Site icon Rojnameya Newroz

ASIL SAVAŞ CEZAEVLERİNDE YAŞANIYOR!

Kürdistan’daki savaş ve 15 Temmuz darbe girişiminin ardından cezaevlerinde hak ihlalleri artarken, hasta tutsakların durumları da giderek kötüleşiyor.

Bir yılı aşkın bir süredir Kürtlere yönelik devam eden savaş politikaları ve ceza evindeki baskı politikaları, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile daha da sistematik hale getirildi. Cezaevlerindeki yüzlerce PKK’li tutsak ve hükümlü sürgün, baskı, sosyal aktivitelerden men edilmek, hücre cezaları ile dışarıyla bağlarının koparılması temelinde ciddi bir tecride tabi tutuldu. Yönelimlerle birlikte toplumun kanayan yarası haline gelen hasta tutsakların durumu da gittikçe ağırlaşmaya başladı.
Savaşla birlikte hak ihlalleri ve tecrit arttı
Cezaevlerindeki hak ihlallerine ilişkin çalışma yürüten sivil toplum örgütlerinin verilerine göre, en çok hak ihlallerinin yaşandığı cezaevlerinin başında Tekirdağ, Şakran, Kırıklar, Silivri F tipi cezaevleri geliyor. Türkiye genelindeki hasta tutsakların toplama kampı haline gelen R Tipi cezaevlerinde de hak ihlalleri ve tecrit artıyor.
Tutsakların mektuplarına dahi el konuluyor
Cezaevlerinde tutsaklara yönelik en büyük işkencelerin başında tecrit gelirken, sosyal aktivitelerin askıya alınması, kitap, gazete ve dergilerin verilmemesi ile tutsakların mektuplarına da el konuluyor. Tutsakların dışarıyla bağlarını koparmaya yönelik “iletişim cezaları” artmaya başladı ve dışarıdan içeriye, içeriden dışarıya gönderilen mektuplara ya el konuluyor ya da Mektup Okuma Komisyonu’nda haddinden fazla bekletilerek geç veriliyor.
Genelgesiz bir yasak…
Adalet Bakanlığı’nın kitap ve dergilerin yasaklanmasına yönelik bir genelgesi olmamasına rağmen, Türkiye ve Kürdistan cezaevlerindeki kitap, gazete ve dergiler de yasaklandı. Tutsakların arkadaşlarıyla görüşmesi de yasaklar listesine eklendi. Aileleri ile de yapılan haftalık görüşler iki haftada bir ve bir saat olmak suretiyle sınırlandırıldı. İki haftada yapılan bir saatlik aile görüşü ise gardiyanlar tarafından sabote edilerek ya kısa kesiliyor, ya da görüşe giden aileler darp ve tehditle bu haktan vazgeçiriliyor.
Hak ihlallerinde pilot cezaevi: Tekirdağ F Tipi Cezaevi
Hak ihlallerinin yoğun yaşandığı cezaevlerinin başında Tekirdağ F Tipi Cezaevi geliyor ve bu cezaevi adeta işkencenin uygulandığı pilot bir uygulama merkezine dönüştürüldü. Tutuklu ve Hükümlü Ailelerle Dayanışma Dernekleri Federasyonu’ndan (TUHAD-FED) edinilen bilgilere göre, “sıradanlaşmış tecrit uygulamaları”nın yanı sıra, cezaevine Sincan Cezaevi’nden sürgün ile gönderilen 80 tutsak ile birlikte, 3 kişilik koğuşlar 6, 9 ve 10 kişilik koğuşlara dönüştü. Bu sebeple nöbetleşe uyumak zorunda kalan tutsaklar, ayrıca yetersiz ranza sayısı nedeniyle de yerlerde yatıyor. Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde sandalye, masa, bıçak ve çatalın da yasaklanması ile yine tutsaklar yemeklerini sırayla yemek zorunda kalıyor.

Belden bacağı yok, klozet talebi reddedildi
Ayrıca TUHAD-FED’in verdiği bilgilere göre, bu cezaevinde tutsaklar sevk sırasında ciddi şekilde darp edilirken, aynı koğuşta kalan 5 ağırlaştırılmış siyasi tutsaktan biri olan ve belden bir bacağı kayıp halde cezaevinde tutulan Suphi İsmail, tuvalet ihtiyacını karşılamakta zorlanıyor. İsmail ve arkadaşlarının klozet talebi ise cezaevi yönetimi tarafından defalarca gerekçesiz ve keyfi bir şekilde reddedildi. Yine İsmail’in klozetli bir cezaevine nakledilme talebi de cezaevi yönetimi tarafından reddedildi.
Çocuk mahkûmlara askeri düzen dayatması
Ayrıca Sincan Kadın Cezaevi’nde de benzer uygulamalar yaşanırken, Sincan Çocuk Cezaevi’nde de çocuk mahkûmların infaz koruma memurları tarafından tehdit edildiği ve askeri düzene sokulmaya çalıştığı bilgisi de TUHAD-FED’e ulaşan bilgiler arasında.
Hem hasta hem iki kolu yok… Açlık grevine girdi
Hasta tutsakların durumuna ilişkin de herhangi bir adım atmayan cezaevi yönetimlerinin tutsakların hastalıklarının daha da derinleşmesine yönelik bir politika izlediği görülüyor. Menemen R Tipi Cezaevi’nde kalan ve iki kolu olmayan Ergin Aktaş adlı tutsak koşulları protesto etmek için bir haftadır açlık grevinde.
‘Olası can kayıplarından hükümet sorumludur’
Cezaevlerindeki hukuksuzlukları değerlendiren TUHAD-FED Temsilcisi Mehmet Baytekin, devletin yaşadığı 15 Temmuz darbe psikolojisi üzerinden mahkûmlara yöneldiğini ve cezaevlerinin adeta toplama kampları haline getirildiğini söyledi. Baytekin, ne kendilerinin ne de siyasi partilerin sağlıklı bir bilgi alamadığı cezaevlerinde yaşanacak olası can kayıplarının sorumlusunun Adalet Bakanı, Başbakan, Cumhurbaşkanı ve hükümetin olduğunu söyledi.

diha

Exit mobile version