen suç işleyebilecek bir ortamda bırakılıyor’
İlk davanın uzamasından dolayı öğrencilerin adalete olan inancını kaybettiklerini ifade ederek, “Sanığın hala görevde olmasının toplum nezdinde infial yaratabilecek bir durum olduğunu belirttik. Suça meyilli bir şahıs ve halen suç işleyebilecek bir ortamda bırakılıyor. Bulunduğu ortam kendini savunamayacak çocuklarla dolu. Lakin bizim bu talebimiz hiçbir şekilde kabul edilmedi. Sürecin uzaması, çocukların adalete olan inancını değiştirdi. Bu durumda mağdurlardan biri ‘benim adalete olan inancım kalmadı, artık duruşmaya katılmak istemiyorum’ deyip duruşmalara katılmadı. Üstelik mağdur bunu Ağır Ceza heyeti önünde dile getirdi” şeklinde konuştu.
‘Mağdurlar 5 yıl daha etkilenebilir’
Sanığın yargılandığı her iki davanın da uzun sürmesiyle dosyadaki “mağdurların” duruşmadan geri çekilmeye başladığını belirten Ecer, durumu şöyle açıkladı: “Kendine yeni bir hayat kurmaya çalışan bir insandan bahsediyoruz. Şuan bu öğrencilerin hepsi Türkiye’nin farklı illerinde kendilerine yeni bir yaşam kurmaya çalışıyorlar. Artık rahatsız edilmek istemiyorlar. Bu tarz vahim bir olay çocukların hayatlarını yaklaşık 4 yıldır etkiliyor ve böyle giderse 4 yıl daha etkileyecektir.”
Ecer, dosyanın uzamasıyla birlikte seyrinin de değiştiğini kaydederek, sanık hakkında açılan ikinci davadan çıkacak karardan umutlu olduklarını ifade etti. Dosyada hem suç atfı, hem nitelendirmeler, hem de olaya uygun iddianame hazırlandığını kaydeden Ecer, “İkinci dosyadaki suç vasfı cinsel taciz, sarkıntılık yapmak, çocuğun cinsel istismarı şeklindedir. İkinci dosya cinsel taciz diyebileceğimiz suç tiplerinin 3’ünden de açıldı. En ağır hal diyebileceğimiz ‘çocuğun nitelikli cinsel istismarı’ bu dosyada varken, buna ilişkin bir delil sunamıyoruz. Çünkü bu dosyada gerekli desteği görmüyoruz” eleştirisinde bulundu.
‘Dosya gerekli desteği görmüyor’
Ecer, eleştirisinin nedenini şu sözlerle açıkladı: “Bu duruşmada gördük ki, gerekli bilgiler ve belgeler halen dosyada yok. Bu dosyada gerekli desteği de göremiyoruz. Eğer bu dosyada gerekli desteği görürsek, sanık tutuklanır, caza alır. Üçüncü duruşmada, hepimizin vicdanını rahatlayacak bir karar çıkacaktır. Yine şikayetçi çocukların ailelerinin yaklaşımı çocukların geri adım atmasına neden oldu. Bu davalar ceza yargılamalarının en zor davalarıdır. Çünkü bu davalarda, toplum baskısı, aile baskısı, ailelerin duruşmalara gereken özeni göstermemesi ve devamında gelen mağdur ve sanık ilişkisi nedeniyle uzun sürüyor. Coğrafyada şu zihniyet var; ‘adım çıkacağına canım çıksın.’ Ailelerin de bakış açısı budur. Bundan dolayı çocuklar uzak durdu. Bazı duruşmalarda aileler gelip çocuklarını alıp gittiler. Daha sonra ifadelerinden vazgeçenler oldu. Sonuç olarak mağdurların bazı hususları özellikle gizlemeleri dosyayı etkiliyor” şeklinde konuştu.
‘Biz sanığın gereken cezayı almasını sağlayamadık ve vicdanları rahatlatamadık’
Ecer, toplum baskısına da dikkat çekerek, “Bunlar toplum baskısı sonucunda gerçekleşti. Çocuklar bunu hiçbir zaman istemedi. İlk geldikleri gün gözlerinde ışık vardı, gelecek vardı, umut vardı. Kendileri toplumun bu baskını ve algısını umursamıyorlardı ve onlar için ‘namus’ kavramı farklıydı. Ama mağdurlardaki bu algıyı biz ailelerde ve toplumda göremedik. Göremediğimiz için de istediğimiz sonucu alamadık. İstediğimiz sonuçtan kastımız ilk dosyada vicdanları rahatlatacak cezayı aldıramadık. Biz sanığın gereken cezayı almasını sağlayamadık ve vicdanları rahatlatamadık. Aslında bu bir özeleştiridir” ifadelerini kullandı.
Kamuoyuna çağrı
“Sahiplenme olmazsa bu tarz dosyalar artacaktır” diyen Ecer, mağdur 48 çocuk olmasına rağmen davanın ikinci duruşmasına tek avukat olarak katıldığını belirtti. Davanın sahiplenilmediğini ekleyen Ecer, “İkinci duruşmada sahiplenme olsaydı sonuç çok farklı olurdu. Bu içinde vicdan kırıntısı olan herkesin sahip çıkması gereken bir dosya. Çünkü tarih tekerrürden ibarettir. Eğer bu tarz dosyalara sahiplenme olmazsa, ileriki süreçlerde bu ve benzeri dosyalarla sık sık karşı karşıya kalırız” diyerek kamuoyuna, hukukçulara ve kadın örgütlerine duruşmaya katılma çağrısı yaptı. (Kaynak: MA)