Site icon Rojnameya Newroz

97 yıllık gizem: Şeyh Said’in mezarı nerede?

Felat Bozarslan / Diyarbakır – Deutsche Welle Türkçe

Cumhuriyet yönetimine isyan ettiği iddiasıyla 29 Haziran 1925’te Şark İstiklal Mahkemesi’nce ölüm cezasına çarptırılan ve Kürt toplumu için önemli bir lider olan Şeyh Said ve 46 arkadaşı, temyiz ve itiraz hakkı tanınmadan, aynı gün idam edildi. İdamdan sonra bilinmeyen bir yere gömülen Şeyh Said ve arkadaşlarının mezar yerleri ise hiçbir zaman açıklanmadı. Diyarbakır Barosu, Şeyh Said’in ailesi tarafından kurulan Eğitim, Kültür ve Dayanışma Derneği ile birlikte İçişleri Bakanlığı’na 16 Şubat’ta resmi başvuru yaparak, devletin arşivlerinde kayıtlı olan mezar yerlerinin bildirilmesini istedi. Yapılan başvuru, 97 yıldır sır gibi saklanan Şeyh Said ve arkadaşlarının mezar yerini yeniden gündeme getirdi.

Süreç nasıl başladı?

Şeyh Said’in ailesi mezar yerlerinin tespiti için defalarca başvuru yaptı. Ancak başvurular her seferinde ya reddedildi ya da yanıtsız bırakıldı. Diyarbakır Barosu ve Şeyh Said Derneği 2019 yılında bu konuda bir çalışma başlattı. Pandemi nedeniyle sekteye uğrayan çalışmalar sonucunda hukuki süreç başlatıldı. Bu süreci başlatan Baro Başkanı Nahit Eren, Şeyh Said ve arkadaşlarının mezar yerlerinin yıllardır bilinçli şekilde saklandığı görüşünde. İdam kararı ile Kürtlere yaşatılan “zulmün” halen devam ettiğini belirten Eren, son günlerde siyasetçilerin “geçmişle yüzleşme ve helalleşme” söylemlerine dikkat çekiyor:

“Madem geçmişle yüzleşiyoruz, 100 yıldır Kürtlere yönelik bu ülkede sürdürülen bu acı tablonun ilk yüzleşilmesi gereken olaylarından biri budur. Bu ülkede gerçekten bir helalleşme, gerçekten geleceğe dair sağlıklı, güvenli bir gelecek inşa ediyorsak geçmişle yüzleşmek lazım. Bunun ilk adımı da Şeyh Said Efendi’nin mezar yerinin ailesine ve Kürt halkına söylenmesidir.”

Reddedilirse AİHM’e kadar yargı yoluna başvurulacak

Yasal süreç, başvurunun İçişleri Bakanlığı’na ulaşması ile başlayacak. Bakanlık bir ay içinde cevap vermezse hukuki olarak talebin reddedildiği kabul edilecek ve İdare Mahkemesi’ne dava açılacak. Mahkemeden de olumlu bir sonuç alınamazsa sırasıyla Bölge İdare Mahkemesi, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi’ne başvurulacak. Tüm hukuki başvurulardan sonuç alınamaması halinde AİHM yolu açılmış olacak. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşma ve sözleşmelere göre hakikati bilme hakları olduğunu ifade eden Baro Başkanı Nahit Eren, ailenin kendi naaşını alma hakkı olduğunu, insancıl hukukun da bunu gerektirdiğini belirtiyor.

“Cenazelerimizi istiyoruz”

Şeyh Said’in idam edilmesinin ardından tüm ailesi Türkiye’nin değişik yerlerine sürgün edilmiş, kişisel eşyaları da teslim edilmemiş. Dönemin İstiklal Mahkemesi Savcısı Ahmet Süreyya 25 Temmuz 1957’de Dünya gazetesine verdiği demeçte Şeyh Said’in vasiyeti, kişisel eşyaları ve bir miktar parasını İçişleri Bakanlığı’na teslim ettiğini açıkladı. Ancak ailesinin 2009’da yaptığı başvurularda ne emniyet ne jandarma arşivlerinde bir belge olmadığı belirtilmiş. Şeyh Said’in mezarına ait bir ize rastlayamayan aile 2014’te Şeyh Said Eğitim, Kültür ve Dayanışma Derneği’ni kurarak araştırmalara başladı. Şeyh Said’in derneğin Başkanı olan torunu Kasım Fırat, mezar yerlerinin bulunmasının dedelerinin vasiyeti olduğunu belirtiyor:

“Hukuku olmayan bu katliamda 97 sene önce Şeyh Said Efendi ve 46 arkadaşını bir yerde defnettiniz veya kuyuladınız. Biz cenazelerimizi istiyoruz. Bu insani, imani ve itikadi bir görevdir. Biz bu görevi yerine getirmek istiyoruz. Cenazelerimizi almak için sonuna kadar mücadele edeceğiz.”

Şeyh Said’in mezarı nerede?

Bu soru ile ilgili çeşitli rivayetler olsa da henüz hiç kimse mezar yerlerinin nerede olduğunu bilmiyor. Ancak Şeyh Said ve arkadaşlarının idam edildikleri yer olan Dağkapı Meydanı’ndaki askeri bölgeye defnedildiğine dair yaygın bir inanış var. Dernek Başkanı Kasım Fırat’a göre, 47 kişinin defnedildiği yer devletin bilgisi dâhilinde. Şeyh Said ve arkadaşlarının Dağkapı’da defnedildiğini bildiklerini belirten Kasım Fırat, cenazeler başka yere taşınmışsa bile bu bilginin devletin arşivlerinde var olduğunu savunuyor. Şeyh Sait ile ilgili araştırmalar yapan avukat Sıdkı Zilan da mezar yerlerinin bilindiği görüşünde.

