Site icon Rojnameya Newroz

Bir fotoğraf

Napalm Kızı

Bülent Tekin / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Bir internet sitesinde bir okurun kaleme aldığı (bir fotoğrafla ilgili) yazı dikkatimi çekti. Söz konusu fotoğrafı çeken kişi bugün 68 yaşında, Nick Ut ismli ufak tefek bir adam. Çektiği fotoğrafın kendisinde bıraktığı iz hâlâ silinmemiş Ut’un. 1965-1975 yılları arasında takip ettiği ve fotoğraflarını çektiği Vietnam Savaşı’nın etkilerinden hiçbir zaman kurtulamadığını söylüyor. Evinde otururken uçak veya helikopter sesi duyduğunda hâlâ irkildiğini söylüyor: “Savaş filmlerini de sevmiyorum. Bir savaş filmi izlediğimde geceleri uyuyamıyorum.”

1951’da Vietnam’ın güneyindeki Long An eyaletinde doğan ve asıl adı Huynh Cong Ut olan Nick Ut, fotoğrafçılığa başlamaya 1965 yılında, bu mesleği yapan ve Vietnam’daki savaşı takip ederken ölen abisinin cenazesinde karar vermiş. 16 yaşında AP ajansı için çalışmaya başlayan Ut, pek çok insanın ölümüne tanık olduğu gibi kendisi de dizinden, kolundan ve karnından olmak üzere üç kez yaralanmış. Bacağındaki yara, roketle hedef alınan bir zırhlı araçtan kendini son anda dışarı atmayı başardığı sırada olmuş. “Araçta kalanların hepsi öldü” diyor. Bu yazıda konu edindiğimiz fotoğraf, Ut’un 1972 yılında bombardımandan kaçan çocukları çektiği ve “Napalm Kız” olarak bilinen fotoğraf, ABD başta olmak üzere dünya genelinde büyük yankı uyandırmıştı. Ut, bu fotoğrafın savaş karşıtı hareketin ivme kazanmasını sağladığını söylüyor. Fotoğraf, ABD’nin 1975’te Vietnam’dan çekilmesinin sebeplerinden biri olarak kabul ediliyor. “Napalm Kız,” yani o gün fotoğrafını çektiği ve daha sonra hastaneye götürdüğü Kim Phuc’la da halen görüştüğünü söylüyor Ut. Bugün 56 yaşında olan Phuc, Kanada’da yaşıyor. 2017 yılında AP’den emekli olan Ut, ABD vatandaşlığına sahip ve bu ülkenin Los Angeles kentinde yaşıyor. (1)

“Napalm Kız” fotoğrafının çekildiği andan kısa bir süre sonrası. Gazeteciler ve askerler, napalm bombası yüzünden yanan kıza yardımcı olmaya çalışıyor.

İstanbul Photo Maraton 2019 ödül törenine yılın konuğu olarak katılan Nick Ut bu fotoğrafla ilgili şunları söylemişti: “Savaş uçağının napalm bombasını attığı bölgede onlarca sivil vardı. Bomba atıldıktan sonra çocuklar yanmış vücutlarıyla ağlayarak ve büyük bir korkuyla kaçıyorlardı. Karşınızdaki fotoğraf çok güçlü bir etkiye neden oldu. Kamuoyu vicdanını ayağa kaldırdı. Fotoğraftaki kızın vücudunda yanıklar vardı ve gözlerinden yaşlar akıyordu. Onu öyle görünce benim gözlerimden de yaşlar akmaya başladı. Yanık olan yerlerine hemen su döktüm ve hastaneye götürdüm. O şu an büyümüş, iyi bir hayatı ve çocukları var. Kim Phuc şimdi UNESCO iyi niyet elçisi. Onunla iyi arkadaş olduk. Buraya gelmeden önce görüştüm. Buraya da getirmek istedim ama program uymadı ve gelemedi. Kızıyla da çok iyi arkadaş oldum. Bu fotoğrafı çekip yayımladıktan sonra Amerikan halkı savaşa karşı inanılmaz derecede tepki gösterdi. İnsanlar öfkelendi. Savaşa karşı kullanılan bir fotoğraf oldu. Amerikan halkını öfkeden çılgına çevirdi ve birçok protesto gösterisine neden oldu. Irak savaşına karşı da kullanıldı.” (2)

