Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız
Yüz yıldır ülkeyi sorunlar yumağı haline getiren iktidarlar günü birlik siyasetlerle, palyatif çözümlerle seçmenin gözünü boyayarak ülkenin geleceğini karartmışlardır. Bölünme fobisini bahane eden iktidarlar toplumu baskı şiddet sarmalına alarak yönetmektedirler. Daha doğrusu yönettiklerini sanıyorlar. Oysa ülke yönetilmiyor, kronikleşen sorunlarla birlikte adeta sürükleniyor.
Ülkenin gündemini sürekli içeride ve dışarıda meşgul eden toplumun önemli bir kesimini ilgilendiren ve canını yakan önemli sorunlardan biriside cezaevlerindeki hak ihlalleri sorunudur. İktidarların değişmesine rağmen cezaevlerinde olumlu değişimler yaşanmıyor. Cezaevlerindeki hak ihlalleri toplumun can alıcı ve ivedilikle çözülmesi gereken sorunlarından birisidir.
Her geçen gün sayıları artan hemen hemen her ilde bulunan birden fazla cezaevinde her geçen gün hak ihlalleri katmerleşerek artmaktadır. Cezaevlerinde ölümler yaşanmakta, haksız hukuksuz sevk ve sürgünler yaşanmakta… Her gün ulusal medyadan, barolar, İHD, STK raporlarından işkence ve kötü muamele ile ilgili haberler, veriler kamuoyu ile paylaşılıyor… Tecrit, izolasyon, ziyaretçileriyle, aileleriyle görüş engelleri, haberleşme hakları engelleniyor, disiplin soruşturmaları gibi hak ihlalleri yaşanmaktadır.
Cezaevlerindeki hak ihlallerinden yabancı uyruklu tutuklularda nasibini almaktadırlar. Yabancı uyruklu tutuklular haklarına erişemedikleri, kötü muamele, aşağılama ve ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar.
Dün “İşkence ve kötü muameleye sıfır tolerans.” Diye iktidara gelenlerin bugün cezaevlerinde uyguladıkları politikaları “Asmayalım da besleyelim mi” zihniyetinden tek fark bugün idam cezasının kaldırılmış olması, mahkûmların cezaevlerinde kötü şartlardan kaynaklı ölümlerinin beklenmesidir.
Müebbet hapse mahkum Çevik Bir için uygulanan “tek başına hayatını idame ettirememe” sebebiyle tahliyesinin, ağır demans hastası Aysel Tuğluk’a ve diğer hasta mahkumlara uygulanmaması yasaların eşit uygulanması zorunluluğuna aykırı olup hak ihlalidir.
Rize Kalkandere L Tipi Kapalı Cezaevi’nde 30 yıldır tutuklu bulunan Selim Ertene’nin tahliyesi Cezaevi Gözlem Kurulu’nun “iyi halli” olmadığı yönündeki kararıyla 6 ay ertelendi. Bu vatandaş 6 ay sonra iyi halli mi olacak yoksa iyi halli oluncaya kadar içerde mi kalacak. Ya da kime göre iyi halli. İzahı mümkün olmayan aynı zamanda insani, ahlaki ve hukuki olmayan bir karardır.
Uluslararası hukuk kurallarına göre insanların cezaevlerinde olmaları, onların tüm haklarının askıya alınması anlamına gelmemektedir. Cezaevi koşulları asla ek bir cezalandırma yöntemi olarak kullanılamaz.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesine göre “Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir.”
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne göre; yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır. Hiç kimseye işkence yapılamaz; zalimce insanlık dışı onur kırıcı ceza verilemez veya davranışta bulunulamaz.
Bu uluslararası hukuk, anlaşma, sözleşme vs. bu ülkeyi bağlamaz. Ya İstanbul Sözleşmesi gibi bir gecede biz bu işte yokuz derler ya da verdiğiniz kararları tanımıyoruz siz kendinize bakın diyorlar veya biz gerekeni yaparız gerekirse tazminatını da öderiz, işte iktidarların zihniyeti.
Cezaevlerindeki doluluk oranları mevcut cezaevleri kapasitelerinin çok çok üzerinde, fiziki şartlar yetersiz ve kötü durumdadırlar. İster istemez bu da birçok hak ihlalini beraberinde getirmektedir. Tutukluların cezaevlerine girişlerde yaşadıkları kötü muamele, çıplak aranmaları, cezaevi idaresinden kaynaklı sorunlar, haberleşme, iletişim ve okuma (kitap, dergi, gazete vs. verilmemesi) haklarının ihlali, mahkumların aileleriyle irtibatlarının koparılmaları ve ailelerin mağdur olmaları için çok uzak illere sevk ve sürgün edilmeleri gibi daha birçok hak ihlalleri yaşanmaktadır.
Avrupa Konseyi, İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) cezaevlerindeki olumsuzluklar ve kötü muameleler konusunda ziyaret ettiği ülke Avrupa Konseyi üyesi olan Türkiye’dir. CPT Türkiye’ye 24 ani ziyaret gerçekleştirmiştir. 30 rapor sunmuş. Bu raporların 27’sini yayınlamasına karşılık 3 raporu yayınlamamıştır.
Çıplak aramalar bütün cezaevlerinde “rutin” bir uygulamaya dönüşmüştür. İHD çıplak aramanın cumhurbaşkanı tarafından 28 Mart 2020’de yayımlanan Ceza ve İnfaz Kurumlarının Yönetimi ve Ceza ve güvenlik tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmeliğin 34. maddesi ile hukuksal bir dayanağa kavuşturulduğuna dikkat çekti. İHD uluslararası sözleşmelere, anayasaya, yasaya açıkça aykırı olan ilgili yönetmelik maddesinin acilen kaldırılması tedbiren Adalet Bakanlığının iç genelgeyle uygulamanın durdurulmasını sağlaması elzemdir. Diyor.
2021 yıllık ceza istatistikleri raporuna göre Avrupa’da en fazla mahkum Rusya ve Türkiye’de bulunuyor. 49 Avrupa ülkesi arasında en fazla hapis cezası verilen ülkeler sıralamasında Rusya’nın ardından Türkiye 2. sırada yer almaktadır. 2011 ile 2021 yılları arasında Avrupa’da hapsedilme oranı %89 ile en fazla büyüyen tek ülke Türkiye’dir. Artık ülkede tarafsız, bağımsız, adil, demokratik bir adaletin, yargının işlerlik kazanmasının vakti gelmedi mi.
Toplumsal muhalefet sokakta, alanda, meydanda “siyasi mahkûmlar onurumuzdur” diye haykırıyorlar. İktidarın artık bu sese kulak vermesi gerekir.