Site icon Rojnameya Newroz

İSTANBUL İLE GELDİNİZ! İSTANBUL İLE GİDİYORSUNUZ!

Sinan Çiftyürek / Yazarın diğer makaleleri için tıklayınız

İktidarın (Cumhur İttifakının) YSK üzerindeki basıncıyla iptal edilerek 23 Haziran’da tekrarlanması kararlaştırılan İstanbul seçimleri yapıldı. Genel seçim misyonu yüklenerek propagandası yapılan İstanbul seçimlerinin kesin olmayan sonuçları açıklandı. Buna göre CHP (Millet İttifakı) adayı Ekrem İmamoğlu; %54, AKP (Cumhur İttifakı) adayı Binali Yıldırım %45 oy aldı. Bu oy oranıyla İmamoğlu açık ara farkla kazandı. Kaybeden ise Yıldırım değil Erdoğan oldu.

Aynı adayların 31 Mart’ta İstanbul’da aldıkları oy oranları ise: “CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun oy sayısı 4.171.120 ile %48,80, AK Parti adayı Binali Yıldırım’ın ise 4.149.655 oy ile %48,55 olarak görülüyor.”

31 Mart’tan 23 Haziran’a sonuç ne oldu, ne değişti? Cumhur İttifakı, İstanbul’u ikinci kez kaybetti! Değişen şey ise İmamoğlu’nun bu kez açık ara farkla kazanması. Erdoğan ise bir kez daha sandıkta yenilgi aldı. Şimdi gözler, sandık yenilgisine hazır olmayan ve hep “şu kadar yıldır sandıktan kazanarak çıktık” demekle övünen Erdoğan’da. Ne yapacak?

Cumhur İttifakı, 23 Haziran İstanbul seçimlerini kazanmak için siyasi, ekonomik, askeri tüm kartlarını açtı.

Ekrem İmamoğlu’nun “Rum Puntosluluğundan” Vali provokasyonuna; İsmail Küçükkaya’nın Ekrem İmamoğlu ile “gizli görüştüğü” yalanından, Saadet Partililere birebir markaja; Diyarbakır’da Kürdistan söyleminden, Kürt Melleleri İstanbul’a, Binali Yıldırım’ı Diyarbakır’a taşımaya; Cumhurbaşkanı tarafından canlı yayında “Öcalan ile Kandil, Öcalan ile HDP arasında” ve özel vurgu ile “Öcalan ile Demirtaş arasında iktidar kavgası yaşandığı” iddiasından, Kürdistan Başkanı Nêçirvan Barzani’nin alelacele bir davetle Ankara’da ağırlamasına; Osman Öcalan’ın yeniden TRT Kurdi’ye çıkartılmasından, Bahçeli’nin “Mitili İstanbul’a atmaya” ve tam da seçim sürecinde yeni bir askeri harekattan, seçime günler kala Erdoğan’ın ağır çatışmacı bir dil ile yeniden sahne almasına… varana kadar AKP/Cumhur İttifakı her şeyi yaptı ama nafile, kaybetti. İstanbul “ihanetin” intikamını alacaktı, aldı da! Bu başarı da Kürtlerin de belirleyici katkısı oldu.

I – Neden kaybetti?

Mücahitlerin müteahhitleşmesi; siyasi soykırım ve kayyumlarla irade gaspı vb. adımların Kürdü daha kararlı hale getirmesi; Erdoğan’ın tek devlet-tek millet-tek bayrak-tek vatan… söylemiyle siyaseten MHP’lileşmesi; HDP ve PKK’ye karşı açılan Öcalan kartının kendi ayağına vurulmuş balta olarak ters tepmesi; 31 Mart’ta kaybettiği seçimi geri almak için YSK ile seçim darbesi yapması; toplumda gelişen artık yeter, git, bırak koltuğu gibi değişim arzusunun AKP tabanında da gelişmesi… İşte kaybetmenin belli başlı parametreleri!

