Site icon Rojnameya Newroz

BİZ TARİHİ YARATAN GERÇEK BİR BÜTÜNÜN PARÇASIYIZ / TEMEL DEMİRER

Tarihi yeniden yaratmaya başladık. Filistin’de İsrail istediği kadar kudursun, Kobanê’de IŞİD çeteleri üstümüze istediği kadar saldırsın, Gezi Parkı’ndakiler bizi kurşunlasın, Tomaları üzerimize gelsin. Şimdi çok daha güçlüyüz. Şimdi Marx’ın Lenin’in Mao’nun Bekir Kilerci’nin, Deniz’in Mahir’in İbrahim’in hayalleriyle çok daha güçlüyüz. Çünkü bugün onların hayallerini daha yükseğe çıkaran bir Kader var. Sınır boyunda kurşunladıkları Kader. Paramaz var, Serkan Tosun var ve nihayet siz varsınız.

BİZ TARİHİ YARATAN GERÇEK BİR BÜTÜNÜN PARÇASIYIZ[1]

TEMEL DEMİRER

“Yiğitlik, sen cehennem olsan bile

Fedayı kabul etmektir,

Cennet yapabilmek için seni,

Yoksul ve namuslu halka.

Bu’dur ol hikâyet,

Ol kara sevda.”[2]

Söze nasıl başlayacağımı bilmiyorum, ama bir şeyin altını özellikle çizmek istiyorum.

Biz tarihi yaratan gerçek bir bütünün parçasıyız. Biz insanlığın onuru, aşkın ve hayatın tanıklarıyız.

Bizim bir yanımız Bekir Kilerci’ye diğer yanımız Prometheus’a dayanır.

Bizim bir yanımız Roma varoşlarında ayaklanan Spartaküs’tür, öte yanımız 6 Mayıs’ta Hernepeş’i söyleyerek idam sehpasına giden Deniz ve yoldaşlarıdır.

Bizim bir yanımız Paris Komünü, öte yanımız Ekim Devrimi’dir.

Bizim bir yanımız çocuğun gülümseyişi, öte yanımız sevdalısı olduğumuzun karşısındaki titreyişimizdir.

Biz sosyalistler, isyancılar, biz Bekir Kilerci’nin yoldaşları; biz tarihin yüz akıyız. Bunun böyle olduğunu bir kez daha Filistin’de, bir kez daha Kobanê’de insanlığa kanıtlamakla meşgulüz.

Bizim bir yanımız Gezi Parkı’dır, öte yanımız Kızılay’a doğru yürüyen yığınlardır. Ve o yığınların içindeki Ethem ve onun yere dökülen kanıdır. Biz tarihi bedeller ödeyerek yarattık. Onun için içimiz huzur doludur, onun için kendimizden emin, hücrede ya da işkence hanelerde ya da tek başımıza yarının bizim olacağına dair umudumuzu yitirmedik.

Hepinizi tanıyorum, birçoğunuzla omuz omuza kavga ettim. Bana bu onuru verdiniz. Hepinize çok şey borçluyum, ama bir an soluğunuzu tutun, bir an gözlerinizi kapatın, bir an Kobanê’nin sanayi bölgesi önündeki IŞİD’in kullandığı tankların görüntüsünü sesini duyumsamaya çalışın. Bundan tahmini 20 ya da 25 gün önce Kobanê’nin Sanayi Bölgesi önünde, IŞİD tanklarının ya da o tankı kullanan barbar kudurmuşların görmediği bir şey vardı. Orada 30 tane çukur vardı, 30 çukur kazmıştı yaşları 18-25 arasındaki çocuklar. Çoğunluğu genç kadınlardı. 30 saattir o çukurda IŞİD tanklarının gelmesini bekliyorlardı. Çünkü ellerindeki bombalarla IŞİD tanklarının altına yatmaktan başka çaresi kalmamıştı. Şurada resmini gördüğünüz Arin Mirxan da onlardan birisiydi, gencecik bir kadındı. Gülüşlerini gördüğünüz o kadın sizlerden birisiydi. O 30 kişi arasında ilk çukurdan çıkan kadının adıydı. Ne diye haykırdığını bilmiyorum, ama o çukurdan çıkıp ilk IŞİD tankını havaya uçurduğunu biliyorum. Eminim o tankın altına yatarken “Yaşasın hayat, yaşasın aşk, yaşasın zafer” demişti.

