Site icon Rojnameya Newroz

“ADALET ÖLDÜ!”

Adalet, eski çağlardan beri düşünürlerin üzerine kafa yordukları bir olgudur. Bu da bize gösteriyor ki adalet ve adaletsizlik insanın var olduğu günden günümüze dek bir döngü içerisinde sürüp gitmektedir.

Eyüp Yalur / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

Adalet kavramı temelde hukuk kurallarına uygunluğu, riayet etmeyi, özümsemeyi, hakkın gözetilmesi, hakkın yerini bulmasıdır.

Aristoteles’e göre adalet “Bir hukuk düzeni güçsüzleri koruduğu ölçüde adaletli olabilir.”

Aristoteles’in tanımına göre adaletsizlik ülkemizde pik yapmıştır.

Türkiye’de başta ana muhalefet partisi genel başkanı K. Kılıçdaroğlu olmak üzere, S. Demirtaş, O. Kavala, Cumartesi Anneleri, Barış Anneleri, Barış Akademisyenleri, 

Şenyaşar Ailesi, Soma Maden İşçileri, Trakya’daki Tren kazası mağdurları… liste o kadar uzun ki herkes adalet arıyor.

Bütün bu mağduriyetlerde sorumluluğu olan yöneticiler bu sorumluluktan kaçamazlar.

Platon’a göre adalet en yüce erdemlerden biri, insanın ve devletin temel davranış kuralıdır.

Oysaki devlet insanların hak ve özgürlüklerini kısıtlıyor, ihlal ediyor.

Altında imzası bulunan uluslararası hukuku tanımıyor, uluslararası sözleşmeleri, anlaşmaları TBMM’ye danışmadan tek taraflı iptal edebiliyor, çekilebiliyor.

Devletin sorumluluğu altındaki cezaevleri, ölüm evlerine dönüştürülmüştür.

Cezaevlerinde bir haftada 6 kişi hayatını kaybetmiştir.

Cezaevlerinde 1605 hasta mahpus bulunmaktadır. Bunlardan 604’ü ağır hastadır.

Son on yılda 652 mahpus hayatını kaybetti.

Tam teşekküllü üniversite hastanelerinin mahpuslara verdikleri “Cezaevlerinde kalamazlar, cezalarının infazları ertelenmeli” sağlık raporları hiçe sayılarak, mahpuslar ölüme terk ediliyorlar.

Hasta siyasi mahpuslar tek kişilik hücrelerde tutuluyorlar. Tedavi ettirilmiyorlar.

Mahpusların tutuldukları fiziki koşullar, dış dünya ile iletişimleri, ifade özgürlüğü, aile görüş hakkının sağlanması gibi mahpus hakları ihlal ediliyor.

Hasta mahpus aileleri bu sorunları kamuoyuna duyurmak için başta Diyarbakır, Van baroları olmak üzere bir çok baro binasında, İHD şubelerinde adalet nöbeti tutuyorlar.

Onlar da adalet arıyorlar. Çocukları cezaevlerinden tabutla çıkmasın istiyorlar.

Allah (Maide Suresi 5/8 ) adalet konusunda şöyle buyurmaktadır. “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun.

Bu sure cezaevlerindeki siyasi mahpusların durumunu ne kadar iyi anlatmaktadır.

Hz. Ömer’in “Adalet mülkün temelidir” özdeyişi ülkemizdeki adalet anlayışıyla uzaktan yakından alakası yoktur.

Ya Hz. Ömer’in devletin mum’una ne demeli.

Mesela diyanet işleri başkanının eskiyen mersedesi ya da parti çalışmalarında kullanılan medreseler.

Şahsi işlerinizde kullandığınız devlet mumlarınız sönsün.

Sonuç olarak çok eski yıllarda İngiltere’de bir gelenek varmış. Sıradan bir vatandaş öldüğünde kilisenin çanı bir kez çalınıp herkese duyurulurmuş.

Bir asil öldüğünde iki kez

Kralın bir yakını öldüğünde üç kez

Kral öldüğü takdirde ise dört kez çalınırmış.

Günün birinde, herkesin hak aramak için sığındığı mahkeme, bir vatandaşı haksız yere mahkum etmiş.

Ve kilisenin çanı tam beş kez çalmış.

Ahali merak içinde kalıp, papaza koşmuş:

“Ey papaz efendi, kraldan daha önemli biri var mı ki o ölünce çan beş kez çalınsın…”

Papaz yanıt vermiş.

“Kraldan daha önemli bir şey var!”

“ADALET ÖLDÜ!”

Exit mobile version