Bazı fotoğraflar özel bir durumun ya da dönemin tasvir edilmesinde ciltlerce kitaptan çok daha etkili olabilir. O fotoğraflara bakanlar çoğu kez yaşananları hücrelerinde hissederler; ürperirler, boğazları düğümlenir, öfkeleri katlanır. İşte Vietnam kökenli Amerikalı fotoğrafçı Nick Ut’un çektiği o fotoğraf karesi de bu duyguları yaratan fotoğraflardan biridir. Fotoğrafta küçücük bir kız çocuğu olan Kim Phuc napalm bombasının vücudunda oluşturduğu yanıklarla, acı içinde ve çırılçıplak koşuyor.

Her şey apaçık; dehşet içinde, korkunç bir siyah-beyaz fotoğraf. Karenin ön tarafından başlayarak geriye doğru beş çocuk arkalarında dört asker görünüyor. Askerlerin gerisinde yanan koca bir bölgeden göğe yükselen simsiyah dumanlar. Çocukları saran, sarmalayan kimse yok. Yangın yerinden kaçmaları için adeta onları sırtında taşıyan yalnızca eski, gri bir yol; ne bir el, ne bir insan. Öndeki erkek çocuğunun acısı ağzından öyle bir çıkıyor ki yüzü çığlıkla kaplanmış durumda. Hemen gerisindeki kız çocuğu çırılçıplak ve onun ağzı da var gücüyle açılmış, yüzü acı içinde çığlığa boğulmuş. Ve ardı sıra çocuklar, çocuklar; çocukların kardeşleri çocuklar.

Her şey birkaç dakika içinde olmuş ve o süre içinde cehennem ateşleri isabetli bir atış sonrasında çocukların ve ailelerinin ortasına indirilmişti. Aileler ve çocuklar o sıra ABD’nin hava saldırılarından korunmak için yakınlardaki bir mabede sığınmıştı. Bu çocuklar birkaç yüz metre geride ne olduğunu biliyor ve bundan ölesiye korkuyorlardı ki oradan uzaklaşmak için çıplak ayaklarıyla kaçışıyorlardı. İnsan böylesi bir fotoğraf karesine sığan dehşetin ardında daha nice dehşetlerin olduğunu düşünmeden edemiyor.  

Bu fotoğraf  8 Haziran 1972’de Vietnam’da Nick Ut tarafından çekildi ve sahibine Pulitzer ödülü kazandırdı. Nick Ut bu dehşet verici anı şöyle anlatıyor: “Kim çok kötü görünüyordu, öleceğini düşündüm. O gün pek çok fotoğraf çekmiştim ve kasabadan ayrılmak üzereydim. Tam o sırada iki uçak gördüm. Her iki uçak da dörder tane napalm bombası attı. Beş dakika sonra yardım çığlıkları atan insanlar koşmaya, kaçmaya başladılar. Kim beni gördüğü anda, Vietnamca, bana su verin, yanıyorum, kavruluyorum diye bağırmaya başladı. Ona biraz su verdim ve yardım edeceğimi söyledim. Arabama alıp yaklaşık 15 kilometre ötedeki hastaneye götürdüm. Hastane ölen ya da ölmek üzere olan Vietnamlılarla, askerlerle doluydu. Kimse çocuklarla ilgilenmiyordu. Gazeteci olduğumu söyledim. Kim’in ölmesini istemediğimi haykırdım. Yardım ettiler.

Bu fotoğraf çekildiğinde 9 yaşında olan 1963 doğumlu Kim’in tam adı Phan Thi Kim Phuc. Vietnam dilinde “Altın Mutluluk” anlamına geliyor. Kim Phuc o mutluluğu 9 yaşında kaybetti. İki kardeşi bombardımanda yaşamını yitirdi. Vücudunun çeşitli bölgeleri yanan küçük kız 14 ay boyunca büyük acılar çekerek hastanede kaldı. Bu ilk hastane sürecinden sonra 17 kez ameliyat geçirdi. Vücudundaki fiziksel yanıkların haricinde ruhunu parçalayan büyük travmalar yaşadı, kâbuslarla geçen yılların ardından ülkesini terk etmek zorunda kaldı.