“Benim kanaatime göre yeri biliniyor. Ancak devlet zamanında orayı askeri bölge ilan etmiş ve tel örgülerle çevirmiş. Şu anda da bir kurumun bahçesindedir.”

Şeyh Said kimdir ve Kürtler için önemi nedir?

Kürtlerin halen yasını tuttuğu Şeyh Said, 1865 yılında Erzurum’un Hınıs ilçesinin Kolhisar köyünde doğdu. Medrese eğitimi gören Şeyh Said, Nakşibendî Tarikatı’nın önemli şeyhlerinden biri ve bölgede oldukça saygı duyulan bir kişi olarak biliniyor. Resmi tarihte İngiltere destekli bir isyan başlattığı iddia edilse de Kürtler arasında bu iddiaya inanan neredeyse hiç kimse yok. Şeyh Said Ayaklanması’na dair ise iki farklı görüş var. Bunlardan biri, 1924 Anayasası’nda Kürtlerin yok sayılması, ikincisi ise hilafetin kaldırılması.

“İşin içinde hem Kürdistan hem hilafet meselesi var”

Şeyh Said Ayaklanması ile ilgili araştırmalar yapan avukat Sıdkı Zilan’a göre, Kürtlere bazı hakların tanındığı 1921 Anayasası’nın iptal edilip, 1924’te Kürtleri yok sayan anayasanın yürürlüğe girmesi, tüm olan bitenin açıklaması.

“Şeyh Said Efendi hem dini lider hem tarikat lideri ve milli bir liderdir. Dört parça Kürdistan’da takdir gören, hürmet edilen bir zattır. Haliyle işin içinde hem Kürdistan hem hilafet meselesi olduğu için, yani Kemalistlerin hilafeti kaldırması ile beraber buna da bir tepkidir. 1921 Anayasası iptal edilip, 1924 Anayasası yürürlüğe girdiğinde ve Kürtler kendilerini bu anayasada görmeyince, bu durum şok etkisi yapıyor. Bir sabah uyandıklarında Kürdistan yok edilmiş, Kürt milleti yok sayılmış, hakları yok edilmiş. Haliyle buna da bir tepkidir. Seyid Rıza’nın mezar yeri de belli değil. Her iki durumda da Kemalist rejimin bir provokasyonu var. Yani bir ayaklanma, önceden kararlaştırılmış bir şey yok.”

Mezar yeri bulunursa ne yapılacak?

Şeyh Said, vasiyetini teslim ettiği İstiklal Mahkemesi Savcısı Ahmet Süreyya’ya çocuklarının ve torunlarının kendileri için bir mezar yaptırmasını istemiş. Kasım Fırat da bu vasiyeti yerine getirmek istediklerini söylüyor. Fırat, başlatılan hukuki girişimden bir sonuç alınması halinde Kürt halkının genelinin görüşü alınarak Diyarbakır’ın makul bir yerinde bir anıt mezar yaptırmak istediklerini söylüyor. Avukat Sıdkı Zilan da aynı görüşü paylaşıyor:

“Orasının mezar olarak tahsis edilmesi ve Kürdistan halkına açılması gerekiyor. Mütevazı dini vecibeler yerine getirilmelidir. Dini vecibeler nasıl olur? Bir mezar taşı olur, belki üzerinde mütevazı bir mescit olur, dua edilir. Çünkü Şeyh Said büyük bir şahsiyettir. Kürt önderlerinin mezar yerlerinin belli olması belki milli uyanışa vesile olur düşüncesiyle rejim bu usulsüzlüğü, hukuksuzluğu yapıyor.”

Şeyh Said Ayaklanması nasıl başladı?

5 Şubat 1925’te yanındaki silahlı adamlar ve bölgenin ileri gelenleriyle Diyarbakır’ın Hani ilçesinden çıkan Şeyh Said, Dicle ilçesindeki kardeşi Şeyh Abdurrahim’in evine geldi. O gece Şeyh Abdurrahim’in evini basan jandarma birlikleri evde bulunan 10 kişinin teslim edilmesini istedi. Şeyh Said’in yanında gelen arkadaşlarını teslim etmemesi üzerine bölgedeki halkla askerler arasında çatışma çıktı. Bu çatışma, ayaklanmanın fitilini ateşledi. Bir anda yayılan ayaklanma bölgedeki dört vilayete sıçradı ve Şeyh Said’in kuvvetleri birçok yerde yönetimi ele geçirdi. 11 Mart gecesi Diyarbakır’a giren Şeyh Said’in kuvvetleri çatışmalarda 150 kişiye yakın kayıp verince “Geri dön” emri aldı. Nisan ayı ortalarında Genç Ovası’nda etrafı sarılan Şeyh Said ve arkadaşları esir edilerek Diyarbakır’a getirildi ve İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı. İstiklal Mahkemesi, 29 Haziran’da da Şeyh Said’in önderliğinde ayaklanmaya katılan 47 kişi hakkında idam kararı verdi. Karar aynı gün infaz edildi.

İdam cezalarının infaz edildiği Diyarbakır’daki Dağkapı Meydanı’nın ismi 2014 yılında Büyükşehir Belediye Meclisi kararıyla Şeyh Said Meydanı olarak değiştirildi.

Felat Bozarslan / Diyarbakır

© Deutsche Welle Türkçe

Exit mobile version