Geçtiğimiz haftalarda 22 yıllık tutukluluğu üzerine bir kere daha müebbet hapis cezasına çarptırılan İlhan Çomak hakkında alınan karar, Sinan Çetin’in oğlu Rüzgar Çetin’in bir polisi öldürmesine rağmen serbest kalmasına hüküm verilmesiyle aynı güne denk gelmişti. Türkiye’de vicdanların yaralandığı o gün mahkeme koridorları Çomak’ın babası Cebrail Çomak’ın feryatlarıyla yankılanmış, Türkiye’de adaletin kimler için nasıl işldeği bir kere daha ortaya çıkmıştı.
Gazete Manifesto olarak İlhan Çomak’ın ailesinin evine konuk olduk, annesi Zeytun ve babası Cebrail Çomak ile bir sohbet gerçekleştirdik. Oğullarını, hapisteki “şair”in başından geçenleri, kendi yaşadıklarını ve Türkiye’deki hukuk ve adaleti anlattılar.
“İlhan’a işkence yapıldı”
Gazete Manifesto: Öncelikle Gazete Manifesto olarak sizin şahsınızda İlhan’a selamlarımızı iletmek ve en içten dayanışma duygularımızı sunmak is
Cebrail Çomak: İlhan, İstanbul’da üniversitede okuyordu ve gece amcasının evinden aldılar. Tabi benim bundan haberim yok, ben komşuya gitmiştim ve akşamüstü haberlerde gördüm İlhan’ın gözaltına alındığını orada öğrendim.
G.M.: Tutuklandıktan sonra adli makamlar hangi suçtan alındığını veya hukuksal sürecin nasıl işleyeceğine dair bilgi verdi mi?
C.Ç.: Şimdiye kadar nasıl bilgi vermedilerse o zaman da bilgi vermediler. Nasıl şimdi yargılıyorlar, yeni yargı diyerek cunta döneminden kalan eski yargılamalar yapılıyor, aynı ifadeler tekrar tekrar okunuyor. 22 yıldır yargılamaktan bıkmadılar. Suçu yok süründürüyorlar sadece.
12 Temmuz’da bir dava oldu. 22 yıl önce İlhan’a işkence eden polisler telek
“Bizi yıllarca oyaladılar”
G.M.: İlhan’ın aleyhine hiçbir delil sunamamalarına rağmen böyle kurgular üretmelerinde inatlaşmak gibi bir durum mu vardı?
C.Ç.: Evet kesinlikle yargılandığı suçlardan beraat etmişti çünkü. Düşünün en basiti Bingöl’de tren raylarına zarar verilmiş deniyor fakat o bölgenin komutanı da sizin dediğiniz tarihlerde böyle bir şey olmadı demesine rağmen İlhan bundan suçlu bulundu. Üstüne üstlük dosya kayboldu; bize 5. Ağır Ceza’ya gidin diyorlar. Oraya gidiyoruz orası da 9. Ağır Ceza’ya gidin diyor. Bize söylenilen şey dosya yok. Yeniden yargılama kararı çıkmasına rağmen hiçbir şey olmadı. Aynı şeyler okundu ve bunun adına ‘yeniden yargılama’ dendi. Bunun için mi başladı bu yeni süreç? Bir süre sonra 9. Ağır Ceza Mahkemesi avukata belge yollayıp senin dosyan bana geldi ben sahip çıkmadım dosyan ortadadır sahip çık dendi. İlhan’ı kaç defa mahkemeye çağırıp dosya elimize gelmedi deyip yolluyorlardı. İlhan hazır olduğunda dosya olmuyordu. Bizi böyle bir yıl oyaladılar.
G.M.: Bu hukuksal süreç hep böyle ağır aksak mı ilerledi?