Kimler nasıl olur da böylesi bir acıyı meselenin ne olduğunu dahi anlayamayacak yaştaki çocuklara yaşatabilir? Bu tip suçların faili yalnızca bir kişi, birkaç asker ya da bir uçak pilotu, hatta pilota emri verenler de değildir. Bir bütün olarak kıyıcı kapitalist sınıftır, emperyalist savaş yangınını yakanlardır. Çocuğu, genci, yaşlısı, kadını, erkeğiyle insanları, havası, suyu, toprağıyla tabiatı yok ederek savaş kazanmaya, üstünlük elde etmeye kilitlenmiş zalim kapitalist egemenlerdir. Ve onlar savaşlarda çocuklardan önce gerçekleri öldürürler. Uğursuz planlarını hayata geçirebilmek için en adi yalanları söylerler, halklar arasında milliyetçiliği, düşmanlığı kışkırtırlar. Savaş ve ölüm makinelerini gönderdikleri bölgelere özgürlük ve demokrasi götürdüklerini iddia etmekten geri durmazlar, bu yalanlarla halkları zehirlerler.

Amerikan emperyalizmi tıpkı bugün de yaptığı gibi türlü yalanlarla ve provokasyonlarla ABD halkını zehirlemiş, dünyanın bir ucundan diğer ucuna, Vietnam’ı işgal etmek için yüz binlerce asker, yüz binlerce silah, gemi, uçak, bomba taşımıştı. Yetmemiş tonlarca kimyasal silah ve bu dehşet verici silahları sevk ve idare edecek ekipler organize etmişti. Vietnam’ın Güney Çin Denizi’ne kıyısı olan Da Nang Havaalanı savaş boyunca ABD’nin hava üssüydü. “Turuncu Ajan” denilen zehir burada stoklanıyordu. ABD ordusu sık ormanlık alanlara saklanan bölge halkı ve Vietkong (Ulusal Kurtuluş Cephesi) güçlerinin yerini tespit etmek için yaklaşık 7,4 milyon hektarlık bitki örtüsünü bu zehirle yok etti. Bu bölgede 80 milyon litre herbisit ve yaprak dökücü kimyasal kullanıldı. İnsan yapımı en zehirli kimyasal olarak nitelendirilen dioksin içerikli “turuncu ajan” yani portakal gazı binlerce kişinin ölümüne neden oldu ve milyonlarca insanı zihinsel ve bedensel engellere maruz bıraktı. Orman ve tarım arazileri çorak topraklara döndü. Kimyasal silah atıkları bugün hâlâ Vietnam halkının kâbusu olmaya devam ediyor.  Bölgeye girmek yasak, ne kuş uçuyor ne de bir canlı yaşayabiliyor.

Vietnam savaşından bugüne nice bölgesel çatışmalar ve savaşlar yaşandı, yaşanıyor. Bugün Üçüncü Dünya Savaşı’nda nice insan canından oluyor, nice insan göç yollarına düşüyor, nice insanın yaşamı alt üst oluyor. Emperyalist savaş yangını Rusya-Ukrayna savaşı üzerinden yayılıyor. Ve nice Kim Phuc’lar bu savaşlarda can veriyor ya da sakat kalıyor. Tüm bu savaşlar, acılar kapitalizmin bağrında yaşanan derin çelişkilerin dışavurumlarıdır. Kapitalizme karşı mücadele etmeden savaşlar son bulmayacak. O halde insanlığın önündeki tarihsel görev kapitalizmi yıkmak ve çocukların gerçekten de “altın mutluluk” içinde yaşayacağı bir özgürlük ve barış dünyasını kurmaktır. (3) Savaşın ve (nükleer/kimyasal) bombaların bu kadar acımasız olduğu geçeği karşısında bile bu topraklarda savaşmak için can atan bir anlayışın destek görmesi üzücüdür.

(1https://m.bianet.org/bianet/other/216906-bombalayacagiz-kacin-nick-ut-un-gozunden-savas-fotografciligi

(2https:// gazeteduvar.com.tr/kultur-sanat/2019/12/08/nick-ut-o-fotograf-amerikan-halkini-cilgina-cevirdi

(3) https://marksist.net/okurlarimizdan/fotograftaki-kiz-cocugu

Siyasi Haber

Exit mobile version