Tarihi yeniden yaratmaya başladık. Filistin’de İsrail istediği kadar kudursun, Kobanê’de IŞİD çeteleri üstümüze istediği kadar saldırsın, Gezi Parkı’ndakiler bizi kurşunlasın, Tomaları üzerimize gelsin. Şimdi çok daha güçlüyüz. Şimdi Marx’ın Lenin’in Mao’nun Bekir Kilerci’nin, Deniz’in Mahir’in İbrahim’in hayalleriyle çok daha güçlüyüz. Çünkü bugün onların hayallerini daha yükseğe çıkaran bir Kader var. Sınır boyunda kurşunladıkları Kader. Paramaz var, Serkan Tosun var ve nihayet siz varsınız.

Kim ne derse desin geleceğin bizim olacağına dair hiçbir an hiçbir saniye şüphe duymadım. Zor günlerden geçtiğimizi biliyorum, her şeyin çok daha zor olduğunu biliyorum. Ama bu zorluk sadece bu salondaki devrimciler, Filistin’de direnenler, Kobanê’de barikatlara çıkanlar için değil.

Aynı zorluğu egemenler yaşıyor. Egemenler bizden korktukları için bu kadar azgınca saldırıyorlar. Egemenler tarihin tanık olduğu en büyük canilerdir.

Söz veriyoruz aşk ve hayat adına Soma’nın hesabını soracağız.

Aşk ve hayat adına yemin ediyoruz ki, ayağı delik değiş o lastik ayakkabıyı giyen babanın, “Benim oğlum yüzme bilmez,” diyen o ananın ve çocukların, ve aşkın, ve hayatın, ve o aşk ve hayat uğruna tankların altına yatanların, ya da Ethem gibi Berkin gibi kurşunlanan kardeşlerimizin hesabını soracağız.

Hayır! Artık direne direne kazanacağız demenin zamanı değil. Şimdi ayaklana ayaklana kazanacağız, kafalarını eze eze kazanacağız demenin zamanıdır.

O günler geliyor, aşkın ve hayatın zafer için ayaklanacağı günler geliyor.

Şimdi dünden daha güçlüyüz, daha cüretkârız, sancağımızı daha yükseklere gereceğiz.

Bunun böyle olduğunu bu salondan çıkıp sokaklarda barikatlar kurduğumuzda onlara göstereceğiz. Bunun böyle olduğundan şüphe edenler, sevgilinizin ellerinden tutun ve gözlerine bakın, çocuklarınızın sıcaklığını duyumsamaya gayret edin, Bekir Kilerci’nin dizelerini okuyun. Arin Mirxan’ı, Ethem’i, Berkin’i düşünün, Paramaz’ı düşünün.

Ve nihayet aşkın ve hayatın gerçeğini algılamaya çalışın. Biz kazanacağız! Bundan dostun da düşmanın da şüphesi olmasın. Biz, aç bırakılanlar, biz madenlerde katledilenler, biz baskı altında tutulanlar, biz Kürtler, Alevîler, ezilenler biz dünyanın mazlumları, lanetlileri. Bize yaptıklarınızı sizlerden, siz emperyalistlerden, siz kapitalistlerden, siz tarihin pisliklerinden mutlaka soracağız.

Şimdi basit bir şey yapın, ayağa kalkın, onları alkışlayın! Onlar için zılgıt çekin! Ve onlar için barikatlar kurun!

Selam olsun sosyalizm’e!

Selam olsun sancağımızı dalgalandıranlara!

Selam olsun Kobanê’de Filistin’de dünyanın dört yanında dövüşenlere!

Selam olsun kadınlara!

Selam olsun ezilenlere!

Ama ille de İşçi Sınıfına Selam Olsun!

Yaşasın Sosyalizm!

 

N O T L A R

[1] 23 Kasım 2014 tarihinde Kaldıraç, AKA-DER, İşçi Gazetesi ve Özgür Lise’nin Ankara’da düzenlediği ‘Halkların Kardeşliği Şenliği’nde yapılan konuşma… 13 Aralık 2014 Cumartesi günü Sakarya Meydanı’nda (Ankara) düzenlenen Bekir Kilerci ve Serkan Eroğlu’nu anma etkinliğinde yapılan konuşma…

[2] Ahmed Arif.

 

Exit mobile version