Site icon Rojnameya Newroz

BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN REFERANDUMU VE CİGERXWÎN’İN TARİHİ KÜRDİSTAN YORUMU

Tarihi Kürdistan coğrafyası ne yazık ki tarihte hep büyük savaşların yapıldığı bir saha olarak kullanılmış ve halkı da doğal olarak bu savaşlardan etkilenerek bugünkü parçalanmış haliyle günümüze kadar gelmiş. Kürdistan’ın bu günkü konumunu değiştirme fırsatı artık Kürtlerin eline geçmiştir. Bu konuda her Kürt parti ve örgütü ulusal birliği oluşturmada mutlaka olumlu görevler üstlenmek zorunda. Kürdistan’ın bağımsızlığını artık hiçbir Kürt örgütünün geçmişteki teori ve saptamalara dayandırarak çözümün karşısında durma lüksü yoktur!..

Abuzer Bali Han / Diğer yazıları için tıklayınız

Bağımsız Kürdistan Referandumu modeli, Kürdistan’ın bir parçasında atılmış gecikmiş olumlu bir adımdır. Bu adımı Rojava’nın takip etmesi de kaçınılmaz bir durum yaratmaktadır. Kürdistan’ı aralarında bölen devletlerin ne demokratlarının ne de sosyal demokratlarının Kürtlerle bir dostluğunun olmadığını bu geçmişteki referandum uygulamasıyla daha iyi anlaşıldı! Adamlar sanki Türk faşistleriyle Kürtlere karşı düşmanlık yapma yarışındalar! O zaman Kürtler ileri demokrasi denen düzeni hangi Türklerle ve kiminle yapacaklar?

Kürtler ancak Kürtlerle birleşince özyönetimini kuracak, birlikte yaşadıkları kardeş halklara insanca yaşam hakları verildikçe de Kürdistan’ı aralarında suni sınırlarla bölen ceberut devletlerdeki halk belki o zaman insan hakları ve demokrasiye sahip çıkabilirler! Bugünkü gerici sosyal demokrat güçlere dayanarak Kürdistan’ı kurtarmak, federatif bir yapı oluşturmak hayalden başka bir şey değildir.

Bağımsız, demokratik bir Kürdistan her Kürd’ün hayalindeki bir rüya değil, bir gerçeğin ta kendisidir. Bağımlı ve köle insan özgür değildir! Bağımlı ve işgal edilen ülkelerdeki yaşam ise tutsak ve ölü bir yaşamdan başka bir şey olamaz! Elbette özgürlüğün bedeli büyüktür! Bir halk büyük bir bedel ödemeden zaten özgür olamaz! Özgür olsa bile, kolay özgürlüğün değerini bilemez!..

Kürt halkı özgürlüğü için çok kan döktü. Tarihi nedenler Kürtleri her özgürlüklerine yaklaştıklarında, karşına Kürtlerin tek başına çözemeyecekleri büyük devletlerin bölgedeki uşak devletlerle işbirlikleri gündeme gelerek, bugüne değin kendi anavatanlarında Kürtler hep tutsak kaldılar! Bu tutsaklık süreç içinde yeni bir ulusal Kürtlük bilincini yarattı. Federe Kürdistan Devleti’nin anayasal haklarını yerine getirmeyen Irak Bağdat Hükümeti’nin uygulamaları, Kürdistan Bağımsızlık Referandumu’nu uluslararası çözüm mercilerine götürülecek ve her halk gibi Kürtler de kendi kaderlerini serbestçe tayin etmede söz sahibi olacaklar.

Her milletin içinde ayinlerin çıktığı gibi, Kürtlerin de düşmanlarla işbirliği içine girecek olan işbirlikçi Kürt ve hatta örgütleri bile olacak! Artık saflar belirgindir! Kürt halkından yana saf almayan Kürt, Kürt değildir!..

1980’li yıllarda Kürdistan’ın her parçasından yurtdışına çıkan Kürdistanlı yurtseverler oldu. Bu yurtsever insanlardan biri de Büyük Kürt Ozanı Seyda Cigerxwîn’di. Seyda daha çocuk iken ana ve basını kaybederek, bazı yerlerde çobanlık, biraz büyüyünce de çiftçilik eder. Sonra okumaya merak salar. Bir yandan dini eğitim, diğer yandan da yurtsever örgütler içinde yer alır. Sonra sosyalizmi benimser, bir Kürt komünisti olur…

Cigerxwîn 1982 yılında yurtdışına geldiğinde, kendisi gibi şair ve yurtsever olan Osman Sebri’nin bir sorusunu yöneltmiştim. Osman Sebri: “Bir şairin yeri ancak kendi halkının içidir! Halkı zindanda yaşıyorsa O da o zindanı halkıyla paylaşmalıdır! Halkını bırakıp yad ellere gitmek şaire yakışmaz!” demişti. Cigerxwîn’in yanıtı daha yumuşak ve dostçaydı: “Osman Sebri her zaman doğruyu söylemekten kaçmayan mücadeleci kişiliği ile tanınır. O yiğit yine doğruyu söylemiş! Ama benim de doğrularım var. Ömrümce emek verip yazdığım 40 kadar kitabım var. Birkaçı hariç diğerleri hiç yayınlanmamış. Kaybolmasınlar diye gelecek kuşaklara bırakmak için bir kısmını yurtdışında basıp yayınlatmaya geldim. Yoksa Avrupa’ya gelmeyi ben de hiç düşünmemiştim!” diyerek yanıtlamıştı…

Cigerxwîn yurtdışında kaldığı süre içerisinde 8 şiir divanının yanı sıra 20’den fazla kitabını yayınlatarak İsveç’in başkenti Stockholm’da 22 Ekim 1984’te aramızdan ayrılarak, Suriye’de iken yaşadığı evin bahçesine götürülüp defnedildi.

Cigerxwîn’in unutamadığım bir sözünü O’nun anısına günü ve zamanı geldiği için tekrar etmek istiyorum: “Ben de çok iyi biliyorum ki gün gelecek, Kürdistan mutlaka özgür ve bağımsız olacak! Ben istiyorum ki o günü ben de göreyim. O coşku, o heyecanı ben de yaşayayım! Korkum odur ki ben o günü galiba göremeyeceğim!..” demişti.

Kürdistan bağımsızlık referandumunun çoğulcu eveti ile gerici bölge devletlerinin bundan bir ders çıkaracaklarını sanmıyorum. Onlar Kürtleri hep şiddet ve terörle yöneteceklerini sandılar! Bu yöntemle mazlum Kürt halkını yok edip susturamadıklarına, yaptıklarıyla kendileri terörist devlet konumuna düştüler. Önümüzdeki dönemde Kürdistan’a saldıracak olan terörist devletleri tek başına etkisizleştirmek Kürtler için çok zor olabilir. Uluslararası işbirliği ve Kürtlerin kendi ulusal sorununa sahip çıkarak bütünleşmeleri halinde, tüm zorlukların üstesinden geleceklerini asla akıllarından çıkarmamalılar!..

    26.09.2017

 

Exit mobile version