Bekir Ağırdır “Siz o seçimde insanların kararlarını farklı yöntemlerle hukuki gerekçe olsa da herkes biliyor ki siyasi baskıyla kararı iptal ettirmişsiniz. Bunun toplumun adalet ve vicdanını etkilememesi mümkün değil. O andan itibaren bile AKP kaybetti” diyerek AKP’nin 23 Haziran’da değil, seçimin iptal edildiği andan itibaren kaybettiğini söylerken haklıydı. Zaten Erdoğan’ın da İmamoğlu’na “seçimden sonra hesap vereceksin”, “İBB Meclis çoğunluğu zaten bizde” demekle ve önemlisi siyasi tarihinde ilk kez bizzat yüz çizgilerinden okunan kekeleme, kararsızlık, özgüven yoksunluğu ile aslında önceden bu yenilgiyi kabul etmişti. Ama son bir gayret olarak “belki değiştiririz” hesabıyla seçime günler kala sahaya çatışmacı dil kullanarak seçim propagandasına katılması da kendilerini kurtaramadı. AKP 23 Haziran’da ikinci kez İstanbul seçimini kaybetti bunun ciddi siyasi sonuçları olacağını herkes kabul ediyor. Çünkü 23 Haziran seçimleri çoktan İstanbul’u aşıp AKP iktidarının hatta başkanlık rejiminin referandumuna dönüştü. Başkanlık/tek adam rejimine devam mı yoksa parlamenter rejime dönüş mü? Dolayısıyla yeni siyaset kadrosunun şekillenmesi mi? Yani kimin İstanbul başkanı olacağından çok genel siyasette yol açacağı sonuçlar konuşuluyordu ki bu sonuçlarla daha çok konuşulacak.

II – En önemli siyasi sonuç; erken seçim!

Çünkü genelde 31 Mart Yerel seçim sonuçları, özelde 23 Haziran İstanbul seçim sonuçları, erken seçim mesajı olarak yorumlanacak. Sadece muhalefet ve genelde iç siyaset dinamikleri tarafından değil uluslar arası siyaset ve ekonomi kurumları da sonuçları öyle okuyacaklar.

İktidar partisi ve esas yürütmenin başı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2023’e kadar iktidardayız” derler mi bilmiyoruz, sürdürmek isteseler bile bu zor olacak çünkü güçlenen muhalefetin basıncı ve ağırlaşacak ekonomik krizle birlikte AKP’yi erken seçime zorlayacak. Millet İttifak’ı ise hem başkanlık sisteminden parlamenter sisteme dönüşün yolunu açmak hem de AKP’nin başkanlık yani tek adam rejim iktidarının yerel iktidarlar üzerindeki bunaltıcı baskısını kaldırılması hedefiyle erken seçimi belli bir zaman aralığından sonra gündeme getirebilir.

Ayrıca Erdoğan ve AKP’de daha fazla güç kaybetmeden erken seçime gidebilir de tersine kimi manevralarla 2023’ü zorlayabilir de. Ki elinde gelse 2023’e kadar iktidarda kalmayı zorlayacaktır. Dolayısıyla erken seçimi engellemek için Erdoğan kabine revizyonuna ya da geniş tabanlı yeni bir hükümete gidebilir az çok Samsun’daki Türkiye fotoğrafını yansıtacak geniş ittifakı hedefleyebilir.

III – Kürt siyaseti yüzünü stratejik hedeflerine çevirmeli

HDP ve genelde Kürt siyaseti, AKP’ye kaybettirme stratejisinde izlediği “Demokrasi İttifakında” ikinci kez başarılı oldu. Türkiye siyasi denkleminde, Kürtlerin görmezden gelinemeyeceği, Kürde düşmanca davrananın artık seçimlerde Kürdün onlara kaybettireceği görüldü. Ve İstanbul’da Kürde dost olmak ile Kürdistan’da Kürde düşman olma siyasetinin bir arada götürülemeyeceği gösterildi. CHP’ye İstanbul’da verilen desteğin karşılıklı devamı CHP’nin kendini resmi ideolojiden arındırması ve izleyeceği Kürt/Kürdistan siyasetine bağlı olacak. Somut olarak başta Kürt siyasetçilerin serbest bırakılması, kayyum basıncının kaldırılması ve Rojava’ya yönelik saldırgan politikalar, Hakurk operasyonunun sonlandırılması konularında CHP merkezi yönetimine demokratik basınç uygulanmalı.

