Duvar Gazetesi’nden Ferhat Yaşar’ın haberi
21 Mayıs 1864 Büyük Çerkes Sürgünü ve Soykırımı’nın üzerinden 158 yıl geçti. Kafkas Dernekleri Federasyonu (KAFFED), bugün İstanbul Yenikapı’da bir miting düzenleyecek. Çerkesler mitingde, Rusya’dan Çerkes Soykırımı ve Sürgünü’nü tanıma, mağdurlara mülkiyet ve tazminat hakkı, anavatana dönüş, Çerkes dili ve kimliğine yönelik tehditlerin ortadan kaldırılması talebiyle çağrıda bulunacak.
Ancak benzer çağrı Türkiye için de geçerli. Türkiye’de 4 milyondan fazla Çerkes yaşıyor. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana asimilasyona maruz kalan Çerkesler, ‘Çerkes Soykırımı ve Sürgünü’nü tanıması’, ‘hak ve özgürlük temelli yeni bir Anayasa’, ‘anadil, kimlik ve kültürel hakların kurumsal ve yasal güvence altına alınması’, ‘Çerkesce TV ve radyo yayınları yapılması’, ‘Çerkes kültürüne yönelik çalışan sivil toplum kuruluşların desteklenmesi’ çağrılarını yineleyecek.
Kafkas Dernekleri Federasyonu (KAFFED), 54 üye dernek ile Türkiye ve Kuzey Kafkasya’da yaşayan Çerkeslerin en örgütlü federasyonu olarak biliniyor. Türkiye’deki Çerkeslerin yoğun yaşadıkları bölgelerde örgütlenmeleri bulunuyor. Federasyon, bağlı dernekler vasıtasıyla bir yandan kültürel ve ana dili ile ilgili çalışmalar yaparken diğer yandan da gerek Türkiye gerekse Rusya ve dünya ölçeğinde bir hak arama mücadelesi veriyor.
‘ÇERKESLER ÜLKELERİNE DÖNEBİLME UMUTLARINI KORUYOR’
KAFFED Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Dinçer, 1864 yılında Kafkas Rus Savaşı’nın kaybedilmesiyle bir buçuk milyona yakın insanın başta Osmanlı İmparatorluğu olmak üzere birçok ülkeye sürgün edildiğini söyledi.
Türkiye’de 4 ila 7 milyon arasında Çerkesin yaşadığını belirten Dinçer, “Bu insanlar; anavatanlarıyla irtibat halinde olmak, geri dönmek, anavatanlarıyla ilgili haklarını almak konusunda istekliler. Ancak bunun kitlesel bir geri dönüş dalgasına dönüşeceğine olan inancımız artık çok zayıfladı. Buna rağmen kimlik bilincine sahip milyonlarca Çerkes anavatanları ile ilişkilenmek, oranın vatandaşı olmak, orada mülk edinmenin imkanlarına sahip olmak ve en önemlisi anavatanlarıyla organik ilişkide olmak istiyorlar. Ancak bu koşullarda bile hâlâ bu çok mümkün ya da en azından kolay görünmüyor. Zira soykırım ve sürgünün birinci dereceden müsebbibi olan Rusya Federasyonu bunu kolaylaştırma konusunda herhangi bir adım atmış ya da olayı kabullenmiş değil. Ancak her şeye rağmen tekrar dönebilme umut ve iradelerini koruyorlar. 21 Mayıs’ı bu anlamda artık bir yas ve matem günü olmaktan çıkarıp bir mücadele ve hak arayışı gününe dönüştürmek istiyorlar” dedi.
‘ASİMİLASYONDAN KURTARABİLDİKLERİMİZLE BİR GELECEK HAZIRLAMAYA GAYRET EDİYORUZ’
“Çerkeslerin asimilasyondan çok fazla korunabildiklerini söyleyebilmek maalesef mümkün değil” diyen Dinçer, sözlerine şöyle devam etti: “Görece olarak kırsal bölgelerde kümelenen Çerkesler dışa kapalı olmanın sağladığı avantajlarla 1960-70’e kadar kendilerini iyi koruyabilmiş, dillerini, kültürlerini sosyal dokularını muhafaza edebilmişlerdir. Ancak gerek globalleşen dünyanın gerekse ulus devlet politikalarının getirdiği olumsuzlukları biz de her yönüyle yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz. Bugün bu asimilasyondan kurtarabildiklerimizle yeniden bir gelecek hazırlamaya gayret ediyoruz.”
‘SEÇMELİ DERSLER OLUMLU AMA HAYATA GEÇİRİLEMİYOR’
Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), 2012 yılında ‘Yaşayan Diller ve Lehçeler’ projesi kapsamında okullarda Çerkezcenin seçmeli ders olarak okutulabilmesine karar verdi. Kararı ‘olumlu’ bulan Prof. Dinçer, “Ancak sadece hukuki düzenlemeler yapılarak hayata geçirilemiyor maalesef. Bunun için gerekli yönlendirmeleri ve diğer düzenlemeleri de yapmak gerekiyor. Bugün bakıldığında Çerkeslerin yoğun olarak yaşadıkları yerlerde bile ders seçiminin de sınıf açma oranlarının da son derece düşük olduğunu görüyoruz. Bu gerek okul yöneticilerinin çıkardıkları zorluklar gerekse aile üzerindeki psikolojik korku ikliminden kaynaklanıyor. Bunun daha yapıcı bir zemine oturtulmasının ve anadilini seçme konusunda ailelerin yüreklendirilmesinin, sistemin kolaylaştırılmasının gerektiğine inanıyoruz” diye konuştu.
‘ÇERKESCE BİLME ORANI GİDEREK DÜŞÜYOR’
Çerkesce bilenlerin sayısının her geçen gün düştüğünü belirten Dinçer, sözlerini şöyle noktaladı: “Çerkesce okuma yazma oranı, Çerkesce bilme oranının da çok altındadır. Şu anda 40 yaşın altındaki nüfusta Çerkesce bilme oranının giderek düştüğünü söylemek zorundayız. Okuma-yazma ise tamamen farklı bir konu. Şu anda dil bilenlerin çoğu anadillerini ailede öğrenmişler, yaygın bir eğitim ile değil. O sebeple çoğunluk ‘okuma ve yazma’ bilmez idi. Son 15-20 yılda derneklerimizin yaptığı çalışmalarla okuma-yazma bilenler giderek arttı ama hâlâ dili bilenlerin oranı yüzde beşi aşmıyor.”
Duvar Gazetesi