C.Ç.: Evet o dönem bazı HDP Milletvekilleri 6 defa İlhan hakkında soru önergesi verdi. Bilgi ve belge istedi. Adalet Bakanlığı da Kırıklar Cezaevi’nden istiyor bilgi ve belgeyi. Yıllardır tutsak ettikleri insanı neden tutsak ettiklerinin belgelerini cezaevinden istiyorlar. Cezaevi müdürü bakıyor fakat dosya boş. Gidip İlhan’a, “İlhan senin büyük adamların var dışarda. Sen televizyonlardasın, gazetelerdesin şiir kitapların çıkıyor” diyor. İlhan da, “Benim büyük adamlarım olsa bu kadar zamandır içeride olmazdım. Ailem ve dostlarım tarafından gündemde tutuluyorum” diyor. Müdür de durumu anlatıp “Bilgi, belge bizde yok ailen getirebilir mi?” diyor. Ben de avukatlardan belgeleri toplayıp götürdüm cezaevine.
“İlhan’ın üç tane suçu vardır…”
G.M.: İlhan 21 yaşından beri cezaevinde. Neredeyse hayatının yarısı cezaevinde geçti ve yargılama geçtiğimiz günlerde müebbetle sonuçlandı. Bu süreçte siz neler yaşadınız bizimle paylaşır mısınız?
Avukatlar bunun araştırılmasını talep etti ama mahkeme heyeti bunu reddetti. Neden? İlhan’ın avukatı mahkemede şöyle dedi: İlhan’ın 3 tane suçu vardır. Kürt olması, Alevi olması ve doğulu olması. Bu insanlar çocuklarının yanında gece yastığa kafalarını koyduklarında acaba rahat yatabiliyorlar mı?
G.M.: Türkiye’de adaletin büyük eşitsizlikler ve sorunlar taşıdığı açık. Bunları ortadan kaldırmak için ne yapılmalı?
C.Ç.: Adalet herkese lazım, adliyeye girerken bir terazi var bu terazi ne içindir kimsenin hakkı kimseye geçmesin diye var fakat şu anda adalet öyle bir hale geldi ki terazinin bir tarafı yerde diğer tarafı havadadır. O kadar dengesiz bir hal almış çünkü baştaki kişiler adaleti savunmuyor. Adaleti kendi arka bahçeleri olarak görüyorlar yandaşlarını kurtarıyorlar. Geçen gidip Sivas’ta insan yakanları serbest bırakıp Türkiye’ye hayırlı uğurlu olsun dediler. Ancak hırsızlık yaparsan, affedersiniz tecavüzcü olursan Türkiye’de serbest kalıyorsun. Demokrat dürüst insanları içeri alıyorlar, geçen yine 38 bin kişi bıraktılar. Kimi bıraktılar, tecavüzcüyü, hırsızı bıraktılar. Ensar Vakfı’nda çocuklara tecavüz ettiler, bakan çıkıp “bir kereye mahsus ne olacak” dedi. Biz, adalet istiyoruz adalet herkese lazım.
“Ben haksızlığın olduğu her yerdeyim, ben Maraş’ım, ben Sivas’ım, ben Gezi’yim, ben Sur’um”
Sohbetimize İlhan’ın annesi Zeytun Çomak da katıldı ve şunları söyledi:
Benim de bir çift lafım var. Mahkeme salonunun önünde beklerken elimden suyumu aldılar, orada anladım İlhanımı bir daha göstermeyeceklerini ve salona seslendim: “Deniz Gezmiş’i asanın boğazında lokması kaldı öldü. Sizin de boğazınızda kaşık kalır da ölürsünüz umarım.” Sesim salona gitmiştir. Ben haksızlığın olduğu her yerdeyim, ben Maraş’ım, ben Sivas’ım, ben Gezi’yim, ben Sur’um. Muharrem ayındayız. 12 imamların şehit olduğu ayda ben onların soyundanım. Ben çocuğumla gurur duyuyorum benim çocuğum işkenceyi hak etmedi söyleyeceklerim bu kadardır.
İzmir’de yaşayan İlhan’ın ailesi için yaşam hiçbirimiz için olmayan şekilde devam ediyor. Kısa bir sohbet sonrasında Çomak ailesini çocuklarının özgürlüğü için duydukları özlem ile başbaşa bırakarak evlerinden ayrılırken, şair İlhan’ın pranga vurulamayan şu dizeleri hafızamızda daha fazla yer etmeye başlıyor.
“Zindan, hep ölüme çalışır
Tek çabam hayatı kurmaya dönüktür.” (İlhan Çomak)
gazete manifesto