Kürdistan siyaset kadrosu, gücüne dayanarak Kürt ulusal mücadelesine yeni mevziler kazandırmayı ve İstanbul belediye başkanı İmamoğlu’na, İstanbul’da yaşayan Kürtlerin somut ulusal-kültürel-ekonomik sorunlarını birlikte tespit ederek çözümü talep edilmeli.

Kürt siyaseti ve özelde HDP, kendisini ötekileştirmenin de ötesinde düşmanlaştıran ve Kürt belediyeleri üzerinde kayyum basıncını sürdüren Cumhur İttifakından kurtularak nefes almanın yolu olarak erken seçimi isteyebilir. Kürt halkı da onca siyasi soykırımdan, irade gaspından, beyaz tülbentli annelerimizin yaşadıklarından ve Halfeti vahşetinden hareketle AKP’nin siyasal iktidarına daha fazla tahammül göstermeyecektir.

23 Haziran İstanbul seçimlerinde Kürtler, AKP/Cumhur İttifakına karşı CHP/Millet İttifakına oy verirken; ehveni şeri seçtiklerini bir an olsun unutmayalım, unutmamalıdırlar. Şunu da ekleyelim; Osmanlılık zihniyetine sahip AKP ile ulus devletçi Cumhuriyetçi CHP’nin yani Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı’nın mesele Kürdistan olunca anında ırkçı tekçi “Samsun ruhu etrafında” birleşeceklerini bir an olsun unutmadan kendi kalıcı Kürdistani ittifakını geliştirmelidirler.

IV – AKP’de kırılganlık tabanda derinleşecek.

Erdoğan’ın karizması hem parti tabanı hem de kitleler nezdinde çizildi, bu derinleşecek.Propaganda ustası AKP’nin “Herşey çok güzel olacak” sloganı karşısında neden kimyası bozuldu? Neden kontrpiyede kaldılar? Neden ilk kez AKP’liler arasında farklı karşıt görüşler oluştu?

Çünkü ilk kez rüzgârı karşılarına almaya başladılar ve ilk kez AKP tabanında soğuma-çözülme başladı. Çünkü AKP’nin kadro ve tabanında bir kere küsme-kırılma-çözülme sürecine girildi, 23 Haziran ile süreç derinleşti yani ikinci kez alınan yenilgi AKP iç muhalefetini de (Babacan, Davutoğlu ekibini) harekete geçirecek ki bu konuda çeşitli iddialar epeydir ortalıkta dolaşıyor. Denilebilir ki bardak kırıldı tekrar birleştirmek mümkün değil. Artık başta kadınlar olmak üzere o bilinen kapı kapı gönüllü dolaşan AKP tabanı olmayacak zaten son seçimde de rantçılar dışında gönüllüler ordusunun ciddi zayıfladığı genel kanı idi.

Erdoğan “94 Ruhuyla Cihannüma ve Kadim Dostlar Buluşması”nda 94 ruhu etrafında kenetlenmeye çağırdı ama 1994 mücahit ruhunun çok geçmeden müteahhit (tacir-tüccar) ruhuna dönüştüğünü bizzat Erdoğan’ın kendisi “Biz İstanbul’a ihanet ettik hala da ihanet ediyoruz ben de bundan sorumluyum” diyerek kabul etmişti!

Bütün bunların da etkisiyle Erdoğan’ın “metal yorgunluğu” dediği şey başta Erdoğan’ın kendisinde olmak üzere genelde AKP kadrosunda açık görülüyor. Ne yapacaklarını, nasıl yapacaklarını bilmiyorlar. Bildikleri yaptıkları şey; “İstanbul elden giderse siyasi iktidarda kalamayız” korku ve telaşıyla çırpınmaktı.

V – Cumhur İttifakı’nda yollar ayrılacak ve AKP içi hesaplaşma derinleşecek!

Yazının girişinde belirttiğim onca unsuru devreye sokmasına rağmen peş peşe alınan ikinci yenilgi AKP’de ertelenmiş iç hesapları alevlendirecektir.

Erdoğan’ın iki partinin kurduğu Cumhur İttifakı ile “pazara kadar değil mezara kadar” dediği ittifak  “Mezara kadar” değil İstanbul’a kadarmış! Zaten MHP lideri Bahçeli de bu durumun farkında olduğu için İstanbul kaybedilirse ittifak biter kaygısıyla mitili İstanbul’a attı daha doğrusu MHP’liler attılar. Bununla esas amaçları AKP tabanındaki çözülme sürecinde ülkücü-milliyetçi damarı “yuvaya” davet etmenin zeminini hazırlamak. Dolayısıyla MHP taktiği, AKP içindeki MHP’ye yakın isimlerle önce ittifakın dağılmasını engellemek başaramazlarsa o zaman çözülecek AKP kadro ve tabanından güç devşirmek.

Cumhur İttifakı bundan böyle yürüyemez çünkü ava giderken avlandı! Şaibeli yöntemlerle Öcalan üzerinden HDP’de hedef şaşırtma hamlesi ters tepti. HDP kitlesinde “Erdoğan/Bahçeli bu noktaya geldiyse parti politikamız doğru” kararlığına, Cumhur İttifakı tabanında ise “işimiz Öcalan’dan desteğe kaldıysa yandık” moralsizliğine dahası sukutu hayale yol açtı. Cumhur İttifakının çaresizlikle, HDP ve PKK’ye karşı Öcalan’ı savunması, Öcalan’dan seçim desteği istemesi, Kürdistan Başkanı Neçîvan Barzani’yi seçim desteği amacıyla alelacele davet etmesi Cumhur İttifakında ciddi iç anlaşmazlıklara yol açacak.

VI – Dış siyasi kırılganlık da derinleşecek

Eğer bu sonuçlara rağmen, AKP “2023’e kadar iktidardayım” ısrarını mevcut dış politikayla birlikte sürdürürse; S-400, F-35, Doğu Akdeniz, İdlip/Suriye ve esas Rojava üzerinden dış siyasetteki tıkanma ağırlaşacaktır. Yani dış politikada ki birden fazla kriz halkaları var ve bunlar birbiriyle entegredirler. S-400 ile F-35 krizi ağırlaşırsa bu Doğu Akdeniz ve Rojava halkalarında da gerilimi tırmandıracaktır. Tersi yani birbiriyle ilintili İdlib ile Rojava krizi derinleşirse diğer kriz halkalarını etkileyebilir. Çünkü Türkiye uzun süredir Kürt/Kürdistan karşıtlığı üzerinden herkesle düşman bir dış politika sürdürüyor. Sadece bölge güçleriyle değil AB ve ABD ile de esas Kürdistan meselesi nedeniyle ilişkiler oldukça gerildi. Ekonomi siyasi gelişmelerden ayrı ele alınamayacağına göre ekonomik piyasalar dolayısıyla kriz de bu süreçten ciddi etkilenecektir.

Sonuç olarak; İstanbul kendine “ihanet” edenlerden hesap sordu! Kürdistan halkları onca baskı, siyasi soykırım, irade gaspı ve Halfeti ile Beyaz Tülbentlilerin hesabını sordu.

Bundan sonra Kürt halkı ve siyaseti; esas kendi stratejik duruş ve hedeflerine dönmeli. Mesele Kürdistan olunca “Samsun ruhu” etrafında birleşen Cumhur ve Millet İttifakına karşı, Kürdistani İttifakı geliştirip kalıcı ulusal demokratik ittifaka dönüştürme çalışmalarını geliştirmeli. Özel de KKP ise bu Kürdistan ulusal demokratik ittifakın kalıcılaştırılmasının yanı sıra varlık nedeni olan sınıf mücadelesine odaklanmalı.

24.06.2019

canbegyekbun@hotmail.com

Exit mobile version